Süleyman Gülek / Yeni Akit
Kuşak çatışması
Kuşaklar veya nesiller arasındaki anlaşmazlık, sadece zamanımıza has değildir. Eski çağlardan bugüne gençlerle ana-babaları arasında anlaşmazlık ve çatışmalar hep olagelmiştir. Bir kuşak veya bir nesil farkı demek, ana baba ile çocuk arasındaki ortalama yaş farkı demektir. Bu da yaklaşık 25 yıllık bir zaman dilimidir.
Kuşak çatışmasında her iki kuşak birbirlerine ön yargı ile yaklaşır. Bu durum uzlaşmaya engel olan, çatışmayı körükleyen en önemli nedenlerdendir. Yetişkinlerin, gençler ile ilgili besledikleri yerleşik ön yargılar; "gençler sorumsuzdur ve idealleri yoktur, her şeyi bildiklerini sanırlar, durmadan ukalalık yaparlar, bencil davranırlar, özveri duyguları yoktur, büyüklere saygı göstermezler, onların deneyimlerinden faydalanmak istemezler, her şeye karşı çıkarlar, dik kafalı ve inatçı yapıya sahip olmaları" gibi sıralanabilir.
Gençler ise geçmişten günümüze yaşlı kuşakları; "tutucu, geri kafalı, bencil, çıkarlarına ve rahatlarına düşkün" olarak damgalar. Görüldüğü üzere gençlerle, yaşlı kuşakların yargıları birbirinden farklı ancak ön yargılı tutumları aynıdır. Bu yargıların bazıları bir yere kadar gerçek olanı yansıtsa de sadece olumsuz nitelikleri ortaya koyduğu için abartılması ve genel olarak algılanması ve iki kuşağın birbirine bu tutumla yaklaşması çatışmanın temel nedenlerini ortaya çıkarır.
Gençlerin sağlıklı gelişmesi için onlarla sürekli iletişim halinde olmak, psikolojilerini bilmek ve kişiliklerine saygı göstermek gereklidir. Böyle davranılmadığında gençler ile erişkinler arasında çatışma başlar. Gençlerle erişkinler arasında zaman zaman kuşak çatışması yaşanmaktadır. Bu çatışmanın başlıca nedenleri şunlardır:
- Eve dönüş ve yemek saati.
- Ders çalışma ve gezme zamanı.
- Giyinme ve süslenme biçimi.
- Kız-erkek arkadaşlığı.
- Büyüklere karşı saygı.
- Gelenek, görenek ve değer yargıları.
- Siyasi ve fikri düşünce farklılıkları.
- Yetişkinlerin bir konuyu gereksiz yere uzatmaları.
- Kardeş ilişkileri.
- Ailenin ekonomik durumu.
- Ailenin gence aşırı şekilde nasihat etmesi.
- Ailenin genci aşırı şekilde korumaya çalışması.
- Ailenin gence baskı yapması ve sert davranması.
- Ailenin gençle hiç ilgilenmemesi.
- Eş ve meslek seçimi.
- Dinî ve ahlâkî konular.
- Müzik türü, dergi, günlük gazete, kitap seçimi gibi hususlardır.
Ergenlik çağındaki bir gence ailesinin yapabileceği en büyük yardım; onu anlamak, sorunları konusunda yanında olduğunu hissettirebilmektir. Ancak, ne var ki bu dönemde ana-baba ile genç arasında birtakım problemler çıkmaktadır. Problemlerin çözümü ise ebeveyn ile ergen arasında etkili ve sağlıklı iletişim kurulmasından geçmektedir.
Kuşak çatışmasının olumsuz ve sağlıksız boyutlara tırmanmasını önlemek, sağlıklı ve iyi bir iletişim yoluyla gerçekleşir. Olumlu bir iletişim ortamının olduğu ailelerde, aile bireyleri birbirini anlar, olduğu gibi kabul eder, hiçbir koşula bağlı olmaksızın sever ve birbirlerine güvenirler. Böyle bir ortamda yetişen genç, sevildiğini, kendisine güven duyulduğunu, anlaşıldığını bilir, bu da ona güç verir, huzur verir.
Gençlerle iletişimin sağlıklı olması için, öncelikle anne-babanın yerine getirmesi gereken hususlar:
1. Öncelikle gence sevgiyle yaklaşmalıdır.
2. Gençlik çağına özgü biyolojik, ruhsal ve toplumsal değişme ve gelişmeleri, bunların gencin davranışına ne biçimde yansıdığını bilip tanımak, gençlik çağının fırtınalı ve zor olduğunu göz önünde tutmak gerekir.
3. Gencin duygu ve davranışlarındaki hızlı değişiklikler karşısında serinkanlı olmalı, kırıcı, sert ve yıkıcı davranışlardan kaçınılmalıdır.
4. Genci denetlemek, engellemek ya da ödün, ödül vermek için tutarlı davranmak gerekir. Bazen ödüle değer bulduğumuz bir davranışı başka bir zaman kötüleyip eleştirerek yermekten kaçınmak gerekir.
5. Gencin yaşamına, giyinmesi ve süslenmesine ilişkin karar alırken; onun düşünce ve önerilerine belli ölçüler içerisinde anlayış ve saygı göstermek gerekir.
6. Aile ve evle ilgili konularda ve sorunlarında gencin de fikri alınmalı, onunla konuşup tartışmaktan kaçınılmamalıdır. Onları yıldırarak ve korkutarak kendimizden uzaklaştırmamalıyız.
7. Konuşma ve tartışmalar sırasında gencin doğru düşündüğü, gerçeği bulup söylediği durumlarda ona hak verilmeli, düşünce ve önerisini gerçekleştirmek için yardımcı olunmalıdır.
8. Gencin tutumu ve davranışlarına yön verirken, “benim gençliğimde…” diye başlayan konuşma ve öğütlerden kaçınılmalıdır.
9. Gence bol bol öğüt vermek ve tavsiyede bulunmak yerine, örnek davranışlar göstermek daha olumlu sonuçlar ortaya çıkaracaktır.
Sonuç olarak; kuşak çatışmasını çözmek için her iki taraf uzlaşmaya engel olan ön yargılı tutumlardan ve eleştirel bakış açısından vazgeçmelidir. Yaşlılarla gençlerden birlikte yararlanmak en yerinde iş olur. Böylece iki çağın karşılıklı üstünlükleri eksikliklerini giderir. Bunu en güzel şu atasözü açıklamaktadır: “Gençlik bilse, yaşlılık yapabilse.” İki kuşak da kendine düşen bu görevleri yerine getirirse, kuşaklar arasında çatışma kalmaz veya en aza iner.
Ergenlik döneminden itibaren insanlar, dinî açıdan sorumluluk çağına ulaşmış demektir. Genç artık dinin emir, yasak, görev ve kuralları çerçevesinde davranışlarının sorumluluğunu yüklenmiş birisidir. Bu çağdaki gençleri evvela, varlık sebebimiz, yaratılış gayemiz, nereye gideceğimiz, kısacası hayata getiriliş gayemiz gibi konularda uyarmamız ve onu kendi kendini sorgulayacak bir zihni yapıya ulaştırmamız gerekir.
Bunun için gence, dünya hayatının imtihan hayatı olduğunu, Allah ve âhiret inancını, Allah’ın kullarından beklediği görevlerin neler olduğunu, Allah’ın emir ve yasaklarına uyduğumuzda; inanç, ibadet ve ahlâkî sorumluluklarımızı yerine getirdiğimizde mükafat olarak dünya ve âhirette mutlu, huzurlu olacağımızı ve Allah’ın emir ve yasaklarına uymadığımızda, dini sorumluluklarımızı yerine getirmediğimizde ise dünya ve ahirette bunların zararını göreceğimizi anlatmak faydalı olacaktır.