Kenan Alpay’ın konuyla “‘Kitap Yüklü Eşekler’den Ne Kadar Farklıyız?” başlıklı yazısının konuyla alakalı bazı kısımları şöyle:
Tartışan taraflar, bilerek bilmeyerek sekülerizmi, devletin çerçevesini çizdiği resmi teklifi meşrulaştıran, cazip hale getiren rollere soyunuyorlar çoğunlukla. Tevhid ve şirk, adalet ve zulüm, ıslah ve ifsad, takva ve fücur, iman ve küfür gibi Kur’anı Kerim’in öncelediği, Muhammed Mustafa (a.s.)ın örneklediği ve selef-i salihin’den bugüne gelen maruf örfü gölgede bırakalı çok oldu. Kim bilir belki de aktüel ve siyasal ihtiyaçlara uygun konular, örnekler ve çıkarımlar üzerine ahkâm kesmek çok tatlı ve faydalı görülüyor olmalı.
Zaman akıp gittikçe, toplumların ilişki biçimleri ve ihtiyaçları değiştikçe (ki son derece hızlı bir değişim söz konusu) İslam’ın meselelere bakışı ve cevabı da açıklığa kavuşturulmak durumunda. Fakat bir taraftan Ehli Sünnet söylemini öne çıkararak son derece dar, Kur’an ve Sünnet’le bağı son derece zayıf hatta tartışmalı klişe söylem ve semboller etrafında inşa edilmek istenen gelenekçi bir teklif öne çıkarılıyor. Üstelik bu teklif yığınla bid’at, hurafe, İsrailiyat, Batınilik, Hurufilik, vahdet-i vücut gibi sapkın geleneksel unsurlar üzerine bina ediliyor.
Diğer taraftan hassaten ‘tarihselcilik’ gibi modern Batı akademisinin İncil ve Tevrat’a uyguladığı yöntemi Kur’an-ı Kerim’e uygulamaya çalışan bir teklif duruyor. Bu teklif en temelde Kur’an-ı Kerim’in metnini daha doğrusu vahyedilen bir Kitab oluşunu tartışmaya açıyor. Özetle “Kur’an-ı Kerim’in manası Allah’tan olabilir ama lafzını Hz. Muhammed (a.s.) şartlara uygun olarak ifade etmiştir” yaklaşımı tarihselciliğin ana fikrini teşkil etmektedir. Üstelik öteden beri bilip tanıdığımız Kemalist-ulusalcı aktörlerin laiklik prensibi gereği ileri sürdükleri ahkâm ayetlerinin tarihselliği teklifini hepten aşarak “Kur’an bazı temel mesajları hariç tamamen tarihseldir” görüşü ileri sürülmektedir. Bu modernist yönteme göre “Allah, Kur’an-ı muhtemel ve müstakbel gelişmeleri hesap etmeden üstelik de lafız olarak değil mana olarak Hz. Muhammed’e vahyetmiştir.” (haşa!)
(…)