Genç Birikim Dergisinin aynı zamanda Genel Yayın Yönetmenliğini de yapan Araştırmacı-Yazar Ali Kaçar, son gelişen olaylar ışığında PYD; PKK ve KCK’yı değerlendirdiği “PYD - PKK, KCK Kuruluşudur” başlıklı yazısında; “PYD’nin de, PKK gibi KCK’nın silahlı/siyasi uzantısı olduğunu, PYD’nin, KCK sistemi içerisinde yer aldığını, PKK ile PYD’nin aynı ideolojik merkezden beslenmekte olduğunu, ikisinin de liderinin Öcalan olduğunu, Suriye’de, 15 Mart 2011’de halk ayaklanması başladığında Kürt partilerinden sadece Mişel Temo’nun başında bulunduğu Gelecek/Şepal Partisinin, Esad rejimine karşı silahlı mücadele veren Suriye Ulusal Konseyi (SUK)’un içerisinde yer aldığını, diğer Kürt Partilerinin ise, -PYD hariç- Ekim 2011’de, Suriye Kürt Ulusal Konseyi’ni kurduklarını, aslında bu partilerin de Esad rejimine karşı gösteri, eylem yaparak karşı çıktıklarını, ancak SUK ile birlikte rejime karşı silahlı mücadelede yer almadıklarını, PKK’nın Suriye’deki kolu PYD (Kürdistan Demokratik Birlik Partisi)’nin ise Esad rejimini desteklediğini” belirtmiş.
Süleyman Arslantaş 10 Muharrem günü nedeniyle günümüzdeki olaylarla irtibat kurarak Kerbelayı değerlendirdiği, “Hazreti Hüseyin’i Ne Zaman Anlayacağız?” başlıklı yazısında; “Her yer Kerbela, her gün Aşura” sözünü idrak ederek günümüzde sıkça tekrarlanan Kerbela felaketlerine karşı tavır sahibi olmamız gerektiğini, Şia’nın, Kerbela’ya ağlamayı ve Aşura günü ağlamayı, dövünmeyi meslek haline getirdiğini, tıpkı Türkiye’de 23 Nisan’a çocukların hazırlandığı gibi İran’da matem ve ağlama provalarının yapılmakta olduğunu, keza Sünnî dünyada da Aşura gününü asıl boyutu ile ne idrak ne de anma olduğunu, Yakın Doğu’da, İslâm Coğrafyasında zulüm doruk yapmışken, her gün oluk oluk kanlar akarken yapılacak şeyin ağlamak, dövünmek, tiyatral gösteriler sergilemek olmadığını, Hz. Hüseyin’i anmanın, O’nun zulmüne karşı dik duruşunu örnek almak ve gereğini yapmak olduğunu, Allah (c.c.) Hz. Hüseyin’i de Hüseynî duruş sahibi olanları da; mezheplerini, adetlerini, geleneklerini, din edinenlerin elinden kurtarmasını, bilhassa da Şia’nın elinden kurtarmasını temenni ettiğini” dile getirmiş.
Ali Kaçar, “Kürtler Yine Oyuna Getiriliyor” başlıklı yazısında yine günümüzdeki olaylarla bağlantı kurarak ilginç değerlendirme ve tespitlerde bulunmuş: “Tarihin bir daha tekerrür ettiğini, geçmişte birçok kez Kürtleri yarı yolda bırakarak ihanet ettiği için Kürtlerin katliama uğramasına neden olan ABD’nin, yine bugün, hem Kuzey Irak Kürtlerini, hem de PKK’yı kullanmakta olduğunu, Irak Kürtlerinin kaçıncı defa ABD tarafından yüz üstü bırakıldıklarından dolayı katliama uğradıklarını, hala daha akıllanmamış gibi bölgede ABD’nin tetikçiliğini yapmakta olduğunu, ABD için önemli olanın menfaatlerinin kalıcılaşması ve Siyonist İsrail’in güvenliği olduğunu, bunların temin edildikten ve güvenlik altına alındıktan sonra, isterse bütün İslam coğrafyası yangın yerine dönsün hiç umurunda olmadığını, IŞİD dolayısıyla bölgedeki Kürtlerin özellikle de Barzani yönetimindeki Kürtlerle PKK’nın, ABD’ye hizmet noktasında yarıştıklarını, oysa bunun sonucunun da tıpkı daha öncekiler gibi hüsran olacağının asla unutulmaması gerektiğini, zaten ABD’li yetkililerin defalarca “bizim için ne Kobani, ne IŞİD önemlidir; bizim için önemli olan petrol rafinerilerinin güvenliğidir” açıklamasını yaptıklarını” yazısında vurgulamış.
Hayriye BİCAN’ın Yaşamak Üzerine, Erdal BAYRAKTAR’ın İnadına Tevhid İnadına Ümmet, Mehmet ADIGÜZEL’in Fitne Devri Çocuklarıyız Biz, Cefai DEMİREL’in Helâl ve Haram Belirleme Yetkisi Yalnız Allah’ındır, Erhan ÇAĞDAŞ’ın Kur’anı Anlamada Siyer Bilgisinin Önemi, İsmail CEYLAN’ın Kur’anı Anlamanın Farziyeti Üzerine Mülahazalar, Muhammed Yusuf AKÇAY’ın İlmin ve Alimlerin Fazileti, Mehmet ADIGÜZEL’in Çağdaş Terimler başlıklı yazıları okunmaya değer diğer çalışmalar olarak dergide yerini almış.