"Geçmişten gelen sorunlar Libya'yı kaosa sürüklüyor"

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ufuk Necat Taşçı, Libya'da Halife Hafter destekli doğu merkezli parlamento ve Abdulhamid Dibeybe hükümeti arasındaki gerilimleri değerlendirdi.

Dr. Ufuk Necat Taşçı'nın AA-Analiz sayfasında yayımlanan yazısını ilginize sunuyoruz:

Küresel gündemi meşgul eden birçok sıcak konu mevcut. Bir tarafta Gazze’deki soykırım, diğer tarafta Rusya-Ukrayna savaşı ve İsrail-İran arasındaki gerginlik derken Libya’daki süreç diğer pek çok konu gibi arka planda kaldı. Ancak birkaç haftadır Libya’da devam eden hareketlilik, muhtemel sonuçları itibarıyla göz ardı edilmemesi gereken bir seyre ulaştı.

13 Ağustos’ta Halife Hafter destekli Doğu Tobruk Temsilciler Meclisi, Abdulhamid Dibeybe hükümetinin dönemini sona erdirmek için oylama düzenledi. Mecliste doğu merkezli Osama Hammad’ın hükümeti yeni ve bütüncül bir hükümet seçilene kadar yegane "meşru" hükümet ilan edildi. Ayrıca Temsilciler Meclisi, Hafter yanlısı Meclis Başkanı Akile Salih’i "Libya Silahlı Kuvvetlerinin" komutanı ilan etti. Oysa 2021’de yapılan Libya Siyasi Anlaşması’na göre bu ünvan ülkede demokratik seçimler düzenlenene kadar Başkanlık Konseyinin başkanı ve iki yardımcısına ait olacaktı. Bu hamleden birkaç gün sonra Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe'nin 2011’den beri Merkez Bankası’nın Başkanı Sıddık el-Kebir'i görevden almasıyla ülkede ortam daha da gerildi.

Karşılıklı kararlar gerilime sebep oluyor
Sıddık el-Kebir'in Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile oldukça yakın olan ilişkileri ve Dibeybe karşıtı tavrı bilinen bir diğer gerçek. Bu gelişmeleri Hafter’e bağlı silahlı milislerin Trablus çevresinde mobilize olması takip etti. Bu olaylar silsilesi karşısında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) bir açıklama yaparak askeri çatışma seçeneğinden uzak durulmasını, 2020’deki ateşkes anlaşmasına atıf yaparak 2023’teki BMGK kararlarına uyulmasını ve Libya Siyasi Diyalog Forumu’ndaki yol haritasına sadık kalınmasını talep etti. Hafter, Kebir'in görevden alınmasını kabul etmediğini beyan ederken doğu merkezli Hammad Hükümeti ve Meclis Başkanı Salih ülkedeki petrol üretimini durdurma kararı aldı.

Şu anda Başkanlık Konseyi tarafından vekaleten Merkez Bankası Başkanlığına atanan Abdülfettah Abdül Gaffar ülkede finansal bir krizin önüne geçmek ve maaşlarda aksama yaşanmaması adına çaba sarf ediyor. Libya Yüksek Devlet Konseyi ise bu sorunun daimi çözümü için Libya Siyasi Anlaşması’na atıf yaptı ve tüm tarafları diyaloğa davet etti. Libya Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Muhammed Miftah Takala Arap Birliği himayesinde Tobruk Temsilciler Meclisi, Başkanlık Konseyi ve Devlet Yüksek Konseyi arasında 10 Mart’ta yapılan anlaşmalar zemininde seçimlere gidilmesi için uyarılarda bulundu.

Libya'da geçmişe dayanan sorunlar
Sadece birkaç paragrafla anlatırken dahi zorluğu aşikar olan bu güncel olaylar, aslında geçmişin zamanında yerine getirilmeyen sözleri ve uyulmayan anlaşmaların bir bakiyesi. Bu çelişkiyi özellikle Doğu (Hafter) tarafında birçok vesileyle görebiliriz. 2020’de imzalanan ateşkese ve sonrasındaki anlaşmalara rağmen tek taraflı olarak paralel hükümetler kuran Hafter ve Hafter destekçisi Salih, uzun süredir ülkenin başkentini Trablus’tan Sirte’ye taşımaya çalışıyor. Aynı şekilde, her ne kadar doğu merkezli parlamento ve Hafter bugüne kadar yapılan anlaşmaları bozmuyor gibi bir imaj yaratmaya çalışsalar da, Hafter’in 2017’de de Suheyrat Anlaşması ve başkanlık konseyini tek taraflı olarak "kanunsuz" ilan ettiği bilinen bir diğer gerçek.

Kebir'in ABD ile anlaşması ve 2011’den beri bir şekilde "dokunulmaz" oluşu başka bir muammayken, kendisinin görevden alınmasına tepki gösteren Hafter’in henüz 2024 başlarında Rusya’dan aldığı milyarlarca dolarlık destek bir diğer husus. Daha önce Rusya'nın bastığı Libya dinarları Libya Merkez Bankası'nca "geçersiz" ilan edilse de bu paraların piyasada kullanıldığı biliniyor.

Kısacası, Libya’daki durum görünenden çok daha girift ve çok bilinmeyenli bir denklem. 7 milyon civarı nüfusun yüzün üzerinde kabile ve yüzlerce silahlı münferit gruptan oluştuğu bir sosyolojide bu tarz krizlerin çözülmesi elbette kolay değil. Ancak Birleşmiş Milletler (BM) Libya temsilcilerinin de görevden ayrıldıktan sonra mükerreren itiraf ettikleri hataları, meşru otorite ve BM nezdinde imzalanan anlaşmalar yerine ikili detayları bilinmeyen saiklere bağlı kalmaları, ABD’nin, Fransa’nın ve Rusya’nın BMGK kararlarına mugayir ilişki ağları Libya'da süreci bu noktaya getirdi.

Türkiye’nin bu tablo içerisinde ülkedeki belirleyici güçlerin başında gelmesi belki de çok daha önceden çıkabilecek bir savaşı engelliyor. Ancak zamanında Ankara’nın BM destekli hükümete, bu hükümetin talebine istinaden verdiği desteği, arka planda gayrimeşru ilişkiler tesis eden diğer aktörler eliyle, bazılarının çıkarına tevil etmeye çalışan uluslararası aktörler de mevcut.

Libya'da seçim şart
Libya’da seçimlerin düzenlenmesine ihtiyaç olduğu şüphe götürmez bir gerçek. Ancak seçimlerin adil ve hakkaniyet odaklı gerçekleşmesi karşılıklı mutabakatla düzenlenen bir anayasayla mümkün. Doğu tarafında, Hafter milislerinin silahları gölgesinde gerçekleşecek bir seçimden sağlıklı sonuçlar alınamayacağını herkes biliyor. Buna ek olarak, aynı Kebir gibi yıllardır tüm kaoslara rağmen görevinin başında olan bir Imad El Sayeh gerçeği var. Libya Yüksek Seçim Komisyonu Başkanı Sayeh’in Fransa ile olan ilişkileri olası bir "objektif" seçim süreci önündeki bir diğer engel. Fransa ve Mısır’ın güncel olaylar yaşanmadan kısa bir süre önce derhal seçimlere gidilmesi çağrısında bulunmasının da bununla yakından ilgili olduğunu ve iyi niyetli olmadığını söyleyebiliriz.

Türkiye’nin son birkaç yıldır yeni dış politika dinamiklerinde normalleşme iklimine geçmesi, bölgedeki olaylarda daha çok nüfuz sağlamasına ve bu şekilde krizlerin önüne geçilmesine yardımcı oluyor. Ancak Libya vakasına diğer aktörlerin de aynı samimiyetle yaklaşması gerekli.

Hafter ve onu destekleyen gruplar 2015’te BM nezdinde imzalanan Libya Siyasi Anlaşması’nın oluşturduğu siyasi otoriteyi başta tanımalarına rağmen sonradan kendi tartışmalı meşruiyetlerini kaybetmemek adına anlaşmaya karşı çıktı ve Temsilciler Meclisi’ni Trablus’tan Tobruk’a taşıdı. Yani Libya’da şu an Dibeybe hükümetini gayrimeşru ilan eden tarafın meşruiyeti uzun süre önce tartışmaya açılmalıydı. Bu gerçeği görmezden gelerek Doğu tarafına orantısız bir meşruiyet atfeden riyakar politikaların sahiplerine rağmen, Türkiye şu an iki tarafla da diyalog zemini kurmanın peşinde. Dolayısıyla, Libya’da sorunlar Türkiye’nin de dahil olduğu birkaç aktörden oluşacak bir organizasyonun önce anayasa konusundaki nihai anlaşmaya zemin sağlaması ve seçim sürecinde ülkenin dört bir yanında sandık güvenliğini sağlayacak bir güvenlik mekanizması oluşturmasıyla çözülebilir. Ancak Libya'daki asıl sorun, başta BM yetkilileri, ABD ve Rusya olmak üzere diğer aktörlerin çözümü gerçekten istememesinden ve çatışma ortamından istifade etmesinden kaynaklanıyor.

Yorum Analiz Haberleri

“Esed’in düşüşüyle Rusya 'süper güç' olmaktan çıktı”
Döktüğün kan yetmedi mi hala utanmadan konuşabiliyorsun?
"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango