“Güçlü ordu” böyle mi olunur?
Ergenekon davası kapsamında; “TBMM’yi devirme” suçundan, “Hükümeti alaşağı etme” suçundan yargılananlar, Genelkurmay’ın özel daveti ile 30 Ağustos’u kutlamaya gelmişler!
Davette kimler yok ki!
MGK eski Sekreteri, Ergenekon davasından gözaltına alınıp, savcının tutuklanmasını istediği; ancak cezaevine girmekten kılpayı kurtulan Tuncer Kılınç orada.
Sinan Aygün orada..
O da Ankara Ticaret Odası Başkanı.. Tutuklandı.. Aylarca tutukluluğuna itirazlar, değişik mahkemeler tarafından reddedildi.. Aylar sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest kaldı.
Osman Paksüt orada..
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili olduğu için, özel koruma altında dosyası incelendi.. Kendi mesai arkadaşlarının kararı ile yargılanmaktan şimdilik kurtuldu.. Ancak Ergenekon dosyasına adı çoktan girdi!
Ferda Paksüt orada..
AK Parti’nin kapatılması için kumpas kuran, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili olan eşinden aldığı haberleri hükümet karşıtı isimlere, şu an kaçak konumdaki eski bir milletvekiline ulaştırmakla tanınan bayan.. O da 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutlamak üzere davet edilenlerden..
Eeee? Başka kim kaldı ki?
Sanıkları, tutuklanıp cezaevine giren, sonrasında bırakılanları çağırdığınıza göre, benzer durumda olan başkalarını da o davete çağırmanız gerekmez mi?
Örneğin Şener Eruygur.. Örneğin Hurşit Tolon..
Kimbilir; belki de çağrılmışlardır. Hatta belki de davete katılmışlardır da, bizim haberimiz yoktur.
Onlar çağırılırsa, bu ülkede sanık konumunda olan başkalarının kafası kel mi?
Onları da çağırmak gerekmez mi?
Üstelik bizim kastettiğimiz sanıkların olsa olsa 10 yıl, 15 yıl hapsi isteniyor!
Genelkurmay’ın davet ettiği sanıklar ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen şüpheliler!
Şu hortumdan dolayı yargılanan işadamı.. Bu zimmetten yargılanan albay.. vs vs..
Onları da çağırın da eşitlik sağlansın!
Nasıl olsa özel bir belirleme kıstasınız yok.
Pardon, kıstasınız, ‘başörtü ve mütedeyyin gazeteciler’le sınırlı..
Sanki kutladığınız “zafer”i, “başörtülüler” cephede askerlere yardım etmeden, “mütedeyyin insanlar” bilfiil savaş meydanına katılmadan, sadece siz kazanmışsınız gibi, Metin Akpınar ile, Ayten Gökçer ile kutlayın siz zaferi!..
Zaferi başkası kazansın, kutlamasını siz yapın!
Bir de üstelik, kapıya afiş asmışlar: “Güçlü ordu.. Güçlü Türkiye..”
Sanıkların davetlere çağırıldığı bir ülke, nasıl güçlü olabilirse!..
Ülke insanlarının yarısına yakınının dışlandığı, kadınların % 60’ının kıyafeti sebebi ile hor görüldüğü bir ülke, nasıl güçlü olabilirse!..
Ayak oyunları ile, Başkomutana “eşsiz davetiye” gönderme rezaletinin yaşandığı bir ülke, nasıl güçlü olabilirse!..
Davette sanıklar el üstünde tutulup, mahkemelere adeta baskı yapılıp, “Bunlar bizim adamımızdır haaa. Onların kılına zarar gelirse.. Ona göre..” imasının yapıldığı bir ülke, nasıl güçlü olabilirse!..
Sahi, bu ülkede daha 10 yıl önce, bir bakan, bir sanığı cezaevinde ziyaret etti diye, Anayasa Mahkemesi’nde mahkûm olmamış mıydı?
Öyle Meclis’i devirme, hükümeti devirme, çeteye üye olma, silahlı örgütün yöneticiliğini yapma suçlarından falan değil, sıradan bir anma gecesini düzenleme ve orada bir gazeteciye espri dolu hatırlatmada bulunduğu için, yani kısacası düşünce suçu sebebi ile tutuklanan bir belediye başkanını ziyaret ettiği için, dönemin Adalet Bakanı, siyasetten 5 yıl yasaklanmamış mıydı?
Bu ziyaret, Refah Partisi’nin kapatılması sebebleri arasında sayılmamış mıydı?
Ne oldu şimdi?
“Senin sanığın kötüdür, benim sanığım iyidir” muhabbeti mi başladı?
Dahası bu ziyaretler, bu davetler özel olarak mı organize edilir oldu?
RP’nin kapatılması kararı orada dururken.. Bir sanığı cezaevinde ziyaret ettiği için bir milletvekilinin TBMM üyeliğinin düşürülmesi kararı orada dururken.. O kararı veren mahkemenin başkanı, başkanvekili, sanıkların el üstünde tutulduğu bir davette nasıl bulunabilir?..
“Güçlü ordu” sözünün mimarları, söyleyin “Başkomutanı takmayan ordu” nasıl güçlü olabilir?..
VAKİT GAZETESİ