Gökhan Özcan / Yeni Şafak
Bir sürgün hikâyesi
Bazen olayların patlama noktasına gelecek kadar yoğunlaştığı ve vahimleştiği durumlar, acıların bir hayata yavaş yavaş yayılan tesirlerini, o hayatları cenderesine alan güçlü kollarını unutturuyor bize. Filistin bir acılar coğrafyası... Seksen yıldır süren İsrail zulmünün sıradan insanların hayatlarına neler yaptığı gözümüzden kaçıyor çoğu zaman... Bugün bu hayatlardan birine, Filistin edebiyatının güçlü bir temsilcisi, şair Murîd el-Bergûsî’nin hikâyesine yakından bakalım istedim.
Bergûsî, Filistin edebiyatının ve şiirinin önemli temsilcilerinden biri... 8 Temmuz 1944 yılında Ramallah yakınlarında bir dağ köyü olan Deyr Gassânah’da dünyaya gelmiş. İlk ve orta öğrenimini Filistin’de tamamladıktan sonra Kahire Üniversitesi’nde İngiliz dili ve edebiyatı okumak üzere 1963 yılında Mısır’a gidiyor. Üniversiteden mezun olduğu 1967 yılında, Arap-İsrail savaşının patlak vermesiyle birlikte Filistin dışında olanların ülkeye girişi yasaklanıyor. Çok sayıda Filistinli gibi Murîd’in de Filistin’e girmesine izin verilmiyor.
Mezun olduktan sonra kısa bir süre Kuveyt’te öğretmenlik yapan Bergûsî, 1970 yılında fakülteden arkadaşı olan Radvâ Aşûr ile evleniyor ve 1977 yılında bu evlilikten Temim adında bir oğulları oluyor.
Temim’in doğduğu o yıl, Enver Sedat’ın İsrail ziyareti gerçekleşiyor ve bununla ilgili protestolar yaşanıyor. Bergûsî hiçbir protesto eyleminde bulunmamasına rağmen hukuksuz bir şekilde Mısır’dan sınır dışı ediliyor. Mısır Ayn Şems Üniversitesi’nde İngilizce profesörü olan eşi ve henüz bebek olan oğlunu geride bırakarak Mısır’dan ayrılmak zorunda kalıyor. Oğullarının Arapça bir eğitim görmesini istedikleri için Radvâ ve oğulları Temim, Mısır’da kalmaya devam ediyor. Bergûsî kısa bir süre Beyrut’ta, daha sonra 13 yıl Budapeşte’de hayatını sürdürüyor. 1990 yılında Ürdün’e geçiyor.
Bergûsî’nin sınır dışı edildiği tarihten sonraki ilk yedi yıl boyunca herhangi bir gerekçe dahi gösterilmeden Mısır’a girmesine izin verilmiyor. Daha sonraki yıllarda özel izinlerle her yıl bir veya iki haftalığına Mısır’a girişine müsaade ediliyor. Bu süre zarfında eşi ve oğlu her yıl Macaristan’a Bergûsî’nin yanına giderek kışları üç hafta, yazları ise üç ay birlikte kalıyorlar. Birbirlerinden uzakta zor zamanlar geçiren aile, 17 yıl süren sürgünün ardından Murîd el-Bergûsî’nin adının Mısır kara listesinden çıkarılmasıyla birlikte yeniden bir araya geliyor.
Oslo Anlaşması sonrası 1996 yılında nihayet Filistin’e girişine izin verilen Bergûsî, böylece 30 yıl aradan sonra memleketini yeniden görme imkânı buluyor ve bu kederli yolculuğu, “Raeytu Ramallah-Ramallah’ı Gördüm” adlı eserinde bir şaire yakışan bir incelikle anlatıyor.
“Ben İsrail’den dört yaş büyüğüm. Ve görünen o ki ülkem İsrail işgalinden kurtulmadan önce öleceğim. Çoğunu sürgünde geçirdiğim hayatım, bana şifası olmayan bir yabancılaşma ve hiçbir şeyin unutturamayacağı anılarla dolu bir hafıza bıraktı” diyen Murîd el-Bergûsî 2021 yılında Amman’da vefat ediyor. (Buraya kadar aktardığım bilgileri Zeynep Yıldırım’ın yüksek lisans tezinden alarak özetledim)
Bir sonraki yazıda “Raeytu Ramallah-Ramallah’ı Gördüm» kitabından dokunaklı birkaç paragraf paylaşmak istiyorum nasipse...