“Gerginliği Azaltma” Anlaşmasının Geldiği Nokta: Gerginliği Azalt, Katliamları Arttır!

Yazısında Türkiye’nin ABD ve PYD/PKK’ya kilitlenmiş Suriye politikasını değerlendiren Kenan Alpay, belirli gerekçelerle kendisiyle yakınlaşılan Rusya-İran bloğunun ve kuklası Esed’in de en az ABD/PKK kadar tehdit olduğuna dikkat çekiyor.

Yazısında ayrıca Astana’da varılan ve büyük bir kazanım olarak nitelendirilen “gerginliği azaltma bölgeleri” projesinin İran ve Rusya tarafından sahada karşılığı olmayan bir göz boyamadan ibaret bırakıldığına dikkat çeken Kenan Alpay, gelinen noktayı “Gerginliği azalt, katliamları arttır” şeklinde tanımlıyor.

Kenan Alpay’ın konuyla ilgili tespitlerinden bir bölüm şöyle:

“Zeytin Dalı askeri harekâtına Amerika ve Avrupa’dan gelen tepkilere aşırı bir biçimde yoğunlaşınca Rusya ve İran’ın gösterdiği askeri ve diplomatik tepkileri ya görmezden geliyoruz ya da yerli yerine oturtamıyoruz. Oysa bu süreçte Rusya ve İran özellikle İdlib ve Doğu Guta’ya dönük ileri düzeyde barbarlık içeren saldırılarını daha bir yoğunlaştırdılar. Başkent Şam’ın banliyösü sayılan Doğu Guta’ya yönelik olarak Esed rejimiyle birlikte havadan ve karadan saldırılar düzenleyen Rusya ve İran sivil yerleşim birimlerini resmen yakıp yıkıyor. Klor gazı başta olmak üzere çok sayıda kimyasal saldırının düzenlendiği kayıtlara geçti.

4-5 Mayıs 2017’de Astana Zirvesi’nin en büyük kazanımlarından biri olarak gösterilen ‘gerginliği azaltma bölgesi’ kararı nerdeyse hiç devreye girmeden fiyaskoya dönüşmüş durumda. Bu bölgelerden biri de İdlip’ti. Ne var ki; Rusya bir taraftan savaş uçaklarıyla ardı arkası kesilmeyen ağır bombardımanlar düzenliyor İdlip’e, diğer taraftan da Akdeniz’de konuşlandırdığı savaş gemilerinden balistik füzelerle harabeye çevirdiği şehirleri kanla suluyor.”

“Rusya ve İran’ın kurduğu tuzakları mazur görmenin veya belirsiz bir vadeye ertelemenin makul bir gerekçesi olamaz”

Yazısında Rusya ve İran’ın katliamlarını ve kurduğu tuzakları gizleme, gündemsizleştirmeye mebni çaba ve yaklaşımların makul olmadığının da altını çizen Kenan Alpay şunları kaydediyor:

“Evet, Rusya ve İran’ın bir Suriye’deki askeri varlığıyla işlediği cürümler var. Fakat bir de paralel ve eş zamanlı olarak Türkiye’deki siyasal, askeri, iktisadi, entelektüel hatta edebi sahayı ipotek altına alan örtülü operasyonları var. Oysa Amerika’nın kurduğu tuzaklar ve düşmanlıklarla mücadele etmek için Rusya ve İran’ın kurduğu tuzakları ve tırmandırdığı düşmanlıkları örmenin, mazur görmenin veya belirsiz bir vadeye ertelemenin makul bir gerekçesi olamaz.

Perinçek cuntasıyla ‘enseye tokat’ derecesinde sırnaşıp yılışan Pelikan medyası ise ‘Amerika’ya şok yaşatmak’ adına Rusya ve İran’ın Türkiye üzerinde hegemonya kurmasının yolunu açacak söylemler geliştiriyor. Bu yol ve söylem ise Türkiye’nin önünü açıp güçlendirmek yerine bilakis daraltıp zayıflatıyor.”

Kenan Alpay’ın yazısının tam metni >>>

Yorum Analiz Haberleri

Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm