-Anayasa değişikliği Meclis'ten geçerse...
-CHP Anayasa Mahkemesi'ne başvurursa...
-Anayasa Mahkemesi, önce yürütmeyi durdurup sonra iptal kararı verirse...
-Yürütmeyi durdurma ve iptal kararında Meclis'in, Anayasa'nın değiştirilmesi teklif edilemeyecek maddeleri değiştirdiği, dolayısıyla yetkisiz bir değişikliğe cüret ettiği, bu sebeple, şekilden esasa geçme zorunluluğu doğduğu gerekçesini kullanırsa...
-Sonra, böyle bir değişikliğe cüret ettiği gerekçesiyle AK Parti hakkında "Anayasa'yı ihlal"den kapatma davası açar ve nihayetinde kapatma kararı verirse...
Bu olabilir mi, olabilir.
Anayasa Mahkemesi bugüne kadar defalarca benzeri süreçlerin içinde rol aldı.
Böyle bir durumda beklenen şey, her yargı kurumunun kararında olduğu gibi, "gerekçe"nin toplum vicdanını tatmin etmesidir.
Toplum ne diyecek?
-Evet, bu Anayasa değişikliklerinin önce yürürlüğünün durdurulması, sonra da iptal edilmesi şarttı.
-Evet, bu Anayasa değişikliğine cüret eden iktidar partisinin kapatılması şarttı.
Aslında dikkat edilirse, ortada bir "gerekçeler çatışması" bulunmaktadır.
Sonuçta AYM, Meclis'ten çıkan bir kararı iptal etmekte, bu kararın alınmasında rol oynayan siyasi kadroyu tasfiye etmektedir.
AYM, Meclis'in gerekçesine katılmamakta ve onun katılmaması, bir anlamda Meclis iradesini işlevsiz bırakmakta, hatta meşruiyet dışı haline getirmektedir.
Oysa Meclis de, bu Anayasa değişikliğini yaparken, gerekçelerden hareket etmektedir.
Diyelim Anayasa Mahkemesi ile ilgili, parti kapatma ile ilgili, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu ile ilgili değişiklikler yapılmakta ise tüm bu değişikliklerin gerekçesi vardır.
Mesela ne deniyor?
-Türkiye'de gerek darbelerle gerekse yargı kararıyla çok kolay parti kapatılıyor. Bu, demokrasinin olmazsa olmaz unsurlarının biçilmesi anlamına gelir ve demokratik hayatı tahrip eder. Öyleyse parti kapatılması zorlaşmalıdır.
-Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun çok keskin yetkileri var ama kararları yargı dışı. Üstelik üye yapısının oluşumu, kastlaşmaya yol açacak bir dar alan içinde oluşuyor. Hem üye yapısı daha geniş tabana oturmalı hem de kararları yargıya açılmalıdır.
-Anayasa Mahkemesi'nin üye yapısı ve sayısı, verdiği kararların hayatiliği açısından sorun teşkil ediyor. İş yükü de dikkate alındığında hem bu iş yükünü taşıyabilecek hem de üye yapısını daha kabul edilebilir hale getirecek bir değişiklik kaçınılmazdır.
Meclis, bu gerekçelerle bir Anayasa değişikliği yapıyor.
Şimdi şu soruları sormak gerekiyor:
Neden AYM'nin gerekçeleri Meclis'in gerekçelerini dövmeli?
Neden AYM, Meclis'te tamamen yasama görevi yapan bir siyasi grubu, bu görevi ifa ettiğinden dolayı biçme yetkisine sahip olmalı?
AYM'nin Anayasa değişikliği ile ilgili yetkisi, Meclis'in -yani yasama organının- gerekçesini iptal sonucu doğmaması için, "şekli inceleme" ile sınırlanmışken, AYM nasıl olup da kendisine esastan görüşme yetkisi üretebilmeli?
Burada sorular duruyor çünkü Anayasa Mahkemesi'ne kimse soru soramıyor. AYM, nihai kararı veriyor. Dolayısıyla yasama organının da üstüne çıkıyor.
Dolayısıyla, kuvvetler ayrılığı ilkesini ihlal ediyor. Ama o ihlal edince bir şey değişmiyor.
Evet, böyle oluyor ama ortaya da bir sancı çıkıyor.
Parti kapatma sancısı...
11 kişinin içinde dönen çoğunluk oyları ile milyonlarca insanın oyunu iptal sancısı.
AYM'nin kararlarında siyasi tercihlerin etkili olabileceği ihtimalinden doğan güvenilirlik sancısı.
CHP çizgisi ile AYM çoğunluk iradesinin sık sık örtüşüyor olmasından doğan taraflılık sancısı...
HSYK'nın, Danıştay-Yargıtay dairesinde belirlenen üye yapısı ile 11 bin 500 kişi olduğu bildirilen birinci sınıf kürsü hakimlerini temsil etmekten uzak olduğu sancısı.
Yargının siyasallaşması sancısı...
Bu sancılar varken, yasama organının bu sancıları göremiyor olması, yasama organının işlevsizleştirilmesi anlamına gelir ki, bu da bir sistem sancısı demek olur.
Bugün yarın, milletin Yasama Meclisi'ne gönderdiği ve Türkiye'nin sancılarını gidermesini istediği kişiler, oturur ve sancılı alanlara ilişkin yeni kararlar üretirler.
AYM'yi de, HSYK'yı da, parti kapatma düzenini de, milletin istediği istikamette değiştirirler.
AYM, AK Parti için laiklik karşıtı eylemlerin odağı kararını verdi, 367 kararını verdi, 10'uncu ve 42'nci maddelerle ilgili iptal kararını verdi.
Bu kararlar, toplum iradesini nasıl etkiledi, biliniyor.
Bu Anayasa değişiklikleri oradan çıktı.
Bugünküler iptal edilirse, toplum iradesi çok daha radikal taleplerle yeni Meclisler oluşturabilir.
Eninde sonunda, toplumun yüreğindeki gerekçe sonucu tayin edecektir. Hiç kimse "millete rağmen" bir yetki kullanamaz. Anayasalar da, milletin gönlüne sindiği ölçüde meşru olacaktır.
BUGÜN