Gökhan Özcan / Yeni Şafak
Serin gerçek artık kimsenin ilgisini çekmiyor!
Türkiye’nin üstünde pek de durmadığımız en temel, en hayati meselelerinden biri aklıselimin hızla yitiriliyor olması... Herhangi bir konuda bırakın anlaşabilmeyi, konuşabilecek zeminden bile büyük ölçüde yoksun durumdayız artık. Herhangi bir konuda söylenen herhangi bir söz, değerlendirmeye açılan herhangi bir konu başlığı, çok kısa bir süre içinde ölümüne bir kavganın sebebi olabiliyor. Burada ‘ölümüne’ derken, anlamın, izanın, fikrin ölümünden söz ediyorum. Böylesine kesif bir toz duman ortamının içinden hiç kimsenin anlamlı, sadra şifa, bir şeyleri izahına kavuşturan, yaşayan, nefes alıp veren gerçeklere ulaşabilmesi, salim sonuçlar alabilmesi mümkün değil çünkü.
Daha en baştan herkesin tarafı belli sürüp giden bütün bu tartışmalarda; sonradan ortaya çıkan, çıkabilecek hiçbir veri, hiçbir gerekçe, hiçbir izahat ve hatta hiçbir düzeltme baştaki bu iki zıt ve katı konumda bir değişiklik husule getiremiyor. Dolayısıyla bütün bu itiş kakışlı lakırdılardan ateşi gittikçe harlanan söz dalaşları, hakaretler ve kavgalar dışında herhangi bir makul uzlaşma noktasına varamıyoruz. Tartışmaktan kastettiğimiz şey; anlamlı bir fikir mücadelesi, şiddetli ama manidar bir müzakere süreci, ucu aklıselime varacak fikir yürütmeler falan değil artık bizim. Doğrudan kavgalaşmayı, çene dalaşını, ego savaşını, kör dövüşünü, üste çıkma gösterilerini kastediyoruz. Amaç buysa, hedef yakalanmış oluyor. Herhangi bir meselede anlamlı bir yere varmak, bir meselede aklıselime uygun sonuçlar elde etmek kimin umurunda?
Kim kime nasıl çakmış, kim kimi argümanlarıyla yere sermiş, kim kimin ipliğini pazara çıkarmış, merak edilen tek şey bu. Bu vahşi arenanın seyircilerinin tek beklentisi, ortaya sürdüğü cengaverlerin karşı tarafı hırpalayıp çürüğe çıkarması... Haklı çıkmayı, karşıdakini sözleriyle dövmek zanneden uğultulu bir kalabalık...
Kimsenin anlam peşinde olduğu yok; herkes üste çıkmak ve orada kalmak istiyor. Bu zafer nasıl gelirse gelsin, hangi yöntemle kazanılırsa kazanılsın, bunun bir önemi yok. Gerçeği feda etmek gerekse bile önemli olan herkesi bastırıp üste çıkmak! Bu medyada, sosyal medyada (zaten başka bir yaşama alanı da kalmadı) birbirine laf yetiştiren herkesin, tarafı, tezi, yargısı ne olursa olsun ortak haleti ruhiyesi, ortak üslubu... Hal bu olunca, söz bu üslupla ağızlardan boca edilince, fikir bu enaniyetle ortaya sürülünce, tavır böyle medyatik bir zehirlenmeyle ortama aksedince gerçeğin ne olduğunun zerre önemi kalmıyor.
Ringde birbirine farklı tezlerle saldıran birbirinin aynı iki dövüşçü karakter var aslında. Ahlaki olarak her ikisi de aynı kişi... İnsan olarak durup tereddüt etmeleri gereken her yeri aşıp kavgaya koşan iki muhteris... Varılacak tek bir yer var bütün bu kavgaların sonunda;o da bir sonraki kavga!
...
Bugün aslında bir önceki yazıda sözünü ettiğim meseleye devam edecektim. İçimden gelmedi bunu yapmak... Zaten pek kimsenin de umurunda değil. Herkes gözünü kavganın olduğu yere çeviriyor ve bir daha oradan alamıyor. Hemen hiç kimsenin (istisnalar beni affetsin) kendi insani sorumluluklarını almakla ilgili pek bir gayreti yok görünüşe göre, bu hiç kimseye heyecan verici gelmiyor. Hayatı tarumar eden devasa sarsıntıların ardından bile birbirimizin yakasını bırakamıyoruz. Yazık ki bu kör dövüşünün kaçınılmaz akıbetine doğru akıp duruyoruz.
Allah sonumuzu hayreyleye!