Gevşeme, rehavet yok! Daima Filistin, daima boykot!

Aydın Ünal, Filistin konusunda önemli kazanımlar elde edildiğine dikkat çekerken bu durumun rehavete sebep olmaması çağrısında bulunuyor.

Aydın Ünal / Yeni Şafak

Filistin daima! Boykot daima!

Avrupa ve ABD’dekiler dahil dünyanın birçok şehrinde Filistin lehine coşkulu ve kalabalık gösteriler yapılırken “Türkiye acaba biraz geride mi kaldı?” sorusunu sıkça duyuyoruz.

Hayır Türkiye hiç geride kalmadı, hatta Filistin duyarlılığında dünyadaki lider konumunu muhafaza ediyor. İrili ufaklı çok sayıda gösterinin yanında İstanbul’da 1,5 milyon kişinin katıldığı en kalabalık protestolardan birini Türkiye gerçekleştirdi. Batman ve Diyarbakır’daki gösteriler de hiç az değildi.

Ülkemizle ilgili şu gerçeği de görelim: Türkiye’de, Filistin duyarlılığı zirvede olan bir hükümet var. Yani toplumun hassasiyeti en yüksek seviyede temsil ediliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Hamas terör örgütü değildir” açıklaması ya da Alman Başbakanı ve Cumhurbaşkanına ayar vermesi, bu arada Filistinli hasta ve yaralılardan bir kısmının Türkiye’ye tedavi için getirilmesi dünyada büyük yankı buldu.

Boykot konusunda da Türkiye dünyada farklı bir yerde duruyor. İsrail’e destek veren markalara yönelik boykot çok yaygınlaştı ve etkili de oldu.

Türkiye Gazze sınavından başarıyla geçiyor. Ancak Filistin’in, Gazze’nin gündemin ilk sırasında tutulması da özellikle şu dönemde hayati önem arz ediyor. Gevşeme, rehavet yok. Daima Filistin, daima boykot!

Leve Palestina

Amerikan Guardian gazetesinde, gençlerin Filistin direnişinden etkilenip İslam ve Kur’an’ı araştırmaya başladıkları ve Müslüman olduklarına dair bir makale yayınlandı.

Her imkana, her şeye/eşyaya sahip gençler Filistin direnişinden etkileniyorlar. Düşünün; ellerinde telefon, üzerlerinde marka kıyafetler, altlarına arabalar, bilgisayarlar, oyunlar, değişik yiyecekler, içecekler, en iyi eğitim imkanları, her alanda sınırsız özgürlük, çok sayıda sosyal hak, ebeveynlerin aşırı ilgisi, güvenli bir ülke ama mutsuz bir gençlik; diğer tarafta ise hiç ama hiçbir şeyi olmayan, hatta ekmeği, suyu bulunmayan, ölümle iç içe yaşayan, başına bombalar yağan ama coşkuyla, umutla, cesaretle, üstelik de gülerek, kahkaha atarak, hatta ateşin önünde dans ederek direnen mutlu mu mutlu Filistin genci. Bu gence selam durmamak, saygı duymamak mümkün mü?

Filistin direnişi bir dünya devrimi olma yolunda kararlı adımlarla ilerliyor. Devrimin şarkısı da muhtemelen İsveç’te 1976’de yapılan Leve Palestina şarkısı olacak. Siyonizm, elindeki sınırsız finansal, askeri, siyasi güce ve propaganda için harcadığı milyar dolarlara rağmen ateş önünde dans eden Filistinli genç videosu ya da Leve Palestina şarkısı kadar bile etki oluşturabilmiş değil.

İsrail bu savaşı çoktan kaybetti. Hem sadece Gazze’de değil, tüm dünyada kaybetti.

SEKÜLERİN MÜPTEZELLİĞİ

Hristiyan topluluklar içinden çıkan bilim insanı, sanatçı ve entelektüeller Hristiyanlıkla meselelerini son bin yıllık süreçte doğru ya da yanlış bir yere oturttular. Zihinleri net.

Musevi topluluklar içinden çıkanlarda da bir zihin konforu mevcut. Marks’tan Einstein’a, Chaplin’den Habermas’a kadar hemen hepsi “önce Yahudiyim” diyerek yaşıyorlar.

Genelde İslam toplumunda, özelde Türkiye’de ise bilim insanı, sanatçı ve aydınların durumu içler acısı. Dini, dindarı, toplumun değerlerini nereye koyacaklarını bilmiyorlar. Kafa karışıklığı içinde bir oraya bir buraya savrulup duruyorlar. Sonuçta bırakın ortaya eser koymayı, haysiyetli, namuslu, şerefli bir tutum bile belirleyemiyorlar. Müslüman demek zor, Hristiyan, Musevi bunları niye içine alsın? O zaman kullanılmaya çok müsait oluyorlar. İki kuruşa ya da sırf yaranmak için bedavaya gavurun kılıcını sallıyorlar. Zavallılar. Müptezel geldiler, müptezel gidiyorlar.

Marlon Brando’ya saygıyla

Marlon Brando, 1973 yılında Baba filmiyle kazandığı Oscar ödülünü “ABD film sektörünün Kızılderilileri barbar ve cani göstermesini protesto etmek amacıyla” reddetmiş, ödül törenine yerel kıyafetleri içinde Kızılderili Sacheen Littlefeather’i göndermişti. Geçen yıl 75 yaşında hayatını kaybeden Littlefeather kürsüde bir protesto mektubu okumuş, seyirciler tarafından yuhalanmış, ırkçı hakaretlere maruz kalmıştı. Yıllar sonra Oscar komitesi Littlefeather’dan özür diledi. Brando ise dünyanın gönlüne girdi, daha bir efsane oldu.

ABD sinema sektöründe Filistin soykırımını protesto edenlerin sayısı artıyor. Her biri de yaptırımlara maruz kalıyorlar ancak tıpkı Marlon Brando gibi gönüllerde silinmez yer ediniyorlar. Hakikatın yanında Marlon Brando gibi sarsılmadan duranlara selam olsun.

Yorum Analiz Haberleri

Siyonistlerden dost olmaz, ne Kürtlere ne de bir başkasına
“AB İsrail’i daha ne kadar koruyacak?”
“BM Siyonizm'i ırkçılık saysın”
Gazze katliamında ABD'nin rolü
Endonezya’da “Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” madde: Filistin davası