Boğaz’a nazır yalıdan yükselen çürümüşlük kokusu her gün toplumu biraz daha rahatsız ederken, yalı çöplüğünde eşelenip duran müptezeller tüm ülkeyi kendi çöplüklerine çevirmek için hummalı bir biçimde gayretlerini sürdürüyorlar. Medyadan siyasete, ticaretten cemaatlere kadar her yeri kendi planlarına göre dizayn etmek isteyen bu güruh, önlerine çıkan engelleri aşmak için bazen astronomik tazminat davalarını, bazen işten çıkartma şantaj ve girişimlerini, kimi zaman da yalan ve iftira operasyonlarına başvurmaktan geri durmuyorlar. Bu arada ucuz yollu istihdam ettikleri zavallı tetikçileri sahneye sürerek karalama kampanyaları icra etmeyi de bir halt sanıyorlar!
İslamcılığı, İslami çaba ve hareketleri kendileri için tehdit olarak gören bu menfaat birlikteliğinin Mavi Marmara’dan Filistin’e, Halep’ten Ümmetin dayanışma ruhuna varıncaya değin pek çok değerimizi hedef aldıkları görüldü. Asıl akıl hocalarının, büyük üstatlarının tam da 15 Temmuz günü İslamcılığı tehdit ilan eden mesajı bir ibret vesikası olarak durmakta. Bağımsız İslami kimliği temsil eden her oluşum onlar için saldırıyı hak eden bir hedef konumunda. Bu yüzdendir ki örneğin dayanışma çabalarımızın ortak paydasını ifade eden yüzakı İslami kuruluşlarımız onlar için öncelikli düşmandı! Ve elbette çirkin yüzlerini ifşa eden, yalan ve düzenbazlıklarına itiraz eden Haksöz onlar için adeta bir kabustu!
Ellerinin altında onlarca televizyon, gazete, radyo, internet sitesi ve devletin bir çok imkanı olmasına karşın mütevazı gayretlerle ve bağımsız bir şekilde yayıncılık yapan Haksöz’ün susturulması için adeta seferberlik ilan etmişler! Bir emirleriyle sağa sola sataşmayı, küfretmeyi bekleyen istihdam ettikleri çok sayıda trollerine karşın sosyal medyada Haksöz’ün bir haberini paylaşan bir kişi onlara ecel terleri döktürüyor adeta!
A9 isimli televizyon kanalında pavyon işletmecisi kılıklı bir adam ve taraftarlarına yapılan gecikmiş operasyon sonrası bu çevreye “cemaat”, şeflerine ise “hoca” lakabı uygun görülmesi ise ayrı bir fecaat olarak karşımızda durmaya devam ediyor! Bu tiplerin, tam bir cerahata dönüşen Adnan Oktar yapılanmasına yönelik operasyon sonrası bir “Cemaatlere Operasyon” türküsü tutturmaları da, Haksöz Haber’de bu operasyonun farklı bir boyutunu öne çıkarmak için yayınlanan “Adnan Oktar’ın Pelikanları” analiz haberi üzerine harekete geçmeleri de tesadüf değil!
Bu haberle birlikte “Cemaatlere Operasyon” türküsü ile adeta operasyona geçenlerin oklarını Haksöz’e yöneltmeye başlamaları şaşırtıcı olmadı. Bugün FETÖ adını verdikleri lanetli yapıyla yakın zamana dek ne denli içli dışlı olduklarını, sadece gezdiklerini değil, yediklerini anlatacak, maklubenin 50 türlü tarifini yapacak kadar ifşa eden, “Muhterem Hocaefendi”lerine şiirler, övgüler, dualar yağdıran bu Pelikancılar, Adnan Oktar ile de “suçüstü” yakalanmışlardı! Acilen “Bak kuş!” oyunu vizyona konulmalıydı! Bu oyunun işaret fişeğini ise dayısı, annesi ve babası ile hep kazananların tarafında yer alıp her zaman iktidar kaymağı ile beslenen Cemil Barlas yaktı. Cemil Barlas’ın çağrısı ve isteği oldukça netti: Bizi Haksöz’den Kim Kurtaracak!
Bu çağrının ardından kaçık mı, meczup mu olduğu hususunda kamuoyunun henüz netleşmediği ama son hallerine şahit olan herkesin kendisine Allah’tan şifa dilediği zavallı biri devreye sokuldu. Günlerce “Haksöz dosyasını açacağım, yer yerinde oynayacak!” diye anons geçtikten sonra zaten Haksöz Haber ve bağlı hesaplardan paylaşılan haberleri büyük bir sırrı ifşa ediyormuş havasıyla tekrardan paylaşarak kendisinden beklenin de üstünde bir gazetecilik başarısı ortaya koydu! Elbette büyük gazetecilik başarısını her birkaç cümlede bir savcılara, nahkemelere yaptığı ihbar mesajları ile süslemekle tiynetini de ortaya koymuştu. Biz bu paylaşılanlara gülüp geçerken Pelikan yalısı müdavimlerinin bu saçmalıklara, utanmazlıklara “can simidi” gibi sarılması ise çaresizliklerini ortaya koyuyordu.
Öyle ya biz nasıl olur da Meriç’te ölüme sürüklenen çocukların, KHK’larla haksız yere işlerinden edilen onbinlerin, Ankara’nın göbeğinde kaçırılan kişilerin hesabını sorabiliyorduk? Nasıl olur da bu haksızlıklara dikkat çeken haberler yapabiliyorduk? Devletin gadrine uğramış Müslümanların maruz kaldıkları operasyonları ayrım gözetmeksizin eleştirebiliyorduk? Buna nasıl cüret edebiliyorduk? İslamcılık denilen şey ne kadar had bilmez, sınır tanımaz bir aşırılıktı öyle! Oysa devlet karar verdiyse herkese itaat etmek, boyun eğmek düşerdi!
Bu müptezel tetikçilerinin paylaşımlarına, kara propaganda türü operasyonel haberlerin tescilli adresi Oda Tv isimli site durumu bir level yükselterek eşlik ediyor ve ihbarcıların biraz mahcup ifade ettikleri arzularını ‘haber’e dönüştürüyordu:
“Fethullahçılar, Furkancılar, Süleymancılar, Yeni Asyacılar, Adnancılar derken... Bir dinci grup daha potaya girdi. Medyada başka tarikatlara da operasyon yapılacağı iddiaları yer alıyor. Bu tarikatlardan birisi de Haksöz grubu...”
Evet, haberde geçen ” Haksöz Tarikatı” oldukça kullanışlı muhteşem bir icattı! Bu muhteşem icatla dalga geçen bir twitter kullanıcısının şu cevabı da bu habere sosyal medya dili ile söyleyecek olursak “kapak” oldu.
Eh, hedefte Haksöz olunca “karın ağrısı” olanların sıraya girmesi de kaçınılmaz olur tabii ki. Nitekim İrancılığıyla maruf “Ekran Gazetesi” isimli site de bu ‘müjde’yi okurlarına duyurmakta geç kalmadı.
Kara propaganda, psikolojik harp, ajitasyon ve provokasyon denince Türkiye de ilk akla gelen isimlerden olan Doğu Perinçek’e ait Aydınlık isimli operasyon gazetesi de koroya katılınca tablo tamamlanmış oluyordu. Ne de olsa “kambersiz düğün”, Doğu Perinçeksiz kara propaganda olmaz!
Salman Rüşdü’nün “Şeytan Ayetleri” isimli paçavrasını basarak Türkiye tarihin en karanlık operasyonunu başlatan Aydınlık aynı müjdeyi okuyucularına şöyle duyuruyordu:
“Haksöz’e Operasyon” korosu haberlerini daha da uzatabiliriz elbette. Ama bu örnekler kara propaganda haberciliğiyle ilgili yeterli veri sağlıyor kanaatindeyiz. Cemil Barlas vb menfaatperestlerin, Soner Yalçın ya da Doğu Perinçek gibi kara propaganda uzmanlarının operasyon naralarının nezdimizde beş paralık değeri yoktur! 28 Şubatlarda susmadık, sözümüzü eğip bükmedik, bugün üç beş tetikçinin şantajıyla geri adım atmaz, doğru bildiğimizden asla vazgeçmeyiz.
1991 yılından beridir sürdürdüğümüz yayıncılık faaliyeti bizim için salt entelektüel bir faaliyet değildir. Kendi aleyhimizde dahi olsa hakkı ayakta tutan adil şahitler olma tavrı bizim için vazgeçilmez bir ilkedir. Gücümüz yettiğince adaleti ayakta tutmaya devam edeceğiz.
Meriç’te hayatını kaybeden çocukların ardından sevinç naraları atanlardan elbette beriyiz! Bu insan müsveddelerinin ve onların yoldaşlarının aleyhimizdeki şahitlikleri bizim için bir onurdur; inşallah Rabbimiz indinde kurtuluş beratımız olur!