“Anayasa 148. madde çok açık. Çok net bir düzenleme. Hiç ihtilaf yok. Görev yeri, kesinlikle Yüce Divan” diyorlar.
Adamlar bu kadar kesin konuşunca, siz de sanıyorsunuz ki, gerçekten düzenleme çok açık. Kanun çok net..
Acaba öyle mi?
Gerçekten İlker Başbuğ’un yargılamasının Yüce Divan’da yapılması gerektiği, anayasada çok açık şekilde belirtiliyor mu?
Önce ihtilafın nerden kaynaklandığına bakalım..
İhtilaf; “görev suçu” kavramının ne anlama geldiği noktasından çıkıyor.
“Ne var canım, o kadar hukukçusunuz.. Açın kanunu bakın. Ne demekmiş görev suçu” demeyin..
Açıp bakıyorsunuz “görev suçu” ne demek diye..
Maalesef, kanunlarda böyle bir tanımlama yok.
Yanlış olmasın, Türk Ceza Kanunu’nun 10. maddesinde böyle bir başlık var da, yurtdışında görevli olanların suçunu anlatıyor ki, konumuzla uzaktan yakından ilgisi yok..
Böyle garip bir ülke işte..
Sabah akşam tartıştığımız konuda, kanunda bir tanımlama yok.
Yok ama, birileri çok bildik pozlarda, “Anayasa çok açık olarak düzenlemiş” diyor..
Neyi düzenlemiş anayasa?
“Görev sebebiyle işlenen suç Yüce Divan’da görülür” ihtimalini..
İyi de; “hangi fiil görev suçudur”, “hangi fiil görev suçu değildir” nasıl tespit edeceğiz?
Kanunlarda bununla ilgili bir kıstas yok işte..
Dolaylı yorum yapmamız gerekiyor.
Mesela, Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanunda geçen, “görev sebebiyle işlenen suç” kavramından yararlanmamız gerekiyor.
Aslında o kanunda da bir tanım yok ama..
Yargıtay kararlarına yansıyan uygulamalar var.
Buyrun bakalım, Yargıtay, “görev sebebiyle işlenen suç”u nasıl tanımlamış?
“Çok geride kaldın Ali Bey.. Üç gündür gazeteler yazıyor ya, Yargıtay Savcılığı, ‘Darbe suçu, görev suçu değildir. Darbe suçunda biz görevli değiliz’ demiş. Dolayısıyla Yargıtay görüşü çoktan açıklandı” demeyin..
“Yargıtay” başka..
“Yargıtay Savcılığı” başka..
“Yargıtay” derseniz, kararları bağlayıcı olan yetkili dairenin kararı anlaşılır. Esas olan da budur. Yargıtay savcısının görüşü ise, hiçbir bağlayıcılığı olmayan, adeta bir bürokratın görüşünden ibarettir.
Dolayısı ile, “özel yetkili savcılık görevli” diyenlerin sundukları bu gerekçe, aslında yetersiz. Savcının görüşü, ancak Yargıtay Dairesi’nin kararına dayalı olduğu oranda geçerli..
O zaman, savcının görüşüne kaynaklık eden Yargıtay kararını biz verelim.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun, 17.2.2004 tarihli, 2004/2-10 e. 2004/40 k. sayılı kararı..
Ceza Genel Kurulu şu kararı veriyor: “Yasada geçen ‘görev sebebiyle işlenen suç’ kavramının, memuriyet görevinden doğan, görev ile bağlantılı ve görevden yararlanılarak işlenebilen suçları, başka bir anlatımla sadece memurlar tarafından işlenebilen, failin memur olmasının suç tipinde kurucu unsur olarak öngörüldüğü suçları ifade ettiği sonucuna varılmaktadır.”
Demek ki ne imiş? “Suç” memuriyet görevinden kaynaklanmalı imiş. Hatta, sadece memurun işleyebileceği bir suç olmalı imiş!
Darbe suçunu, sadece memurlar mı işleyebilir?
Bakın Ergenekon davasındaki sanıklara.. Gazeteciden tutun, bilim adamına kadar, emeklilere kadar her kesimden insan var. Zaten darbe suçu, memur veya sivil, herkesin işleyebileceği bir suç. Fiziki gücü olan herkes, bu suçu işleyebilir..
Dolayısı ile, “görev suçu” değildir.
Bir başka karar: Önce özet.. Bir müftünün, bayram namazı öncesinde, camide vaaz verirken, hükümete hakaret ettiği ileri sürülüyor. Birebir, Genelkurmay Başkanı'nın, hükümete hakaret etmesi gibi bir şey.. Bakın ne karar verilmiş, o davada: (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 24.6.1997 tarih, 1997/205 es. 187 sayılı karar.) "İlçe müftülerinin vaaz vermek gibi bir görevleri bulunmamaktadır. .. yüklenen suçun görevden dolayı işlendiği kabul edilemeyeceğinden ..."
Aslında bu işleri, CHP’nin Yargıtay’dan transfer ettiği Grup Başkanvekili; Emine Ülker Hanım iyi bilir.. “Görev suçu” ile ilgili kararları inceleyen 4. Ceza Dairesi’nin, yıllarca tetkik hakimliğini yaptı..
Ama dikkat edin, “Başbuğ’un eylemi, görev suçu mudur” tartışmasına, hiç girmedi.
Niye acaba?
Yıllardır imza attığı raporlarda savunduğu yukardaki görüşü tekrarlasa, partisi ile çelişecek. Görüşünü terk etse, kendisi ile çelişecek..
“O zaman en iyisi, piyasada görünmemek” diyor olmalı..
Öyle mi Emine Hanım?
YENİ AKİT