"Arınç'a suikast" iddiasında, Genelkurmay'ın büyük risk üstlendiği gün gibi aşikâr.
Biri albay, biri yarbay iki subay. İkisinin de özel harpçi olduğu iddia ediliyor.
Genelkurmay, onların yaptığı işi sahipleniyor.
İş ne?
İş, Genelkurmay'dan bilgi sızdıran bir askerin takibi...
Ortada, dünkü Bugün'ün de manşete taşıdığı çok ciddi sorular var.
Genelkurmay o soruları aşıp, "suikast iddiası"nı normal bir "askeri görev" niteliğine büründürmek istiyor.
Ama Genelkurmay'ın bu açıklamasında bile işin içinde izah edilemeyen bir unsur bulunduğu hususu gözardı edilemiyor. Onun için şöyle bir not giriyor açıklamaya:
"Adres yazılı notun askeri personelin üzerinde bulunmasına ilişkin farklı iddialar olup, hangisinin doğru olduğu, suç unsuru oluşturabilecek bir hususun olup olmadığı soruşturma neticesinde ortaya çıkacaktır."
Böyle bir örtülü unsur bulunduğunu bile bile, söz konusu kişilere sahiplenme anlamına gelecek bir açıklamayı Genelkurmay'ın yapabilmesini anlamakta insan zorlanıyor.
Ya o notta gerçekten Arınç'ın adresi varsa...
Neden bulunur Başbakan Yardımcısı'nın adresi, bir askeri personelin takibini yapan insanların elinde?
Ya o askerler, Ergenekon sanıklarıyla bir yığın telefon görüşmesi yapmışsa...
Ya o askerlerde, Arınç'ın adresinden başka TBMM Başkanı'nın evinin krokisi de bulunmuşsa... Üstelik Başbakan'a, Cumhurbaşkanı'na yönelik istihbari notlar da ele geçirilmişse...
Genelkurmay söz konusu açıklamayı yaparken, bütün bu iddiaları yok mu sayıyor acaba?
Tabii, bu açıklamanın ortaya çıkardığı başka sorular da, Genelkurmay'ı risk altına sürüklüyor.
O askerler hangi yasal yetkiyle "bilgi sızdırdığı iddia edilen kişi" hakkında istihbarat yapabiliyorlar sorusu bunlardan biri.
O askerler üzerinde, bilgi toplamaya yarayacak teknik donanım bulunmadığı da açıklandığına göre, istihbari çalışma nasıl ve hangi imkânla yapılıyor sorusu da, açıkta kalan sorular arasında.
Sivil araç kiralanması, aylardır bu istihbari çalışmanın sürdürülmesi ile ilgili sorular da cabası...
Genelkurmay, bütün bunları gözardı ediyor ve Büyükanıt'ın Şemdinli sanıklarına "iyi çocuk" diye sahiplenmesi gibi, "verilen görevi yerine getiriyorlar" tarzında bir koruma zırhı oluşturuyor.
Yarın soruşturma biter ve iş, Genelkurmay'ın görev tanımının çok ötesinde bir mahiyet kazanırsa ne olacak?
Bir ihtimal daha:
Soruşturma devam edip, iki askerin, bu işleri kendi başlarına yapmadıkları ve Genelkurmay karargâhına uzanan başka bağlantıları ortaya çıkarsa bu Genelkurmay'ı nasıl bir tavra itecek?
Ne olabilir?
1-Söz konusu askerler, görev tanımının dışına çıkıp, yanlış işler yapmışlar denilerek, en az fireyle kurtulmak istenebilir.
2-Genelkurmay Başkanı, sızmaları önleyemediği gibi, bir kere daha, karargâhına hakim olamayan bir komutan görünümüne sürüklenir.
3-Genelkurmay Başkanı, yasal olmayan oluşumlardan haberdar olan, bunlara bilerek göz yuman ve yasa dışı işleri kamufle eden bir kişilik görüntüsü sergiler.
Bunların tamamı, bir Genelkurmay Başkanı için, en istenmeyen şeyler olmalı. Böyle bir imaj, ne Genelkurmay Başkanlığı'nı üstlenen kişi açısından sağlıklıdır ne de ülke açısından...
"Arınç'a suikast" iddiası, orada burada silah bulunması vs. gibi ikmal hesaplarından öte, en tepe alana yönelik bir planı gündeme taşıyor.
Başbakan, konu ile ilgili soruyu cevaplandırırken "Bunlar yeni şeyler değil" diyor. Yani "ilk değil" demek istiyor. Bilinen şu ki, böyle birçok girişim, bir şekilde akamete uğratılmış.
Şimdi ortada somut bir olgu var.
Hükümet ve asker, bu somut olguyu en ince detayına kadar açığa çıkarmak için çaba göstermeli. Çünkü soruşturma sonunda;
Ya kamuoyuna ulaşan bir yığın soru, "askere yönelik asimetrik psikolojik harekât"ın bir uzantısı olarak görülecek ya da Genelkurmay, "Ucu suikasta varacak bir operasyona kol kanat geriyor" konumuna düşecek. Her iki durum da, Türkiye'yi zorlayan puslu ortamın gerçek boyutlarıyla ortaya çıkmasını sağlayacak.
Periferideki karşılaşmalar şimdi en merkezde odaklanmış durumda. Her şey gerçek mahiyetiyle ortaya çıktığında ne olur? Haydi hayırlısı demekten başka yol yok.
BUGÜN