Abartılı tespitlerde bulunmayalım ama bütün Türkiye şimdiye kadar pek tanık olmadığı bir kavga izliyor. Son derece ağır, rencide edici, yıkıcı cümlelerle sürdürülen bir kavga.
ABD'nin Türkiye üzerindeki etkisinden “üniformamı çıkarırım” restine, “çıkarda görelim” türü istifa imalarından “hain” suçlamalarına hatta “PKK yandaşlığı” ithamlarına kadar uzanan, herkesin herkesi hedef aldığı, tozun dumana karıştığı bir kavga.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sekiz günlük sınırötesi operasyonunun tam da ABD taleplerinden bir gün sonra bitirilmesiyle başlayan, “ABD'den talimat alındı” suçlamalarıyla büyüyen ancak daha sonra eksenini kaybedip bambaşka bir hesaplaşmaya dönüşen bir kavga.
Önce sorgulama ve suçlamalar geldi. Ardından suçlamalara cevap verildi. Sorular da cevaplar da net ve iddialı cümlelerle ortaya konuldu. “ABD talimatı” iddiasına “neden önce Kuzey Iraklı yetkililerden duyduk” yakınmasına hem hükümetten hem de Genelkurmay'dan açık cevaplar verildi. TSK'nın başarılı operasyonunun gölgeleyen iddia ve cevaplar öylesine duygusal, duygusal olduğu kadar da sertti ki, Genelkurmay Başkanı açıkça “istifa” edebileceğini bile söyleyebildi. Suçlayanlar büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordu, suçlananlar ise derin bir kırgınlık ve kızgınlık…
Tartışmanın kavgaya, kavganın da krize dönüşme sürecini adım adım özetleyelim: Genelkurmay'ın ilk cevabı: “Bu yalnızca TSK'ya değil Türkiye Cumhuriyeti'ne de yapılan çok seviyesiz bir saldırıdır. Askerimizin döktüğü kana saygısızlıktır. Her şeyi biz belirledik. ABD'nin etkisi ispatlasın ben bu üniformayı çıkartırım” sözü normalde bu ülkede bütün tartışmaları bitirecek nitelikte.
“Üniforma resti” hiç ama hiç etkili olmadı. “Askeri siyasete karıştırmayalım” ortak kabulü de sözden öteye geçemedi. Ak Parti'ye vurmak istiyor görünenler TSK'ya vurmuş oldu. Genelkurmay Başkanı, suçlamaların birinci muhatabı olduğu gerekçesiyle her türlü suçlamayı göğüsledi ve beklentilerin çok ötesinde sert tepkiler verdi.
Ardından Deniz Baykal'ın “Bu soru ortada kalmıştır. TSK oradan sürpriz şekilde çıkmıştır. Harekatın bittiğini Iraklı Bakandan öğrendik. Bu sorunun cevabını istiyoruz” ısrarı geldi.
Büyükanıt'ın; “Kendilerini vatansever diye tanımlayanların askerin harekatını tatminsizlikleri nedeniyle farklı yönlere çekerek olumsuz davranmalarını TSK olarak ibret ve dehşetle izliyoruz” çıkışının muhatabı MHP'nin “TSK açıklamasındaki bazı ifadeler PKK'ya itibar kazandırıyor” sözleri çok çok ağırdı. Ancak sonradan gördük ki daha ağırı da varmış.
Önceki akşamki, “muhalefete muhtıra” niteliğinde bir metin yayınladı: “Siyasi kişi ve kurumlarla hiçbir zaman polemiğe girmek istemeyen Türk Silahlı Kuvvetleri, 24 yıldan bu yana devam eden terörle mücadele sürecinde, ilk defa bu tür anlamsız saldırılara hedef yapılmak istenmektedir. Bu saldırılar Türk Silahlı Kuvvetlerinin terörle mücadele azmine, hainlerden daha fazla zarar vermektedir.”
“Hainlerden daha fazla zarar veren” kimdi? “PKK'ya itibar kazandıran” kim? Vatanseverlik hainlikle karıştı. TSK mücadele ettiği PKK'ya itibar kazandırmakla, “PKK'nın kökü kazınsın” diyenler hainlikle suçlanıyordu.
Muhtıra tarafları sindirmeye yetmedi. Dün hem CHP'den hem de MHP'den benzer sertlikle açıklamalar geldi.
CHP'nin yazılı açıklamasında; “Muhatabımız Başbakan'dır. Kimse araya girmek için özel bir gayret sergilemesin. TSK'yı tartışmaların dışında tutmak sadece siyasilerin görevi değildir. Hakaret ederek haklılığınızı kanıtlayamazsınız. Tam tersine hakaret, haksızlığın karinesidir. CHP 'Manzara-i Umumiye'yi tarih penceresinden ibretle seyretmektedir” denildi. TSK suçlu ilan ediliyor, Atatürk hatırlatması yapılıyordu.
Devlet Bahçeli ise, aynı sertlikle: “Hiç kimse, muhatabı olmadığı konularda durumdan vazife çıkarmaya çalışmamalıdır”, “Hiç kimse MHP'nin hainlerden daha fazla ülkesine zarar veren bir kurum olarak takdim etme hakkını kendisinde göremeyecektir” diyordu. Bunlar “muhtıra”dan, ağır ithamlardan sonra söyleniyordu.
MHP-TSK tartışması ile CHP-TSK tartışması nitelik olarak birbirinden farklı. Dikkat çekici olan CHP-TSK ya da Baykal-Büyükanıt kavgası. Bu yönüyle bambaşka bir tartışma bu. Bir polemik değil! PKK'nın, terörle mücadelenin ötesinde “merkez iktidar”ın, “devlet iktidarı”nın iki temsilcisi arasında yaşanan birbirini tüketecek nitelikte bir kavga. Kim hain kim vatansever, kim rejimin koruyucusu kim ABD işbirlikçisi? TSK mı değişti CHP mi, kim kazanacak kim kaybedecek?
Muhtıradan darbe çıkaramayanlar, göreve gelmeden kendisinden büyük beklentileri olanlar şimdi Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ı suçluyor. Göreve gelmemesi için kampanya yürütenler ne diyor acaba?
Türkiye için alışık olmadığımız bir kavga bu. Güncel olanların ötesinde, derin bir hesaplaşma, sistemik bir kırılma izlenimi veriyor.
Bakalım bu kavga Büyükanıt'ı mı tüketecek Baykal'ı mı? Sistem içi hesaplaşma mı; eksen değişimi mi? Kimler ters köşeye yattı? İzleyecegiz…
Yeni Şafak