28 Şubat sürecini hep birlikte yaşadık. O süreçte askerler ne kadar etkin ise, onlar kadar etkin olan, belki de onları da tahrik eden ikinci güç de medya idi.
Düşünebiliyor musunuz, bu ülke içindeki firmalar, bu ülkenin askeri güçleri tarafından “yeşil sermaye” olarak ilan edilip, ürünlerinin askeri kantinlerde bulundurulmaması yönünde talimatlar yayınlanabiliyordu..
Hiç kimse sormuyordu, “Komutan, senin işin ülke güvenliğini sağlamak mı, yoksa şu firmanın malını boykot ettirip, diğer firmanın kazancını artırmak mı?”
Maalesef sorulmadı..
Ve askerler de o kadar yoğun bir şekilde iç ekonomideki firmalar arasındaki rekabete müdahil oldular ki; ülke dışından gelen mallarda bile büyük haksız kazançlar elde edildi..
Siz yerli firmalardan birisini Yeşil sermaye olarak ilan edip, onun mallarının alınmamasını isterseniz, o sahada başka yerli firma yok ise ne olacak?
İster istemez yabancı firmalar o piyasada mal satabilecek. Dahası, rakip firma ekarte edildiği için, fiyat konusunda da hayli rahat bir politika izlenecek!
“Subaylarımız, ta askeri lise yıllarından itibaren, her konuda bilgili yetiştirilirler.. Ekonomiden dış politikaya kadar her konuda eğitilirler” diyerek darbeciliği tahrik eden kafalar, şimdi o ambargoların üzerinden 10 yılı aşkın bir süre geçtikten sonra, söylemeliler, “Bu ambargolar, iyi yetiştirilmiş subayların işi miydi?”
Milli ekonomisini düşman gibi gören 28 Şubat dönemi subaylarının “iyi yetiştirilmiş” olduklarını söylemek ne mümkün!
Hiç unutmuyorum..
28 Şubat’ın tantanalı günlerinden birisinde, Milliyet gazetesinde bir manşet; “Genelkurmay’dan ambargo!” şeklinde..
Genelkurmay kime ambargo koymuş?
“Girdiği ihalede askere çürük mal satan firmaya mı?”
Hayır..
Askeri ihalede yolsuzluk yapan, askeriyeyi kandırmaya çalışan bir firmaya mı?
Hayır!
Askerin giyimini tedarik ederken, taahhüdünü yerine getirmeyen bir firmaya mı?
Hayır!
Uluslararası arenada, sattığı silahlar konusunda sıkıntılar oluşan bir firmaya mı?
Hayır!
Ya kime?
Türk ekonomisini büyütmek için kurulmuş Kombassan’a.. Tamamen yerli sermaye olan Ülker’e.. Yimpaş’a vs..
Ve bu ambargo da, Milliyet gazetesi gibi, sözde soldan çarklı gazetede manşet oluyor!
Beklenir ki, “ambargo haberi” eleştirilerek verilsin!
O da yok. Tam aksine Milliyet, adeta alkış tutarak veriyor bu haberi..
Sanki bir ülkede, askeri makamların, yerli şirketlere ambargo uygulanması yönündeki talimatı, büyük bir başarı imiş gibi tanıtılıyor!
Sanki dış düşmanlara karşı bir savaş kazanılmış!
Sanki ülke savunmasında kullanılacak bir silah üretilmiş!
Çok açık bir suç niteliğindeki talimat, övgülerle haber yapılıyor, böylece asker de bu yönde açıklamalara tahrik ediliyordu..
O günlerde birçok firma, Milliyet’e dava açmıştı..
Şimdi o grubun içinde bulunan Uğur Dündar, kendi adı Ergenekon iddianamesinin bir bölümünde geçiyor diye feveran ediyor.. Ama patronu, bu ülkenin şirketlerini batma noktasına getirecek bir ambargo çağrısını manşetten yayınlarken, maaşlı memurlarının hiçbirinin çıtı çıkmıyordu..
Çıtının çıkmaması ne demek, alkış tutuyorladı bir de..
Bir kişi, adı 2000 sayfalık iddianamede geçti diye bugün feveran ediyor, ama kendileri, binlerce kişinin çalıştığı şirketleri, bir çırpıda vatan haini gibi gösteren manşetleri atıyor, hiç utanmıyorlardı!
Bugün herkes şapkasını çıkarıp önüne koymalı ve yapılan yanlışlardan gereken ders alınarak yola devam edilmelidir.
Asker kendi asli görevine bakmalı, medya da tahriklerine artık bir son vermelidir.
Hatta o dönem suçlanan şirketlere, devlet tazminat ödemelidir!
Milliyet’in “Genelkurmay’dan ambargo” başlıklı haberi için açılan davalar, o dönem brifing almış olan bazı yargı mensupları tarafından reddedilmişti ama, bugün o zararlar, bir şekilde karşılanmalı ve sorumlular da hesap vermelidir..
VAKİT