İdam tartışmasını aşırı köpürterek MHP’ye gol atma şansı veren iktidar hiç beklemediği bir anda topu kendi kalesinde görebilir!
İdam mevzusu uzunca bir süredir Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından çeşitli vesilelerle dillendirilmekteydi. 15 Temmuz darbe kalkışması ile birlikte bu konunun çok daha hararetli bir biçimde gündeme oturduğu görüldü. İdam cezasının geri getirilmesi talebi darbeci katillerin yaşattığı dehşet tablosu karşısında meydanlarda geniş kitlelerce yoğun biçimde tekrarlandı. Ve en sonunda MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin Hükümete yönelik “Meclis gündemine getirilmesi durumunda düzenlemeye destek verecekleri”ne dair çıkışıyla da bu konu bu kez daha yoğun biçimde tartışılmaya başlandı.
Türkiye’nin AB üyelik sürecinde kritik bir aşama olarak kabul edilen idam cezasının kaldırılması kararı üzerinden oldukça uzun bir dönem geçti ve bu süreçte çok çeşitli gelişmeler yaşandı. Bu uzun dönem aralığının, bazılarının konuya yaklaşımında kimi değişikliklere yol açmış olması mümkündür. Ama bununla ilgili olarak net, açık bir tavrın ortaya konulmayışının konunun hangi düzlemde ve ne amaçla tartışıldığına dair belirsizlikler doğurduğu da inkar edilemez bir gerçek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Meclis bu tür bir düzenleme yapar da konu önüme gelirse ben imzalarım” diyor. Buradan ne anlamamız gerekiyor? Erdoğan Meclis’i bu düzenlemeyi yapmaya mı davet ediyor? Yoksa sadece kamuoyu gündeminde beliren talebe kendisinin de onay vereceğini söyleyerek halkın isteklerini yok saymadığını, görmezden gelmediğini mi belirtmiş oluyor?
Birinci şık doğruysa Hükümet ve dolayısıyla Meclis üzerinde büyük bir güç sahibi olduğu herkesçe malum Erdoğan’ın sözlerinin bugüne kadar neden icraya dökülmediğini anlamak zor. İkinci şık doğruysa bunun sürekli bu şekilde dillendirilmesi hiç anlamlı değil çünkü kamuoyu Erdoğan’ın gücünün farkında ve söz konusu düzenlemenin sürekli dillendirilip, icraya konulmamasını sonuçta Erdoğan’a fatura edebilir.
Bu konuyu farklı boyutlarıyla ele alıp, tartışmak gereklidir elbette ama burada sadece siyasi-hukuki çerçevesi itibariyle konunun öne çıkan bazı yönlerine değinmekle yetineceğiz.
Öncelikle idam gündemine iktidarın neden bu kadar asıldığını anlamak kolay değil. Bu düzenlemenin gerçekleşmesi demek, Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin çok büyük oranda tahribine kapı aralamak demektir. Bunun da sadece siyasi değil, çok ciddi iktisadi bir fatura doğuracağı ve zaten kırılgan bir görünüm arzeden Türkiye’nin ekonomik durumunun bunun altından kalkmasının pek kolay olmayacağı ortadadır. Dolayısıyla bunun göze alınamayacağı ve sadece tartışma zemininde kalacağı kanaatindeyiz.
Yine idam cezasının geri gelmesi talebinin daha çok PKK eylemleri ve 15 Temmuz darbesine bağlı olarak geliştiği biliniyor. Nitekim Türkiye’nin gündeminden hiçbir zaman düşmeyen Öcalan’ın idamı mevzusunun da son süreçte bir kere daha ısıtıldığı görülüyor. Mamafih eğer Türkiye “hukuki normların tümünü yok sayıyorum” şeklinde bir çılgınlığa imza atmayacaksa ki atamaz, suç tarihinde mevzuatta bulunmayan bir cezanın faillere uygulanamayacağına dair evrensel hukuk ilkelerine uymak durumunda kalacak ve ne Öcalan, ne de 15 Temmuz cuntacıları için idam cezasını tatbik edemeyecektir.
Bu yüzden, bu bayat gündem neden ikide bir ısıtılıp halkın önüne konuluyor, kamuoyunun bu yöndeki beklentileri neden kışkırtılıyor, anlamak kolay değil. Yapılan şey açıkça “olmayacak duaya amin” demekten farksız! Konunun bu şekilde köpürtülerek, popülist bir kaygıyla kamuoyunun etkilenmesinin hedeflendiği düşünülebilir ama bunun da ciddi bir maliyeti olacağı açık. Aynı şekilde meselenin AB ile pazarlık sürecine sokulup, bilahare geri çekilerek ilişkilerde bir rahatlama oluşturmanın hedeflenmesi de ihtimallerden biri olabilir ama bu yolun da gayet sağlıksız ve ilerisi için çok riskli olduğu ortada.
Ne siyasi konjonktür, ne ekonomik durum ne de hukuk düzeni açısından idam cezasının geri getirilmesinin mantıklı ve faydalı bir gündem olmadığı bu kadar açık bir şekilde ortadayken bu konuyu bu kadar kaşımanın doğuracağı sıkıntıların hesap edilmemiş olması ise daha büyük bir sorun olarak görülmeli. Devlet Bahçeli şimdiden topa girdi ve pas veriyor görüntüsü altında açıkça topu iktidarın kalesine doğru sürüyor. Yarınlarda seçim meydanlarında elinde iple ve halka iktidarı şikayet ederken görmemiz büyük ihtimal.
AK Parti iktidarı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan açısından ise 2 hal de kötü! İdam cezasının tekrardan mevzuata dahil edilmesi pek çok açıdan kriz doğuracak bir sürecin kapısını açmak olacaktır ki, bunu göze almak hiç makul gözükmüyor. Öte taraftan konuyu bu şekilde sürekli köpürtüp geri çekilmenin ise tutarsızlık anlamına geleceği kesin! Özetle gereksiz bir gündem üzerinde hikmetsizce yoğunlaşmanın sonuçta sadece zarar doğurması kaçınılmaz!