Günay Bulut / Haksöz Haber
İleri teknolojik gelişmeler, büyük ticaret anlaşmaları, güçlü kitle imha silahları, fayda-üretim-tüketim çarpıklıkları, kazanma-paylaşma adaletsizlikleri, hakikati hiçe sayan manevralar ve yüksek iletişim imkanları ile küçük bir köye dönüşen dünyamız...
Küresel istikbarın ekranları arenaya dönüştürdüğü bir dünyada hesap günü, dayanışma, merhamet, aile, kardeşlik, sabır, tahammül, kanaat, nezaket, adalet, ehliyet, liyakat, hakkaniyet gibi kavramlar her geçen gün daha da işlevsizleşiyor.
Dünyanın her köşesi zulüm ile sulanıyor. Savaşları durdursunlar diye insanlığın imdat beklediği güçlerin Afganistan’da, Çeçenistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Filistin’de, Doğu Türkistan’da katlettiği insanların, yok ettiği yuvaların çetelesini kaydediciler arş-ı alada tutuyor elbette. Allah, ilahi düsturları kuşanmış mü’minleri yeryüzüne adil hakimler yapmayı murad etmekte. Oysa kitlesel ölümler, insanlığın ortak mirası olan tevhidi tecrübeleri değersizleştiriyor. Acı katmerlenip yaşamın anlamsızlaştığı anlarda mecaller tükeniyor. Kutsal olan kaybedildikçe, inanca, ahlaka, yaşamaya dair yitirilecek bir şey kalmadıkça fıtratın sınırları zorlanıyor.