Gevşeyip Çözülmeyin Ve Hüzünlenmeyin;...

MUSTAFA SİEL

Gevşeyip Çözülmeyin Ve Hüzünlenmeyin; Çünkü Eğer Gerçekten İman Etmişlerseniz, Sizler Her Daim Üstünlersiniz

Son günlerde gerek Suriye'de Kusayr'ın düşmesi ve Esed'in mevzii bir takım başarıları, gerekse Türkiye'de Taksim Gezi Parkı protestosu başlangıçlı gelişen sürecin olası bir takım olumsuz etkileri üzerinde düşünürken, başlıkta mealini verdiğim 3.Ali İmran Suresi 139. Ayet geldi hatırıma.

Bilindiği gibi 139. ayetinde içinde bulunduğu 121'den 179'a kadar olan ayetlerde, mü'minlerin tam bir hezimet olmasa bile bir yenilgi - mağlubiyet olan Uhud savaşı sonrası durumları ile bu yenilginin sebepleri üzerinde duruluyor; bu şekilde hem mü'minlere moral verilirken, hem de bu yenilgiden dersler çıkarmaları isteniyor. Bu ayetlerin tümünün şu günlerde bir kez daha okunarak tefekkür edilmesinin faydalı olacağı kanaatindeyim.

Küresel Küfür Odakları ile Yerli İşbirlikçilerinin Erdoğan Odaklı

Topyekûn Saldırısı, Dolaylı Olarak Bizlere Karşı Yapılmaktadır Hepimizin çok yakından takip ettiği üzere, Türkiye'de son günlerde küresel küfür güçleri ile onların yerel işbirlikçilerinin, birtakım gafil? İslami kesimleri de yedeklerine alarak, Tayyib Erdoğan şahsında islama karşı yeni bir saldırı hamlesi söz konusudur.

Her ne kadar saldırı Tayyib Erdoğan'ın şahsına, onun birtakım otoriter tavırlarına karşı imiş gibi gösterilmeye çalışılsa da; aslında saldırının temel hedefi Erdoğan'ın şahsında Türkiye ve Arap baharı denen sürecin sonrası devlet bazında İslamı ayağa kaldırmaya çalışan bir takım İslam ülkelerindeki İslami hareket ve İslamcıları tokatlayarak tekrar oldukları yere çöktürmeye yönelik olduğu açıktır.

Bu nedenle, konuyu sadece Erdoğan'ın şahsıyla ve Türkiye ile sınırlı görenler dehşetli bir yanılgı ve gaflet içinde olup, eğer imanlarında samimi iseler ileride bu yanılgı ve gafletlerinden dolayı çok ciddi bir pişmanlık duyacaklardır.

Gezi Parkı protestosu ile yerel - mevzii olarak başlayıp? bir şekilde küresel bir saldırıya dönüşen bu hareket, sadece devlet bazında İslam’ı hakim kılma sürecindeki İslami hareket referanslı memleket yöneticilerine genel bir tokatlama hadisesi değildir.

Bu saldırı, Erdoğan'ın Davos'ta "van münit" süreciyle başlayıp, Mavi Marmara hadisesi dolayımında zirve yapan İsrail'e dirsek gösterme ve bu tavırda ısrar etme kararlılığına geç kalmış bir cevaptır aynı zamanda.

Yine, Erdoğan'ın 3. yılı bulan Suriye İslami direnişine insani ve İslami kaynaklı samimi ve hesapsız desteğinin, küresel güçler ile yerli işbirlikçilerini aşırı derecede rahatsız edecek ve hesaplarını bozacak derece ve ısrarda olmasına karşı verilmiş bir cevaptır.

Elbette bu küresel saldırının başka yan bir takım sebepleri de vardır. Mesela Erdoğan'ın İslam ve Afrika memleketlerine siyasi ve ticari ilgisi, onların bir nevi savunuculuğunu yapması, İslam alemini bir araya getirme ve küresel küfür güçlerine karşı ayağa kaldırmaya çalışması gibi.

Tüm bu sebeplere baktığımızda, Erdoğan'ın şahsına yapılmakta olan yerel ve küresel saldırının aslında dolaylı olarak bizlere de yapılmakta olduğunu görürüz. Çünkü her ne kadar Erdoğan'la metot ve uygulama bazında ciddi farklılıklarımız söz konusu ise de, en azından yukarıda saydığımız meselelerde sahiplenme ve hedef birlikteliğimizin olduğu açıktır.

Maddi Yönden Zayıflığımız Manevi Yönden Kuvvetimize Engel Değildir

Eğer duruma dünyevi - zahiri şartlar açısından bakarsak, cephemizin küresel ve yerel küfür güçleri karşısında zayıf olduğu aşikardır. Lakin manevi açıdan bakarsak, konuyla ilgili Kur'an ayetleri, mesela başlıkta mealini verdiğimiz 3.Ali İmran Suresi 139. ayet bile asla zayıf olmadığımızı, küfür cephesiyle kıyaslanamayacak derece de üstün olduğumuzu söylemekte bize.

Bu manevi - moral üstünlüğü idrak etmiş nice az toplulukların, maddi açıdan kıyaslanamayacak derecede üstün olan nice çok toplulukları hezimete uğrattığına dair 2.Bakara Suresi 246'dan 252'ye kadar olan ayetlerde anlatılan Talut - Calut kıssasının bu günlerde bir kez daha okunmasında da fayda vardır.

Suriye Cephesinde Son Durum

Suriye'deki özellikle Kusayr'ın düşmesi odaklı son gelişmeler Müslümanların aleyhine gibi gözükmektedir.  Küresel küfür güçlerinin bir blok halinde aktif yada pasif olarak Esed'e desteklemeleri ve Cenevre barış konferansı gibi ayak oyunları ile Müslümanları tongaya düşürerek, kendileriyle işbirliği yapacak yumuşatılmış - ılımlı bir baas yönetimini devam ettirme niyetleri dikkatli gözlerden kaçmamaktadır.

İran ve başta Hizbullah olmak üzere küresel eklentilerinin mezhebi hedef ve kaygılarla Esed diktatörüne olan, küresel İslam cephesine ihanet ve küresel küfür cephesine dolaylı destek şeklindeki tutumları yaraya tuz ekmektedir.

Tüm bu olumsuz şartlara rağmen Suriye direnişçilerinin mevcut durum ve başarıları kesinlikle Calut karşısında savaşan Talut güçlerinden aşağı değildir. Nitekim yakında internete düşen bir video görüntüsü durumu ortaya koymaktadır. Videoda, tecavüz edildikten sonra bacaklarından vurulup sokağın ortasına bırakılan ve kızı ağlatılarak acısı katmerleştirilen bir Suriyeli kadına yardım için, keskin nişancılarca vurulacağını bile bile yardıma koşan ve peş peşe keskin nişancılarca şehit edilen 4 direnişçi kardeşimiz görülmektedir. Sadece bu video bile, ne derece aşağılık bir düşmanla karşı karşıya olduğumuzu gösterdiği gibi, direniş eri kardeşlerimizin tarifsiz yiğitliklerini ortaya koymaktadır.

Kanaatimce Suriye direnişindeki tek zaaf noktamız, direnişçilerin savaşta gösterdikleri başarıyı kendi aralarında bir araya gelme konusunda gösterememeleridir. Direnişin asıl sorunu ve başarısız kalmasına sebep olabilecek temel sorun buradadır ve bu sorun giderilebilirse eninde sonunda direniş başarıya ulaşacaktır Allah'ın izniyle.

Suriye Cephesi Şimdi Taksim Gezi Parkıdır

Son aylara kadar Suriye cephesine mesafemiz uzak sayılırdı ve bu cepheyi uzaktan maddi ve manevi yönlerden elimizden geldiğince destekleme çalışıyorduk. Lakin son aylarda gerçekleşen Reyhanlı terör saldırısı ve Taksim Gezi Parkı başlangıçlı küresel ve işbirlikçi yerel küfür güçlerinin saldırısı, Suriye Cephesiyle burun buruna gelmemize sebep olmuştur.

Bu gün Suriye cephesi Taksim Gezi Parkı başlangıçlı, Erdoğan aleyhtarı gibi gösterilmeye çalışılan eylemler ve medya taarruzu nedeniyle, bulunduğumuz şehirlerin merkezine, medya vasıtasıyla evlerimizin içine kadar girmiş durumdadır.

Bu nedenle şu anda Suriye'deki fiili savaşa dolaylı desteklerimizden daha önemli hale gelmiştir Türkiye içinde açılan cepheye karşı mücadele etmemiz. Çünkü Erdoğan bir şekilde bastırılır – susturulur yada ezilip - kaybedilirse, Suriye'deki fiili cephe en önemli (belki de tek) desteğinden mahrum kalacak, bu durumda direnişçileri çok zor durumda bırakacaktır. Aynı durum Filistin'de Hamas içinde söz konusu olacak, İsrail ve küresel küfür güçlerinin işbirlikçisi Abbas'ın elini güçlendirecektir.

Gevşeyip Çözülmemeliyiz

Şartlar ne kadar olumsuz olursa olsun, ayette açıklandığı üzere asla gevşeyip çözülmemeli, ümitsizlik ve hüzne kapılmamalıyız. Nasıl ki Suriye direnişçileri son nefeslerine kadar savaşıyorlarsa, bizler de şartlar ne kadar olumsuz ve aleyhimize olursa olsun son nefesimizi verene değin cihadımızı, şartlarımızın gerektirdiği çaba ve gayretleri sürdürmeye çalışmalıyız.

Çünkü bizim üstünlüğümüz imanımıza dayanmaktadır ve iman ve çabalarımızın gerçek meyvelerini son nefesimizden sonra göreceğiz. O nedenle, bu dünyada ne kadar olumsuz durumda olursak olalım bundan dolayı yılgınlığa düşüp gevşeyip çözülmeye, kaybettiklerimizden dolayı üzülüp hüzünlenmemize gerek yoktur.

Ahirete dair beklentileri olmayan, sadece bu dünya hayatına dair hedefler için mücadele eden kişi, gurup ve odaklardan moralmen daha zayıf olmamızın, başımıza gelenler için üzülüp gevşememizin ahrete olan imanımızın zayıflığından başka ne sebebi olabilir?

Unutmayalım bizler pazara (zafere) kadar değil, mezara kadar cihatla mükellefiz. Cihadımızın dünyevi kazanımları (zafer) gerçek kazanç olan (fevzül azim) ahiret kazancımız anlamına gelmediği gibi, dünyevi kayıplarımızda ahiret kaybımız anlamına gelmemektedir. Sahih imanımız ve halis niyetli çabalarımızdır gerçek kazancımızın ve ayette geçen mutlak üstünlüğümüzün (el ea'levne) temeli.

Bu gerçeği idrak eden peygamberimiz ve gerçek sahabesi ile ilgili bir rivayet konuyu daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır. Rivayetlere göre Uhud ricatı sonrası bir dağa sığının peygamberimiz ve yanındaki birkaç sahabiye uzaktan seslenen müşrik ordunun lideri Ebu Süfyan, Bedir yenilgilerinin ardından Uhud galibiyetiyle eşit hale geldiklerini söyleyince, peygamberimiz Ömer (ra.)'a şöyle cevap vermesini emrediyor. Eşit değiliz, çünkü sizin ölüleriniz cehennemde, bizimkiler ise cennette.