Üniversite ortamında İslami değerleri yaygınlaştırma; kimlik bunalımı, değer krizi, etnik ayrımcılık, ahlaki yozlaşma gibi bireysel ve toplumsal sorunlar karşısında gerçekçi çözümler sunma, farkındalık oluşturma amacıyla bu yıl kurulmuş olan topluluk, ilk etkinliğine ırkçılığın konu edildiği “Çit” film gösterimiyle başlamıştı. Bu ay ise “Gençliğin Değer Algıları ve Kimlik Arayışı” başlıklı bir konferansla ikinci etkinliğini gerçekleştirdi.
Üniversite kampüsünde yer alan Mete Cengiz Kültür Merkezi’nde düzenlenen programda, selamlama konuşmasını yapan Mahmut Batuk topluluk hakkında bilgi verdikten sonra sözü konuşmacılara devretti.
Gençliğin kimlik arayışı, din algısı, Kur'an’la ilişki biçimi, kendi içiyle yabancılaşmasının getirdiği bireysel ve sosyal sorunlar, tüketim kültürü, eğlence algısı ve sorumluluklarımız gibi başlıkların konuşulduğu programda sözü ilk alan konuşmacı Emre Dorman, öncelikle inanç problemleri üzerinde durdu.İnsanın anlam arayışı sürecinde vahiyle muhataplığının ne ifade ettiğini de açıklayan Dorman gençliğin vahyin çerçevesini çizdiği değerlerle ilişkisi konusundaki zaaflara değindi. “Dürüst bir şekilde hayatta en çok sevip değer verdiklerimizin bir listesini yapalım ve bakalım Allah bu listenin neresinde?” diyerek kendi içimizle hesaplaşmaya davet eden konuşmacı, Allah’a inanmakla birlikte Allah yokmuş gibi bir yaşam sürmenin açmazına dikkat çekti. Allah’ın rızasını öncelemenin Allah’ın rızasına uygun hareket etmeyi kapsadığını aktararak durumun sadece niyetin samimi olmasıyla sınırlı olmadığını tasavvurun ve eylemin de sağlıklı olması gerektiğini söyledi.
“Çoğu insanın Kuran'a inanıp ondan haberdar olmaması nasıl açıklanır?”
“Çoğu insanın Kuran'a inanıp ondan haberdar olmaması nasıl açıklanır?” diye bir soru daha soran Emre Dorman çoğu insanın Kuran’la ilişkisinin Allah’ın murad ettiği bir biçimde olmadığını, Kur’an’ın anlamının değil kabının (mushafın) yüceltildiğini, “Kur’an’ı biz anlayamayız” söylemiyle insanların Kur’an’la aralarına barikatlar kurduklarını oysa ki vahyin, anlaşılması için indirildiğini ve bu kitabın apaçık olduğunu bizzat vahyin sahibi Allah’ın söylediğini belirterek din anlayışımızın ölçüsünün herhangi zât değil bizzat Kur’an ve Kur’anla ahlaklanan Rasulün örnekliği olduğunu ifade etti.
Yine “İslam denilince barış, huzur, güven, güzel ahlak, adalet gibi değerler gelmiyorsa aklımıza, neye yarar tüm dünya müslüman olsa” diyerek İslami değerlerin aynı zamanda insani değerlerin bir garantisi olduğunu ve bu değerleri taşımanın dünyaya umut olabilecek bir örnekliği gerektirdiğini söyledi.
Ayrıca tüketim kültürüne değinen konuşmacı insanları bunalıma sokan ve ihtiyaç olmadığı halde ihtiyaçmış gibi bir algıyla daha çok çaba sarfetmeyi ve çalışmayı zorlayan tüketim kültürününün, dünyevi bağlarla insanın tümüyle kuşatılmasına sebebiyet verdiğini dolayısıyla bu durumun insan ruhunu yaraladığını hem dünyada hem de ahirette bunun insanın aleyhine bir sonuç doğurduğunu ifade etti.
Emre Dorman’dan sonra sözü alan Kenan Alpay ise konuşmasında değer krizinin sonucu olarak ortaya çıkan bireysel ve toplumsal sorunlar üzerinde durdu.Vahiy mesajının bize insani özümüzü ve zeminimizi hatırlatmak ve bizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için geldiğini ifade etti.
“Müslümanların herhangi bir zulme kayıtsız kalma lüksleri yoktur”
Konuşmacı, Kuran’ın ilk emrinin “Yaratan Rabbinin adıyla oku” olduğunu biliriz ama ikinci emrinin de “kalk ve uyar” olduğunu bilmeyiz genellikle diyerek yaşanan sorunlar hakkında bir sözümüzün ve örnekliğimizin olması gerektiğini, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak gibi bir sorumluğumuzun olduğunu söyledi.Örnek sadedinde Suriye’de yaşanan drama ve Suriyeli mültecilerin dramına dikkat çeken Alpay Kur’an’da bize iletilen tevhid mesajının aynı zamanda mazluma, yetime,yoksula sahip çıkmayı öncelediğini dolayısıyla Müslümanların herhangi bir zulme kayıtsız kalma lükslerinin olmadığını belirtti.
Olmak mı? Görünmek mi?..
Olmayı değil görünmeyi esas alan bir kültürün gençler üzerindeki etkisini anlatan konuşmacı ardından birçok dizinin haramı ve sapkınlığı toplum gözünde meşrulaştırıcı ve normalleştirici işlevine dikkat çekti. ”Hepimiz tatil için yaşamıyor muyuz” gibi reklamlarla insanlara sunulan tatil ve eğlence algısının seküler bir anlayışa ve insanı nesne hale getiren, iradesizleştiren bir duruma hizmet ettiğini belirtti.
Konuşmasında ölümün anlamına da dikkat çeken Alpay sözlerine şöyle devam etti:
“Bir insanın ölümü üzerine duyduğumuz üzüntü acaba neyi içeriyor? Mesela Almanya’da öldürülen Tuğçe Albayrak’a herkes üzüldüğü gibi ben de üzüldüm, fakat bu üzüntümüz acaba onun hidayet içinde olup olmamasına mı yönelikti buna yoğunlaştık mı hiç? Sevinçlerimizi ve üzüntülerimizi hangi kriterler belirliyor bunun farkında mıyız? ”
“Dini, dinin sahibinden öğrenmeliyiz”
Ardından gençliğin din anlayışı üzerinde de duran Alpay, Allah’ı ve peygamberi doğru bir şekilde tanımanın ve hayatımızı tevhidi bir perspektifle şekillendirmenin yolunun Allah’ın kitabını temel ölçü bilip kitabı anlamaktan geçtiğini, dolayısıyla bu ölçüyü kuşanan insanın, peygamberi rüyada gördüğünü söyleyerek kişi üzerinde otorite kuran bir anlayışa geçit vermeyeceğini bu örnek özelinde belirtti.
Program öğrencilerin soruları ardından topluluk danışmanı Prof. Dr. Mehmet Yüce’nin ve topluluğun yönetim kurulunda yer alan öğrencilerin konuşmacılara plaket ve çiçek takdimiyle sona erdi.
UÜ İnsani Değerler Topluluğu İletişim Adresleri:
Facebook: /uludagidt
Twitter: @uludagidt
Haber:İlyas Acar / Fotoğraf:Ali Ekber Keserci