Göçmenlerin Ölümü, Vicdanın Ölümü

Mevlana İdris, göç yollarına düşmüş insanların dramına dikkat çektiği yazısında Türkiye ve Avrupa’da göçmenlere yönelik yaklaşım biçimlerini edebi bir dille resmetmiş.

Mevlana İdris’in Karar’daki köşesinde yer verilen “Göçmen Ölüler” başlıklı yazısının (16 Ekim 2018) konuyla alakalı kısmı şöyle:

Göçmenler, mülteciler, sığınmacılar, çaresiz insanlar orada burada itilip kakılmaya, üzerlerinden nefret üretilmeye, dışlanmaya, ezilmeye, öldürülmeye devam ediyor.

Gün geçmiyor ki onlar hakkında üzücü, nefessiz bırakıcı, çaresizliği büyüten bir haberle karşılaşmayalım.

Vatanlarındaki ölüm kusan gündemden kaçıp, büyük mâli bedeller ve sayısız kötü ihtimalleri de göze alarak çıktıkları yolda, bazan denizin ortasında, bazan bir kamyonun kasası altında, bazan düpedüz ırkçı bir nefret saldırısının hedefi olarak…Kucaklarında bebekleriyle…Ölüyorlar işte. Başardın Süpermen!

Türkiye başka!

Gerçekten kötü niyetli, gerçekten insan olmanın erdeminden sevincinden uzaklaşmış, kendisini sadece anlamsız bir kötülüğün şekillendirmesine izin veren insanımsılardan zaman zaman yükselen provokatif söylemler dışında Türkiye başka.

Burada yakın coğrafyamızdaki her ülkeden ama özellikle Suriye’den milyonlarca insan  Devletimizin yardımı, ikramı ve güvenlik şemsiyesi altında yıllardır yaşıyor.

Avrupa göçmenler konusunda iyi bir sınav vermedi. Alaycı, aşağılayıcı ve ırkçı  nefret söylemi üzerinden yükselen tutumlarla ilgili sayısız fotoğraf ve video filmi var sokaktaki  günlük hayatın arşivlerinde.

Ama mesela hafta sonu Berlin’de yüzbinlerce kişinin ve çok sayıda STK’nın katılımıyla yapılan ve her tür ırkçılığa karşı sesini yükselten bir sosyoloji de var.

Avrupa’nın bir çok ülkesinde ırkçı sağ partilerin hızlı bir yükselişle merkeze doğru ilerlediği görülüyor. Bu yükselişin sokaktaki sıradan insanda yansıması ise; müslümanlar başta olmak üzere, özellikle ortadoğu ve asyatik insanlara karşı nefret saldırıları şeklinde görülüyor.

İki dünya savaşı tecrübesi, görülüyor ki Avrupa’nın bazı kafaları için pek bir şey ifade etmemiş. ‘Yabancı’ olan ne varsa ‘dışarı!’  bu dışlamanın katmanları arasında bittabii muhtelif çap ve çeşitlerde şiddet ve ölüm de var.

Göçmen ölüler bu dışlama/yoketme endüstrisinin ağır acılı  enstrümanları.

Ölümcül ırkçı beyaz kafa bu enstrümanı canı istedikçe çalabileceğini düşünüyor.

Bense bu müziği dinlemek istemiyorum.

Bu müzik yasak! Bütün kitaplar, temiz ruhların bütün odaları, bütün iyi  kulaklar ve insanlığın temel yasaları böyle der, böyle söyler.

Yeniden ‘çürüyen bir şeyler var’ batıda.

Yeniden umut ve iyiliğin yürürlüğe girme zamanı.

 

Kültür Sanat Haberleri

Vatanına dönerken yaşadıkları kadar ağır değildi yükü
“Made in Gaza: From Ground Zero” Savaş bölgesinde mahsur kalan film yapımcılarının sesi oluyor
Taksim Camii Filistin Kitap ve Kültür Günlerine ev sahipliği yapacak
Ümraniye Kitap Fuarı cumartesi günü başlıyor
Bilgi, inanç ve eyleme yönelik bir ömür çaba: Sezai Karakoç