"Göçmenlerin Ölümü"

Osman Atalay, kaleme aldığı yazıda hayatlarını kaybetme pahasına Asya, Afrika ve Orta Doğu'dan, Avrupa'ya göç eden göçmenleri ve bu mağduriyetler karşısında BM, AB ve insan hakları örgütlerinin sessizliklerini ele alıyor.

Osman Atalay - Göçmenlerin Ölümü

 

Son bir aydır Avrupa’ya göç sebebiyle açık denizlerde teknelerde hayatını kaybeden, kamyon kasalarında havasızlıktan ölüme terk edilen, Makedonya-Macaristan sınırında tel örgüler önünde polislerin göz yaşartıcı bombaları karşısında kadın, çocuk demeden çaresiz kalan insanların trajedik ölümlerini izliyoruz.

Avrupa, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük göç kriziyle karşı karşıya kaldı.

Genelde Asya, Afrika ve Orta Doğu, özelde ise Suriye ve Irak göçmenleri, hayatları pahasına ölüme yürürcesine Avrupa’ya akın ediyorlar.

Adeta çekirge sürüsü ve göçmen kuşlar gibi geriye bakmadan, gözü kara bir şekilde büyük bir trajediye aldırış etmeden son çare olarak gördükleri göç dalgasına hayatlarını feda ediyorlar.

Geçtiğimiz hafta Libya’nın Zuvara kenti açıklarında yaklaşık 500 kaçağı taşıyan iki tekne battı. 100 ceset çıkarıldı.

Macaristan’da bir kamyonun kasasında havasızlıktan dolayı 70 göçmenin hayatını kaybetmesi Avrupa’yı ve uluslararası camiayı biraz olsun harekete geçirdi.

Bu ölümler karşısında Avusturya, geçen hafta “Batı Balkan Ulusları İçin Avrupa’nın Mülteci Sorunu” konulu bir zirveye ev sahipliği yaptı.

Zirveye katılan Almanya Şansölyesi Merkel, 50’ye yakın insanın daha fazla güvenlik için yolda oldukları sırada hayatlarını kaybetmeleri haberiyle “sarsıldığını” açıkladı.

Avrupa Birliği, üye ülkelerinin belirli kontenjanlara göre bir miktar mülteci almasına karar verdi.

Almanya ve Fransa aktif olarak devreye giriyor.

Almanya bu yıl 800 bin mülteci almayı düşünürken, Macaristan sınırlarını tel örgü duvarıyla kapatıyor.

Geçiş yolu üzerindeki Yunanistan ve Makedonya ise mültecilerin bir an önce kendi ülkelerinden çıkıp başka ülkeye gitmelerini sağlamaya çalışıyor.

Sonuç olarak ciddi bir proje ve plan ortaya koyulmuş değil.

Akdeniz Sularında 3 Bin 500 Göçmen Boğularak Öldü

Uluslararası Göç Örgütü (IOM), Avrupa’ya bu yıl şimdiye kadar deniz yoluyla ulaşan göçmen ve sığınmacı sayısının 250 bine yaklaştığını açıklarken, Avrupa’ya kaçak yollardan girmek isterken bu yıl şimdiye kadar Akdeniz’de boğularak ölen göçmenlerin sayısının da rekor seviyelere ulaştığını söyleyerek, 3 bin 500 olduğunu belirtti.

Göçmenler Avrupa yollarında çocuk, kadın, genç, yaşlı demeden topluca hayatlarını kaybederken bunları seyreden BM, AB ve İnsan hakları örgütlerinin sessizliği Batı’nın bir kez daha ikiyüzlülüğünü gözler önüne sermektedir.

1470-1870 arasında Afrika’dan Amerika’ya 9 ila 11 milyon arasındaki kişinin köle olarak götürüldüğünü tarih kayıt altına almıştı.

Avrupa göç hareketlerinde 1950’lerden sonra ise bir tersine dönüş yaşanıyor.

19. yüzyıl boyunca göç veren Avrupa ülkeleri, işgücü açığını göçmen işçi anlaşmalarıyla kapamaya çalışıyor ve Türkiye bu çağrıya Anadolu halkıyla “Almancı” deyimiyle büyük göçle karşılık veriyor.

Yıllardır Sömürdükleri Ülkelerden Şimdi Batı’ya Doğru Ölümüne Göç Var

Avrupa sömürge ülkeleri, Afrika’nın birçok ülkesinden insanları ülkelerinin kalkınma politikasında birer modern aygıt olarak kullanmaktadır.

Bugün yıllardır yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürdükleri, adeta posasını çıkardıkları, ekonomik ve siyasî olarak kaosla, iç çatışmalarla yaşanılmaz bir cehenneme çevirdikleri ülkelerden şimdi de Batı’ya doğru ölümüne göç var.

BM’nin verilerine göre 200 milyon civarındaki göçmenlerin ölümünü izliyoruz.

Muhacir, göçmen, yabancı, mülteci ve sığınmacı diye ad verdiğimiz insanların ölümünü izliyoruz.

Cansız, zavallı çocuklar ve annelerinin sahile vuran cansız bedenlerini izliyoruz.

Bu masum zavallı insanların trajik ölümlerinin ahı, küresel kıyamet olarak bir şekilde karşımıza bir gün çıkacaktır.

Bu sömürülen mazlum insanların ahı çekirge gibi bir gün Avrupa’yı istila edecektir!

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!