Ankara’dan, gazetemiz okuyucusu Akın Dursun aradı..
Sitem etti..“Nerdesiniz, Suriye’de her gün yüze yakın insan, onlarca çocuk ölüyor.. Gazete olarak ne yapıyorsunuz? Sivil toplum kuruluşlarımız ne yapıyor? Müslümanlar ne yapıyor?” diye sordu..
Öncülük yapmamızı önerdi..
Gazete olarak ne yapabiliriz?
Konuyu gündemde tutmaya çalışıyoruz..
Ama belli ki, yeterli bir tepki oluşmuyor..
Başka neler yapılabilir?
Suriye-İran elçilikleri önünde.. Hatta Rusya elçiliği önünde.. Protesto gösterileri?..
Çadırlar kurularak, sabahlara kadar nöbetleşe beklemeler..
Ve diğer sivil tepkiler..
Ama bunlar organize etmek, gazetecilerin işi değil ki..
Olsa olsa, sivil toplum kuruluşlarının düzenleyecekleri bu tür organizasyonların duyurusunu yaparız. Haberini yaparız.
Akın Bey’e de, bunu söyledim.
“İsrail iki tane füze atınca, İsrail büyükelçiliği önünde sabaha kadar süren gösteriler yapıldı.. Şimdi o sivil tepkilerin benzeri, Suriye’de binlerce insanı öldüren Esad’a karşı niye yapılmıyor” diye sordu..
Akın Bey’i dinlerken, bir yandan da önümdeki bilgisayar ekranından, haberler akıyordu.
Taksim Gezi Parkı için, sabaha kadar nöbet bekleyen insanlar..
Polisin erken saatte müdahalesi ile yaşanan nahoş olaylar.. Milletvekillerinin dahi yaralandığı olaylar..
Şöyle düşündüm..
Evet, entel dantel takımı, gerçekten ikiyüzlü..
Taksim’de üç tane ağacın bulunduğu yerden çıkartılıp, bir başka yere dikilmemesi için, sabaha kadar nöbet tutuyorlar..
Ama, Suriye’de ölen yüzlerce insan için, tek bir sivil tepki göstermiyorlar..
“Gezi alanımız yok ediliyor” gerekçesi ile, keyif amacıyla yapılacak yürüyüşleri düşünüp, sokaklarda sabahlıyorlar da..
İnsanlığın ağladığı katliamlar için, küçücük bir tepki koymayı düşünemiyorlar..
Yürüyüş alanı için polisle çatışmayı göze alıyorlar.
Ama insan canı için, benzeri bir itirazda bulunmuyorlar..
Evet, bu entel-dantel takımını biliyoruz.. Onlar için Emek Sineması’nın bulunduğu yerin hatırası bile, Suriye’deki binlerce insanın hayatından çok daha önemlidir..
Emek Sineması için sergiledikleri faaliyetin binde birini, Suriye’de öldürülen çocuklar için, asla ve asla göstermezler.
Bir saniyelerini bile o çocukların canı için harcamazlar..
Peki ya bizim dindar insanlarımız?
Dini hassasiyeti olan insanlarımız?..
Onlar niye, olaylara bu kadar tepkisizler..
Kimseye, “Eline silah al.. Git, muhaliflerin safında savaş” dediğimiz yok..
Her ülkenin kendi insanı, kendi mücadelesini verir..
Ama, katliamlara son verilmesi amacı ile, bulunduğumuz illerde protesto yürüyüşleri düzenleyemez miyiz? Katliamları kınamak için
meydanları dolduramaz mıyız?
Katliamlarda parmağı olan, parmağı olmasa da en azından sorumluluğu olan ülkelerin elçilikleri önünde çadırlar kurup, sivil tepkimizi her an canlı tutamaz mıyız?
Bu konuda, ana muhalefet partisinin; biraz hükümet karşıtlığı sebebi ile.. Biraz da mezhebi dayanışma sebebi ile Esad’a verdiği desteğin köreltilmesi için, itirazlarımızı daha yüksek sesle dillendiremez miyiz?
Düşünebiliyor musunuz..
Türkiye’de her dört kişiden birisinin oy verdiği bir siyasi parti.. Türkiye’de sosyal demokrat olduğunu iddia eden bir siyasi parti..
Suriye’de her gün kendi halkına kurşun sıkan bir katile, açık açık destek veriyor..
Katilin ayağına gidip, boy fotoğrafı çektiriyor.. Halkından kaçan bir adamı, o ziyaretle onurlandırıyor..
Bu desteğin, o katliamlarda ne denli önemli rol oynadığını göremiyor.
Bizler, Suriye’deki katliama Türkiye’den destek sunan, bu kısır politika mimarlarının gerçek yüzlerini ortaya seremez miyiz?
Gürsel Tekin vazifesini yapıyor..
“Taksim’de yürüyüş alanına dokundurmam” diyor..
Suriye’de küçücük çocukların bedenlerine dokunanlara partisiyle destek veriyor..
Onlar solcu..
Hayatları, ikircikli tavırla geçti/geçiyor..
Görev, yine dini hassasiyeti olanlarda..
Hem ülke içindeki bu solaklara...
Hem de Suriye’deki katliamcıların arkasında duran devletlere gerekli tepkiyi vermek.. Dindarların boynunun borcu..
“İki gün gösteri yapmak ile, Esad devrilmez” sanmayın...
Kaddafi gitti.. Mübarek gitti.
Onlar da devrilmez zannediliyordu.
Esad’ın da devrilmesi kaçınılmaz son..
Önemli olan, o “son”un en az ölümle gerçekleşmesi..
Bunun için de, herkesin yapabileceği bir şey, “mutlaka” vardır..
YENİ AKİT