Selahaddin E. Çakırgil’in yazısı:
Açıktır ki, övgüler ve yergiler karşısında, hiçbir insan, duvar gibi hissiz, duygusuz kalamaz; insanın zihninde ve davranışlarında bir takım izler bırakır..
Ârif bir lider kişi, kendisine yönelik övgüler karşısında, 'Bu övgüleri nasıl yapıyorsunuz, ben de etten-kemikten bir insanım.. Bu gibi övgülerdir, nicelerinin ayaklarını kaydıran!. Unutmayınız, her insanın içinde bir diktatör, bir Şah, bir Firavun vardır ve daima pusudadır' demiş ve kendisine, 'Biz senin askerleriniz!.' dediklerinde de, 'Hayır-hayır! Ne siz benim askerlerim olunuz, ne de ben sizin! Hepimiz, Allah'ın askerleri olmaya çalışalım!.' karşılığını vermişti.
Birileri, ellerine tutuşturulan ve millete ait kılıçları havaya kaldırıp, 'Biz filân kişinin askerleriyiz..' diye gösteri yaptıklarından dolayı, haklarında disiplinsizlik yaptıkları gerekçesiyle askerlikten uzaklaştırılmak işlemi başlatılınca, malum taife, 'Yahu, n'olmuş yani?.. Bu gencecik insanların hayatıyla oynamaya değer mi?' gibi propagandalarını hâlâ da sürdürüyorlar; TV ekranlarında, hatta bazıları Erdoğan'a yalvarırcasına merhamet dilenirken, bazıları da Adnan Menderes'in akıbetini hatırlatıyorlar, dolaylı tehditler savuruyor ve akıllarınca korkutmaya çalışıyorlar.