‘Genelkurmay, Subayını -Suçlu da Olsa- Savunmalıydı!’ (mı?)

Toplumumuz ve ülkemiz esaslı bir restorasyon dönemi geçirmedikçe, son yüzyılların, hele de son bir asrın zorbalıklarının sosyal bünyemizde meydana getirdiği travmalarının etkisini gideremez.

‘Genelkurmay, Subayını -Suçlu da Olsa- Savunmalıydı!’ (mı?)

Selahaddin E. Çakırgil

‘Balyoz’  adıyla yaklaşık iki - üç yıldır gündemi derinden şekillendiren dava sonuçlandı.. Temyiz incelemesi sonunda, 35 kişi beraet etti; çoğu astsubaylar olmak üzere, mahkûmiyet kararları bozulan 100 kadar sanık ise yeniden yargılanacak.. 237 kişi hakkında verilen ve 16 ilâ 20 yıl arasında değişen mahkûmiyet cezaları ise aynen tasdik olundu, onandı..

Böylece üç yıla yakın zamandır, kamuoyunu meşgul eden ve kendilerini savunmak isterken, en akıl almaz iddiaları bile sözkonusu edip, kamuoyunda kısmen şübheler meydana getirmeye muvaffak olan ve çoğu zorakilik kokan savunma iddiaları bir kenara itildi.

Kimsenin felaketine sevinilmez.

Bu bakımdan, hüküm açıklanınca ortaya çıkan ve mahkûmların yakınlarının sergilediği derin psikolojik travmaları, ağlayışları insan olarak üzüntü druyymamak mümkün olmasa gerek..

Ancak, bu kişiler, ülkenin en yüksek askerî üniformalarını giymiş, orgeneral, korgeneral olmuş, ordu ve kuvvet kumandanlığı yapmış, o rütbelerle, ‘küçük dağları ben yarattım..’ havasında olan kimselerdi ve yanlarına yaklaşılamazdı.. Kendilerine, henüz bir kaç yıl öncesine kadar Meclis Komisyonları’ndan bilgi vermeleri için çağrıldıklarında, ‘Biz ifade vermez, sadece ifade alırız..’ diyebilen bir ortak anlayışın sahibleri idiler.

Bugün, ağır cezalara çarptırıldılar.. Çünkü, bu kez, yargılama yetkisi, askerî mahkemede değil, anayasa referandumuyla gerçekleştirilen değişikliklerle sivil mahkemelerdeydi.  Yoksa, onların askerî mahkemelerde, yine beraet ettirilecekleri neredeyse kesin gibiydi.

Hatırlayalım ki, anayasa değişikliğinden sonra bile, bazı asker kişiler hakkında yapılmak istenen  soruşturmaları önlemek için, sivil Savcıların askerî mekanlara girmeleri, saatlerce engellenmek istenmiş, kozmik oda ve diğer yerdeki nice belgeler ve CD‘ler imha edilmişti.

Şimdi, çoğu general rütbesindeki bu yüzlerce emekli veya muvazzaf  askerlerin, mahkûm olmalarına üzülmek veya sevinmek gibi, konuyu şahsîleştirmeye yönelik eğilimleri bir kenara bırakarak, şunu söylemeliyiz ki, entrikalar içinde olan böyle bir generallerden, ülkeye ne hayır gelebilirdi?  Ki, I. Balkan Savaşı Faciası’nı, sırf, siyasete dalmış ve birbirine düşman olan zâbitlerin, güç durumda kalan öteki birliklere, sırf  ‘İttihadçıdır veya İttihadcı muhalifidir’ diye yardım etmemesi yüzünden ağrı bir yenilgi aldığımızı unutmayalım.  Ve, 27 Mayıs, 12 Mart 1971, 12 Eylul 1980, 28 Şubat 1997 Askerî Müdahaleleri’nin ve 1957’deki  7 Subay Hadisesi’nin, zamanın askerî yargısı tarafından nasıl yok sayıldığı, Tal’ât Aydemir’in 22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963 tarihlerindeki ihtilal teşebbüslerinin hangi merhalelerden geçtiğini tekrar hatırlatmaya gerek yok.. (Yine hatırlayalım ki, 1957’de ortaya çıkarılan 9 Subay Hadisesi’nde yargı yetkisi, askerî mahkemede idi ve askerî mahkemenin başkanı da daha sonraları 1966-69’larda Genelkurmay Başkanı olan Cemal Tural idi.. Cemal Tural, darbecilikle suçlanan  o 9 subay’ı beraet ettirmiş ve onlar da -başta Faruk Güventürk isimli general olmak üzere- 27 Mayıs ihtilalcisi kahramanlar olarak ortaya çıkmışlardı.. O 9 Subay’ı ihbar eden Samed Kuşçu ise, orduda nifak çıkarıcı hareketlerde bulunduğu için mahkûm olmuştu..)

Bu milletin parasıyla okumuşken, kendilerine milletin parasıyla alınmış ve ülkenin savunulması için emanet edilmiş silahları  millete doğrultmuş kimselerden, böylesine topyekûn yüzlerce yüksek rütbeli subayların, generallerin gizli ihtilal çalışmalarına girdiklerinin Temyiz tarafından da teyidinden sonra, söylenecek fazla bir şey yok, derin bir eseflenmeden gayri.. ‘Keşke olmasaydı..’ demekle geçiştirilemiyecek derecede ağır bir suç.. Belki, ‘İnşaallah bundan sonra bir daha ihtilale, darbeye teşebbüs edecek kimseler olmaz..’ temennisi dile getirilebilir.

Ki, bu gibi kimselerin yargılanmaları, son 90 yıl içinde ve bu şekilde ilk kez gerçekleşiyor. Daha önceleri bazıları  (meselâ, 1949-51’lerde, Org. Mustafa Muğlalı; 27 Mayıs Darbesi’nden sonra Yassıada’da, Org. Rüşdî Erdelhun; 1962 ve 63’deki iki darbe teşebbüsünden başarısız olduğu için yargılanan ve idâm edilen Harbokulu Komutanı Alb. Tal’at Aydemir  ve 12005’lerde Deniz Kuvvetleri Kom. Oramiral İlhami Erdil gibi isimler) yargılanıp mahkum edildilerse de, son derece sistematik ve karmaşık ihtilal/ darbe hareketlerine hazırlık içinde oldukları için yargılanıp, yüzler halinde kesin hükümle mahkum olan yüksek komutanlar ilk kez Balyoz Dâvâsı’nda görülüyor.. Herhalde, bunu Ergenekon yargılamalarının Temyiz incelemesinden sonrası takib edecek gibi..

Yazının Devamı…

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!