Ahmet Parlakışık / Haksöz-Haber
Taksim Gezi Parkı olayları, Türkiye’deki burjuva sınıfının bir karşı devrim teşebbüsüdür. Hayat biçimine müdahale iddiası, kamu kaynaklarının sadece imtiyazlı kesime değil de bütün topluma eşit dağıtılmasına tepkidir. Aynı şikâyet Fransız Devriminde kralcıların, Rus Devriminde ise Çar taraftarlarının da dilindeydi. İmtiyazlı isen elbette ki hayat biçimin de farklıdır ve imtiyazlarının elden gitmesi de hayat biçimine müdahaledir. Bu açıdan bakınca burjuva sınıfı, sınıf menfaatlerinin farkında olarak harekete geçmiştir diyebiliriz.
Burjuvazinin bu karşı devrim hareketine iki farklı cemaatten destek geldi. Bunlardan biri olan Alevilerin desteği Sünnilik karşıtlığı ile açıklanabilir. Proleterya kavramını toplumun alt ve orta katmanlarını kapsayacak şekilde genişletirsek, aslında burjuvazinin yanında değil de proleteryanın yanında yer almaları gerekirken tam tersini yapmalarını basitçe böyle açıklayabiliriz ki, görünen odur.
Fakat burjuvaziye destek verip karşı devrime iştirak eden komünistlerin durumu bu kadar basit değil veya en azından izaha muhtaç. Burjuvazinin feodaliteye veya askerî cuntaya karşı olan mücadelesinde, komünizmin burjuvaziye destek vermesinin anlaşılır bir tarafı var. Ama proleteryaya karşı burjuvaziye destek verilmesi nasıl olabilir? İşte izah edilmesi icap eden bu.
Bilindiği gibi Marksizm, komünizmin modern yorumudur, dolayısı ile tarihî olanı temsil eder. Yani Marksizm verili bir düşüncedir, komünizm gibi tarihüstü değildir. Proleteryanın, bilhassa Avrupa’da hem zayıflaması ve hem de sosyal demokrasi vasıtasıyla rehabilite edilmesi neticesinde sınıf savaşı ihtimali ortadan kalktıkça Marks’a yönelik ‘iktisatçılık’ ve ‘sebebiyetçilik’ suçlamaları artmıştır. Yani Marks’ın kalkış noktası, komünizm dahilindeki münazaralarda onun eleştirilecek yönü olmuştur. Bu, şu manaya gelir: Marks’ın komünizm düşüncesinin temelinde proleterya vardır; dolayısıyla proleteryayı çekip alırsanız ortada Marksizm kalmaz, fakat komünizm kalır. Komünizmi ahlakî ve siyasî olana bağlayan Marksizm’dir. İşte bu sebepten Marks’ın iktisatçılığından ve sebebiyetçiliğinden kurtuluş, yani Marks’ı aşmış bir komünizm, gayr-i ahlakî ve gayr-i siyasîdir ki buna lümpen komünizm diyebiliriz.
O halde Gezi Parkı karşı devriminde belirginleşen tarihsel bloku teşhis edebiliriz:
a) Kemalist ideoloji etrafında toplanan proleterya ve kültür düşmanı burjuvazi,
b) Sünnilik düşmanı Alevilik
c) Marksizm’den ve proleteryadan kopmuş lümpen komünizm