Gilat Şalitin takas provası

Mısır ve Almanya'nın arabuluculuğu ile İsrail güvenlik kabinesinin takas kararını onaylaması ve Hamas örgütünün ilk dolaylı takas görüşmelerini kabul etmesiyle hem İsrailli esir asker Gilat Şalit hem de Filistinli kadın tutsakların hürriyetlerine kavuşması yönünde yeşil ışık yakılmıştır.

Hem İsrail hem de Fransız vatandaşı olan İsrail askeri Şalit, sınırdaki kontrol noktasında görev yaptığı sırada Hamas'ın askerî kanadı İzzeddin el Kassam Tugayları'nın 25 Haziran 2006'da gerçekleştirdiği bir sızma operasyonuyla esir alınmış ve Gazze'ye kaçırılmıştı. Şalit'in serbest bırakılması için Filistinliler ve İsrail arasında uzun bir maratondan sonra dolaylı yoldan devam eden ve pek çok büyük gücün de devreye girdiği pazarlıklar ancak iki ay önce ilk meyvesini vermiştir. Bu çerçevede taraflar, İsrail askerinin hayatta olduğunu gösteren iki dakikalık video kaydına karşı İsrail cezaevlerinde yatan Hamas, El Fetih ve İslami Cihad gibi değişik Filistinli örgütlere mensup 20 kadının serbest bırakılması hususunda anlaşmaya varmıştır. Özgürlüğüne kavuşanlar arasında cezaevinde dünyaya gelen ve dünyanın en küçük esiri unvanını taşıyan Fatma Alzuk'un 2 yaşındaki oğlu Yusuf da yer almaktadır.

Aslında söz konusu anlaşma daha büyük bir resmin parçasıdır. Mübadelenin ilk bölümü ise geçtiğimiz cuma günü uygulamaya konuldu. Söz konusu takasla atılan adımın arkasında aralarında halen tutuklu olan 46 Filistinli milletvekili, 90'dan fazla esir kadın ve onlarca belediye başkanı, belediye meclis üyesi, akademisyenler ve İsrail'in güvenliğini tehdit ettiği iddiasıyla 2003 yılında müebbet hapis cezasına çarptırılan Mervan Barguti'nin de aralarında bulunduğu binden fazla tutuklu ve mahkûmun serbest bırakılması karşılığında Şalit'in hürriyetine kavuşması amacı yatmaktadır.

Kuşkusuz böyle bir değişim operasyonunu gerçekleştirmek kolay olmayacağı gibi, hem İsrail içinde hem de Filistinliler arasında önemli bir iç politika malzemesine dönüşme ihtimali yüksektir. Bir kere Hamas'ın gündeme getirmiş olduğu, "Biz farklı hareketlerden 10 yıldan fazla yatan mahkûmların ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi lideri Ahmed Saadet, El Fetih'ten Mervan Barguti ve Hamas'tan Cemal el Naçe gibi liderlerin serbest kalmaları hususundaki ısrarımızdan vazgeçmeyeceğiz." ile İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak'ın, "Biz İsrail olarak hiçbir zaman zorunlu asker takasına boyun eğmeyeceğiz." şeklindeki söylem çatışmasında Hamas tarafının galip geldiği kesin gibi görünmektedir.

BARGUTİ'YE KARŞI ŞALİT

Başka bir ifade ile 3 yıldan beri ciddi bir anlaşma yapmak istemeyen ve, "Şalit'i kurtarmanın hükümetin temel öncelikleri arasında yer aldığı" gerekçesiyle Filistin topraklarında onlarca askerî operasyon yapan, Ramallah ve El Halil'deki evleri tek tek arayan ve Hamas'ın 9 bakanı ile 20 milletvekilini de gözaltına alan İsrail ordusu, Başbakan Netanyahu'nun "şimdiye kadar atılan adımları cesaretlendirici, doğru ve insanî bir davranış olarak" nitelendirmesiyle ve İsrail kamuoyu anketlerinin İsraillilerin büyük bir bölümünün Barguti'ye karşı Şalit'in serbest kalmasından yana oldukları yönündeki açıklamalarıyla Hamas'ın elini güçlendirmiştir. Dar siyasî hesaplar nedeniyle uzayan süreç, Hamas ve İsrail'in hem kendi içinde hem de bölgesel ve uluslararası gelişmelerin her iki tarafın aleyhine işlediği bir dönemin yaşanması sonucunda bugünkü noktaya gelinmiştir. Bu konjonktürün ana başlıklarını ise Lieberman gibi radikal uçların güç kazanması, El Fetih ile Hamas arasındaki halkı bıktıran kardeş kavgasının kangrene dönüşmesi ve son olarak her iki tarafı Gazze'de savaş suçu işlemekle itham eden Goldstone raporunun neden olduğu tepki oluşturmaktadır. Bütün bunlara ek olarak Kahire'de Mısır İstihbarat Şefi Omar Suleyman, Alman meslektaşı Ernest Uhrlau ve İsrail'i temsilen özel görevli elçi Hagai Hadas arasında iki aydan beri sürdürülen yoğun görüşmelere en son olarak Hamas lideri Halid Meşal'in Kahire'ye davet edilmesiyle söz konusu operasyon için düğmeye basılmıştır. Fakat Hamas'ın;

İsrail ordusunun Şalit'i kurtarma gerekçesiyle Gazze'ye ağır operasyonlara girişmesinin neden olduğu siyasî, askerî ve ekonomik kayıplarını telafi etmek için pazarlıkta çıtayı yüksek tutmak istemesi,

Örgütün, Şalit'e karşılık serbest bırakılacak Filistinliler belirlenirken yalnızca kendi üyelerine değil, başta Barguti olmak üzere Hamas'a yakın Fetih mensuplarına da yer verilmesini talep etmesi,

Ve örgütün Filistinliler nezdinde kaybettiği itibarı ve gücü geri kazanmaya çalıştığını ortaya koyduğu bir dönemde yıllardan beri değişik yöntemlerle Hamas'ı zayıflatmak için çaba harcayan İsrail, böyle bir takastan sonra bu örgütün gücüne ve özellikle Gazze'deki nüfuz ve hâkimiyetine istemeyerek de olsa büyük katkı sağlamıştır. Bu takas operasyonu ile kazançlı çıkanlar arasında Mısır ve Almanya da yer almaktadır. Nitekim Mısır'ın Şalit operasyonunda aktif rol alarak Gazze Savaşı ve UNESCO seçimlerinde Faruk Hüsnü'nün başarısız olmasının neden olduğu prestij kaybını telafi ettiği söylenebilir. 2004 ve 2008 yıllarında Hizbullah-İsrail arasında yapılan esir değişimi anlaşmalarında arabuluculuk yapan Almanya'nın ise Şalit meselesinde devreye girmesinin arkasında insanî gerekçelerin ötesinde bölgede ABD, İngiltere ve Fransa lehine kaybettiği inisiyatifi tekrar kazanma arzusu yatmaktadır.

Tüm bu gelişmelerde göz önünde bulundurulması gereken husus ise İsrail'in 2007 ve 2008 yıllarında Hizbullah ile gerçekleştirmiş olduğu takaslarda bir askere veya bir cesede karşı yüzlerce tutuklunun serbest bırakılması ile İsrail cezaevlerinde yatan, aralarında kadınların ve çocukların bulunduğu 11.000 Filistinlinin İbrani Devleti'nin pazarlık gücünü artıran önemli bir unsur olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Bunun da ötesinde radikal dinci ŞAS Partisi'nin lideri Eliyahu Yişai'nin dahi Şalit'in evine dönmesi için gerekirse Haniye ile görüşmeyi kabul edeceği şeklinde açıklamalar yapması, İsrail'in vatandaşlarına verdiği önemi bir kez daha kanıtlamıştır.

ZAMAN