Gezi İmamı Yine Konuşmuş
Gezi İmamı, Charlie Hebdo saldırılarının tek suçlusunun Müslümanlar ve İslamcılar olduğunu ispatlayarak, batı ve batıcılardan okkalı bir aferin daha koparabilmek sevdasıyla yine sahneye çıkmış.
Zaten her ne zaman batı ve batıcıların İslam’la olan mücadelelerinde başı sıkışsa, onlara İslami argümanlarla takviye güç sağlamaktan geri durmadığını bundan önce de defalarca ve özellikle Gezi Parkı olaylarında ortaya koyarak, batı ve batıcılara arzı ubudiyetini ameli olarak ta ispat etmiş idi.
Charlie Hebdo Karikatürleri En İğrenç Şekilde Hakaretler İçermektedir
Gezi İmamı buyurmuş ki; 6.Enam 68 ve 4.Nisa 140’a göre, ayetlerle alay edenleri değil öldürme, başka türlü cezalandırma bile yok, sadece alay esnasında pasifist tepki verilip birlikte oturulmaz ise de, ilişki koparılmaz ve alay bitince tekrar birlikte oturulabilir.
Şimdi bu iddialar düpedüz şark kurnazlığı değil de nedir? Kendisi iyi biliyor ki bu Charlie Hebdo saldırısını yapanlar ayetlerle alay edildi diye değil, peygamberimize karikatürlerle cinsel imalar yüklü iğrenç hakaretlerde bulundular diye yaptılar.
Üstelik söz konusu ettiği ayetler peygamberimizin şahsı ile değil, Kur’an ayetleri hakkındaki tavırlara yönelik. Ayetler hakkında ileri geri konuşma ile, Peygamberimize en iğrenç hakaretler içeren karikatürleri aynı kefeye koyabilmek için epey ilim gerekiyor doğrusu.
Kendisine Sövene Şahin, Peygambere Sövene Serçe
Gerek Humeyni’nin hakkında katli vaciptir fetvası verdiği Salman Rüşdi’nin müptezel romanı ve gerekse Charlie Hebdo’nun yayınladığı söz konusu karikatürleri, peygamberimiz ve hanımlarıyla ilgili cinsel imalar ve iftiralar içeren çok çirkin ve iğrenç görüntü ve ifadeler içeriyor bildiğim kadarıyla.
Peygamberimiz hakkında düpedüz adi sokak küfürleri mesabesinde olan bu karikatürler karşısında pasifist tutum takınmak gerekir diyen Bay İmam, acaba oturduğu bir mecliste kendisine (affınıza sığınarak ifade ediyorum) ana avrat küfredilse pasifist tepki verip sessizce sıvışacak, sonra o meclistekiler başka lafa dalınca da tekrar yanlarına gelip yılışacak mı?
Ayetleri İşine Geldiği Gibi Yorumlamak
Aslında Gezi İmamı Kur’an kelimeleri ve terimleri üzerinde uzmandır ama, niye ise bu ayetlerde alay olarak meallendirdiği terimler üzerinde durmadan es geçmiş.
6.Enam Suresi 68. ayette, ayetlerimiz hakkında dalanları (yehudu) gördüğünde, başka bir söze dalmalarına değin onlardan yüz çevir - uzaklaş diyor. Ayetler hakkında dalıp gitmenin mahiyeti ise, bu ayete gönderme yapılarak 4.Nisa Suresi 140. ayette tefsir ediliyor. Ayetlerin inkar edildiğini (yukferu) yada onların hafife alındığını (yustehziu) işittiğiniz zaman, başka bir söze dalmalarına değin onlarla beraber oturmayın deniyor.
Görüldüğü üzere bu ayetlerde iğrenç iftira ve hakaretler bir yana, alay (sehare) bile söz konusu edilmiyor. Ayetlerin inkar edildiği ve hafife alındığı ortamlardan uzaklaşılması emrediliyor. Enam Suresi Müslümanların azınlıkta ve zayıf olduğu Mekke’de indirilmekle beraber, Nisa Suresi Müslümanların güçlü olduğu Medine’de indirilmiştir.
Dolayısıyla Medine’de Yahudilerin peygamberimiz ve İslam’a değil hakaret etmeleri, alay etmeleri bile söz konusu olamaz. Sadece ayetler hakkında hafife alarak yada inkarcı ima ve tavırlarla konuşulması söz konusudur. Bu nedenle peygamberimize iğrenç hakaretler içeren karikatür, roman, film vb. bu ayetlere göre değerlendirilmesi açık bir sapıtmadır.
Ayetlerin İnkar Yada Tahfif Edildiği Ortamlardan Uzaklaşmayanlar
Gezi İmamının, Peygamber düşmanlarını temize çıkarmak ve Peygamberleri için canlarını verenleri suçlamak için gündeme getirdiği bu ayetler, aslında kendisini ve kendisin konumunda bulunanların suçlarını ifşa ve uyarı mahiyetinde.
Çünkü ayetlerde, Kur’an ayetlerini inkar etmek yada hafife almak şeklinde konuşma ve tartışmalara dalanlarla oturmayın, aksi halde sizlerde onlar gibi olursunuz diyor.
Ayetleri inkar etmek yada hafife almaktan geçtik, Peygamberimize, Kur’an’a ve İslam’a en olmadık hakaret ve iftiraları atmak, sövmek için adeta yırtınan bu kesimlerden olmamak için; Gezi İmamı gibi bu tip basın yayın organlarında düzenli ve düzensiz yazı yazan ve bu çevrelerle düşüp kalkanların, bu ayetlere göre konumlarını ve durumlarını tekrar gözden geçirmeleri gerekmiyor mu öncelikle?
Peygamberimizin Resmini Çizmek Doğru mu?
Saldırıyı bahane ederek konuyu bir de peygamberimizin resminin çizilmesinin yasaklanmasına getirip, bu konuda da Müslümanlara veryansın etmiş Gezi İmamı.
Öncelikle şu hususu netleştirelim. Peygamberimizin resminin çizilip çizilemeyeceği konusu batı ve batıcıların değil, Müslümanların kendi iç sorunudur.
Müslümanlarda bu ve benzeri konuları batı ve batıcılara şirin görünmek, onlardan aferin almak için değil, İslam’ın ve Müslümanların maslahatları açısından kendi aralarında konuşup karara varmalıdırlar.
Batı ve batıcılarda bu ve benzeri konularda hariçten gazel okumayıp, Müslümanların kanaatlerine itibar etmek durumundadırlar.
Resim Ve Heykele Cevaz Veren Hristiyanların Durumu Ortada Değil mi?
Demiş ki Bay İmam, putlaştırma sadece resim ve heykelle olmaz, tarih boyunca resim çizilmeden de Nuru Muhammedi gibi anlayışlarla peygamberi putlaştırdılar.
El hak doğrudur, maalesef Yunan Felsefesinden etkilenen tasavvufçuların etkisiyle bu putlaştırma yapılmıştır ama, alimallah bir de peygamberimizin ve sahabesinin resimleri cami ve dergahlarda olsaydı ne olurdu halimiz?
Hristiyanlığın mevcut durumu ortada değil mi? Muhtemelen başlarda Roma putperestlerinden etkilenerek iyi niyetlerle çizilen bu tasvirler ve yapılan ikonlar (heykeller), sonradan onların putlaştırılmalarıyla neticelenmedi mi?
Süleyman Peygamber Resim ve Heykel mi Yaptırdı?
Tutmuş 34.Sebe Suresi 13. Ayette Süleyman (as)’ın mabet için yaptırdığı bildirilen temasil terimini heykeller ve resimler olarak yorumlamış, ucuza kaçarak.
Oysa Tevrat’ı iyi bilen birisi olarak, Yahudilerin resim ve heykel konusunda Müslümanlardan daha katı olduğunu, kurban sunağı olarak kullanılacak taşların yontulmasını bile yasakladıklarını iyi bilmesi gerekir(di).
Üstelik Kur’an’da ayrıntılı olarak kıssa edilen Musa (as) zamanında Samiri’nin buzağı heykeline İsrailoğullarının ibadet etmesi vakıası ortada iken, Süleyman (as)’ın mabede heykel ve resimler yaptırdığını iddia etmek nasıl mümkün olabilir?
Böyle bir iddia, Kur’anda Allah indinde değerli bir kul ve peygamber olarak övülen Süleyman (as) hakkında, putperestlikten İslam’a dönen hanımlarından birisinin etkisiyle sarayını ve madebi putlarla doldurduğuna dair tahrif edilmiş Tevratta’da yer alan iftiraları teyit anlamına gelmez mi?
Bu nedenlerle Süleyman (as)’ın mabet için yaptırdığı temasili heykel ve resimler olarak yorumlaması kesinlikle yanlış olup, zaten böyle bir uygulamaya dair tarihi ve arkeolojik somut bir bulguda yoktur.
Ayetteki temasil terimi de muhtemelen diğer terimler olan mihraplar, kazanlar, havuzlar gibi mabedin ihtiyaç duyulan bir bölümünü ifade etmektedir.
Resim Yasağı Olmasaydı Halimiz Ne Olurdu?
İcma halinde kabul edilen Peygamberimiz ile aile ve ashabının resimlerinin çizilmemesine dair yasak çok isabetli olmuş ve tarih boyunca resimler üzerinden yüceltilip putlaştırılmadıkları gibi, İslam düşmanları tarafından Charlie Hebdo çizerleri gibi tahkir ve tazyif edilmeleri de önlenmiştir.
Bu gün her ne kadar bu tür resimlerin putlaştırılmaları ihtimali azalmışsa da? tahkir ve tazyife konu edilmeleri ihtimalin de ötesinde yaşanan bir vakıadır.
Eğer Peygamberimiz ile aile ve ashabının resimlerinin ve karikatürlerinin çizilmesine, heykellerinin yapılmasına, bunlar hakkında ilmi temeli olmayan romanlar yazılmasına, filimler yapılmasına izin verilirse; bunlar vasıtasıyla İslam düşmanları tarafından hemen her gün (tıpkı Erdoğan’a yaptıkları gibi) tahkir, tazyif, hatta cinsel içerikli iftiralar ve hakaretler söz konusu olacağı çok açıktır.
Peygamberimiz, Ailesi Ve Ashabının Resim Yasağı Aynı Sertlikle Mutlaka Devam Ettirilmelidir
Bu nedenle Gezi İmamı (ve benzerleri ile) bazı saftirik İlahiyatçıların peygamberimizin resimlerinin yapılabileceğine dair makul görünen iddialarına asla prim verilmeyerek; putlaştırma, tahkir ve tazyif söz konusu olmasa bile peygamberimiz ile ailesi ve sahabesinin tasvirlerine karşı çıkılmalı, bunları yapanlarla vazgeçene kadar mücadele edilerek, pandoranın kutusunun açılması mutlaka önlenmelidir.
Bu arada putlaştırılmaması için peygamberimizin hayatının filme alınmasında yüzünün de mutlaka görünmesinin gerektiğini söyleyip, (yüzünü göstermemekle beraber) İranlıların bu konuda mesafe aldığını ve kendi senaryosunun hazır olduğunu söyleyerek bir yerlere selam çakmış Bay İmam. (Bu arada İranlılar Hüseyin (ra) ve imamların yüzlerini gösteriyorlar mı filimler de acaba, bir de ona değinse idi ya).
Anlaşılan senaryosunda 1400 yıl önce yaşamış Arap Marks olarak tasvir etmeyi düşündüğü Peygamberimizle ilgili film üzerinden Müslümanlarla yapacağı mücadeleye batıcılardan destek arıyor, batıda bir memleketin fitnesi olan bir densiz gibi kendisi de Türkiye’nin fitnesi olmaya hazırlanıyor.
Ne diyelim sana Ey Gezi İmamı (ve benzerleri)! Yüce Allah sizleri amaçlarınıza ulaştırmasın, dünyada müstahakkınızı versin, ahirette ise dünyada birlikte olduklarınızla beraber haşr etsin.