Yeni Şafak / Faruk Beşer
Mezeleme, hümeze ve lümeze
İnsan neden kardeşini gıybet eder? Önceki yazımızda bu soruya şu sebepleri saymıştık: Ya gıybet ettiği kişiye kini, garazı ve nefreti vardır ya onu haset etmektedir de onu karalayıp insanlar nezdinde küçük düşürmek, kötü göstermek ister.
Şunları da ilave edelim: Başkasını kötüleyerek kendini temize çıkarma, ezik kişiliğini tatmin etme, gıybet etmekte olan arkadaşlarına katılma, mecliste onlardan ayrı düşmek istememe, ya da gıybette şaka ve eğlence arama. Bunların hepsi de kişilik, iman ve ahlak zaafıdır. Oysa şakanın da bir edebi vardır. Mesela mümin şaka ile dahi olsa yalan söylemez. İnsan şaka olsun diye ölmüş kardeşinin cesedini dişleyip yer mi? Çok tiksindirici, değil mi? İşte Kuranıkerim gıybeti bize böyle anlatıyor ki, tiksinelim de bir daha yapmayalım. Tiksinme de insani bir eylemdir, bir sağlık belirtisidir, duyguları körelmiş insan tiksinmeyi bile beceremez.
‘Gıybet edeni dinleyen de gıybette ona ortak olur. Kardeşini onun gıyabında savunanı Allah da kıyamet günü savunur. Müslümanın her şeyi müslümana haramdır: Kanı, malı, ırzı’ buyrulmuştur. Irz kelimesinde haysiyet, şeref ve onur anlamı vardır. Bu sebeple gıybet edilen, yani kardeşinin şerefi ve onuru çiğnenen bir mecliste susmak mümine yakışmaz. Bu tecavüzü gören buna müdahale etmek zorundadır. Gıybet eden arkadaşlarını güzellikle uyarmalı, yapamıyorsa o meclisten çıkmalıdır.
Zannın çoğu günah olduğuna göre gıybet kalple de olabilir. Bunun adı da suizandır.
Gıybet edilenin kimliği söylenmese bile, evsafı verilerek anlaşılır hale gelirse yine gıybet olur. Ama kötü bir vasfa dikkat çekmek için belirsiz bir kişiden söz etmek gıybet sayılmaz.
Bir Allah dostu diyor ki, bize kabir azabının üç temel sebebinin olduğu söylenirdi: Gıybet, nemime/laf taşıma ve idrardan sakınmama. Kabir azabı yoktur diyenlere katılırsanız mesele kalmaz.
Gazali diyor ki: Selef ibadeti namaz ve oruçtan ziyade gıybet ve benzeri kötülüklerden kaçınma olarak görürlerdi. Bunlara menfi ibadetler de denir. Yani bir şey yapmayarak ibadet yapmış olma. Demek ki, gıybet etmeme ve diğer günahları yapmama aslında insana kolay ve bedava bir ibadet yapmış olma imkânı sağlar.
Gıybet sadece sözle olmaz, el, kaş göz hareketleriyle de olur. İnsanları bu yolla aşağılayanlara, onlarla alay edenlere Kuranıkerim ‘hümeze ve lümeze’ tabir eder. Bizdeki ‘mezeleme’ kelimesi bu iki kelimeyi birleştirerek buradan alınmış olmalıdır. ‘Vay o bütün hümeze ve lümezelerin haline’ diye başlayan sure, sonunda böylelerinin kapısı üzerlerine kapatılmış ateşe tıkılacaklarını anlatır. Muhtemelen bazıları, Allah’ı böyle korkutucu vasıflarla anlatmayın diyebilirler. Ama ne yapalım ki, O bizzat kendisi böyle söylüyor.
Elbette gıyabında konuşmanın gıybet sayılmayanı da vardır. Fatıma bint Kays isimli bir kadın Resulüllah’a gelip, Ebu Cehm ve Muaviye’nin kendisine evlilik teklif ettiklerini, hangisini seçmesinin uygun olacağını sormuştu. Resulüllah da ‘Muaviye malı mülkü olmayan bir züğürt, diğeri de sopasını omuzundan indirmeyen birisi’ diyerek ikisini de tavsiye etmemişti. Demek ki, ortada daha büyük bir maslahat varsa, birinin kötü bir özelliği gıyabında söylenebilir.
Haksızlığa uğrayanın olayı hâkime ve idareciye anlatması, tedbir alınmasını sağlama amacıyla bireylere ya da topluma karşı kötülük ve yolsuzluk yapanları yetkililere duyurma, işin dini hükmünü/fetvasını öğrenme maksadıyla eşim, arkadaşım vb. şöyle şöyle yapıyor, ben ne yapmalıyım, diye sorma gıybet sayılmaz. Ama eğer maksat hasıl oluyorsa bunu üçüncü şahıs kipiyle anlatma daha güzeldir. Birisinin bidat ve fısk olan itikat ve davranışlarından insanları haberdar edip ondan sakındırma da niyete göre gıybet olmayabilir. Ancak gıybetin en aldatıcı noktası burasıdır. Onun için burada kişinin niyeti ve bunu söylemesine vesile olan saik önemlidir. Farkına varmadan insan ıslah değil de kendi hıncını tatmin etmek istemiş ve ifsat etmiş olabilir.
‘Günahkârı günahıyla anın ki, insanlar ondan sakınsınlar, zalim yönetici, bidatçı ve açıkça günah işleyenin gıybeti olmaz’ gibi sözler sahih hadis değildir, bunlarla da insan kendini kandırabilir. Bir insan fasık ve günahkâr olsa bile kişinin onun şahsını hedef alan gıybeti yine gıybettir ve çirkindir.
Ve son söz: Gıybetin tövbesi iki türlü olur; ya gıybet ettiğiniz insandan özür diler helallik alırsınız, ya da pişman olur, Allah’ım, gıybet ettiğim bu insanı da beni de affet diye dua edersiniz. Böylece hedefinizin onu kötüleme olmadığını, aslında onun da iyiliğini istediğinizi göstermiş olursunuz ve affedilebilirsiniz.