Genelkurmay Başkanlığı, Elazığ’daki el bombası patlaması ile yaşanan vahim sonucun hemen akabinde, “pimi çekilmiş el bombası ile eğitim yapmaya kalkışan teğmen”in tutuklandığını açıkladı.
Yani, olay gazetelere yansıdıktan sonra tutuklama kararı verilmiş değil. Genelkurmay’ın olayı örtbas etme gibi bir çabası yok. Genelkurmay konuyu hemen olayın akabinde soruşturmuş ve ilk planda teğmenin sorumluluğunu görerek tutuklama kararı verilmiş!
Daha sonra da olay, basına intikal etmiş!
Bu açıdan bakıldığında, Genelkurmay’ın verdiği bilgilere göre, gerçekten olayın örtbas edilmesi gibi bir niyet olmadığı görülüyor.
Ama böyle bir açıklamayı yapmak için, Genelkurmay niçin günlerce bekler?
Niçin?
Olay yaşanmış, hemen akabinde bir teğmenin tutuklandığının açıklanması, kime neyi kaybettirir?
Şimdi açıkladınız işte. Bir sürü dedikodu edildikten sonra.
Oysa ilk anda açıklanmış olsaydı, Genelkurmay’ın dedikodularla itibarının sarsılmasının önüne geçilmiş olurdu.
Hadi diyelim ilk gün cenazeler defnedilmeden, böyle bir açıklama infial oluşturabilirdi.
Peki, olay gazetelere intikal ettikten sonra neyi beklediniz? Yine aradan günler geçmedi mi?
Niçin olay basına intikal ettiği gün, hemen açıklamadınız; “O teğmen tutuklanmıştır” diye!
Olay yaşandığı gün açıklamıyorsunuz.
Olay basına intikal ettikten sonra açıklamıyorsunuz..
Günler geçtikten sonra, bir akşam saati, internet sitenize koyduğunuz duyuru ile, olayın ne şekilde cereyan ettiğini kamuoyunun bilgisine sunuyorsunuz.
Burada çok ciddi bir hata yok mu?
Kusur, her insanda olabilir.Her kurumda kusurlu hareketler yaşanabilir..
Ama bir teğmenin kusurlu hareketi sonrasında yaşanan ölümler, şimdi Genelkurmay’ın da zamanında gerekli açıklamayı yapmaması sebebi ile, kurumsallaşmış olmuyor mu?
Hemen o gün açıklama yapılmış olsaydı, “Dünyanın neresinde, silah eğitimi alınırken hiç kaza yaşanmaz? Teğmenin yaptığı, açıkça bir görevi suistimal. Çok büyük bir hata.. Genelkurmay, o teğmene, bu tür olaylarda böyle hareket etmesini emretmiş mi ki, böyle davranıyor? Tamamen bireysel kusur. Bireysel kusuru, kurumsal kusura dönüştürmeyelim” derdik..
Ama ya şimdi?
“Bireysel kusur”un “kurumsal kusur”a dönüştüğünü, çok net olarak görmüyor muyuz?
Hatta haberler basında tartışılırken bile suskunluğa devam edilmesi, “kurumsal kusur”un katmerleşmesi anlamına gelmiyor mu?
Böyle olunca, biz Genelkurmay’ın açıklamalarına nasıl güveneceğiz? Genelkurmay’ın suskunluğundan nasıl çıkarımlarda bulunacağız?
Bence bu son olay, Genelkurmay’da bir değişikliğin başlangıcı olmalıdır.
Genelkurmay, basının önemli bir bölümü ile arasındaki güven tartışmasına sebeb olan “akredite uygulaması”nı kaldırarak, işe başlamalıdır.
Akredite uygulaması kaldırıldıktan sonra, aktüel olarak tartıştığımız tüm konulardaki gerçekler, birer birer kamuoyunun bilgisine sunulmalıdır.
Örneğin Güven Erkaya ile ilgili gazetemizde çıkan haberler üzerine, ne işlem yapılmıştır, işlem yapılması düşünülmekte midir, açıklanmalıdır..
Malvarlığı konusunda, daha önce mahkum edilen bir oramiral örneği varken ve bu mahkumiyet Genelkurmay Askeri Mahkemesi tarafından verilmişken, şimdi Erkaya konusunda Genelkurmay’ın sessiz kalmasını nasıl izah edeceğiz?
4 askerin ölümünden bir teğmenin sorumlu tutulup tutuklandığı açıklamasının günler sonra yapılmasındaki gibi, Erkaya’nın malvarlığı hakkında da bir soruşturma varsa, bu soruşturma günler sonra mı açıklanacaktır?
Bu arada geçen süre içinde, Genelkurmay’ın uğrayacağı itibar kaybının müsebbibleri, yine aynı kurumun yetkilileri olmayacak mıdır?
Günümüz dünyasında, hiçbir şey, artık gizli kalmamaktadır. Her şeyin şeffaf olduğu bir dünyaya açılıyoruz artık.. Genelkurmay da bu gerçeği görmeli ve bir an önce gereğini yaparak, itibar kaybına son vermelidir!
VAKİT