Geçmişi Düşünüp Halimi Sorguladım

MEHMET PAMAK

1999 - 2000 yıllarında muhacir olarak bulunduğum Almanya’nın Duisburg şehrinde, geçmişime yönelik sorgulama sadedinde şiir formunda kaleme aldığım, yaklaşık 300 sayfa tutan tespit, özeleştiri ve umuda yönelik mısra ya da satırlarımdan bazılarını, hâlâ güncelliğini koruyor olmasını da dikkate alarak, ibret olması amacıyla okuyucularımla paylaşmak istedim.

Yayınlanmamış bu kitabın girişine şu notu düşmüştüm

Kendi serüvenimi yazdım, “kimse kızmasın” bana
Belki de ibret olur, aynı konumda bulunana

Tarihe tanıklık, vahye şahitlik bu, gür sesle
Bilgiler ve belgeler aktarmak gelecek nesle

Geçmişi, hali, kendimi ve ülkemi sorguladım
Muhacirdim, zaaf ve sorunlara çözüm aradım

Serüvenimle ayna tuttum, her kesimin haline
Kur’an’la yön versin diye, herkes istikbaline

Herkes kendini sorgulasın, okudukça mısraları
Tanımaya çalışsın, çağdaş Firavun ve Kisra’ları

Tarihte, “Firavun-Karun-Haman”dı, şeytan üçgeni
“Siyasetçi-Patron-Bürokrat”, bu günkü serüveni

Okuyan lütfen sorgulasın, her türlü ahvalini
Kur’an hükmüyle ıslah etsin, İslam dışı halini

Hemen Kur’an’ı okuyalım, ölüm gelip çatmadan
Hükmüyle boyanalım, dünya güneşimiz batmadan

 

Geçmişi düşünüyorum

Türkçülük öğrendik, Tekin Alp Moiz Kohen’den
Okuyup coştuk “Gök Bayrak”ı, Leon Kahon’dan

Türkçü, Arapçı ilk tahrik, Yahudi’den geldi.
Küfür, bu yolla ümmeti bölmeye yöneldi. 

Sevdik faşizmi, “Kara Gömlekliler İhtilali”inden
“Kavgam”ı okuyup, etkilendik Hitler’in hayalinden

Antikomünist, sağcıydık, Amerikan safında
Fikrimiz tutarsızdı,“milliyetçilik” iddiasında

Amerikan çıkarları, hep ön plandaydı
Türkçü önderler, emperyalizmin yolundaydı

Halkın hakkını gözetmeden, Türkçülük yaptık
Toplumu bölüp, kendi iddiamızdan saptık

Amerika ve sermayedarlar, kullandı bizi
Solcularla çatışarak, sunduk hizmetimizi

“Başbuğ”a bağlanıp da, kör bir itaatla
Tüm bağımızı kopardık, temiz fıtratla

Okumak, akletmek ve düşünmek yoktu
Militan“komando”luk ve şiddet çoktu

Hiç sorgulanmazdı,“Başbuğ”dan gelen emir
Yoksa devreye girerdi, delikli demir

Arkadaşımızı bile vurup, istismar ettik
“Başbuğ”un bir işareti ile ölüme gittik

Tartışılmazdı, “emir-komuta”, “reis-teşkilât”
Ve şiddete başvurmada, çekilmezdi müşkilât

“Komünist” deyip vurduk, emekçiyi savunana
“Ecmain” deyip saldırdık, İslam’a bağlanana

Hak, özgürlük isteyen, “hain”di gözümüzde
“İlah devlet” rehberdi, sürekli önümüzde

“Ulus devlet” uğruna, savaştık hep “ötekiyle”
Hep Batının safında yer aldık, “Başbuğ” sevkiyle

 

O günkü halim

O gün; laik, devletçi, Türkçü, tarikatçıydım
Ve hep itibar gördüm, sistemin baş tacıydım

Ulusçulukla yer aldık yanında, “kutsal devlet”in
Bölücülük yaparak vebaline girdik “millet”in

Türkçülüğü hak görüp, hep saldırdık “öteki”ne
Bir oyunla hizmet ettik, düzenin pis taktiğine

Türkçü çizgide teşvik gördüm, hep alkışlandım
Parlamenterdim, MHP’de genel başkandım

“Muhafazakâr Parti”ydi, MHP’nin ilk adı
Kurucu başkan olmamsa, “Başbuğ”un bir muradı

Cehaletle terk etmiştik, Allah’ın tevhid dinini
İcat edip de, batıl fikir “Türk-İslam sentezini”

Ümmetçiliği terk edip de, Türkçülük yaptık
Hak’la bâtılı karıştırıp, hevaya taptık

Aynı cehaletle, tarikatlarda geçti yıllarım
Tabi hüsrana sebep oldu, bu karanlık yollarım

Kaybolan bu yıllarımı, hep hüzünle hatırlarım
Ancak gözyaşım açıklar, aciz kalır satırlarım

Ya ölseydim o yıllarda, tevhide ulaşmadan
Tağutu reddetmeden, fıtrat-vahiy buluşmadan

Beş vakit namazlı ve ağzı tespihli insandım
Ama tevhide uzakta, halk tipi “Müslüman”dım

Anlatan, uyaran olmadı, kendimi mü’min sandım
Namaz ve tespih yeter zannedip, cahilce aldandım

Şekli namaz, “tesbihat”la, kurtulunmaz azaptan
Tevhid yoksa amel boştur, korkmak gerek hesaptan

 

Sağ-sol çatışmasında harcanan gençler

Fıtraten temiz gençler, sağ-sol diye saflaştılar
İslam’dan çok uzakta, cehaleti paylaştılar

Soldan ve sağdan çıktı, kahveleri tarayan
Gözünü hiç kırpmadan, pek çok masuma kıyan

Temiz fıtratlı gençler, nasıl geldi bu hâle?
Çünkü Kur’an ve Resul, alınmadı hiç kâle

Beş bin “ülkücü” ve bir o kadar “solcu” genç öldü
“İti ite kırdırdık” diyense, hep sefa sürdü

Samimiydi gençler, hepsi adalet arıyordu
Vahiyden uzak olunca, zulme de sapıyordu

Cahildi öğrenmeyen, tevhidi gerçekliği
Şeytan ve dostları, kullandılar gençliği

Zalimler, fıtratı bozup, gençleri saptırdılar
Kullandılar, vurdurdular, zindana tıktırdılar

Gençleri, dolduruşla “karanlığa” sövdürdüler
İşleri bitince de, darbeciye dövdürdüler

Solcu ve sağcı gence, yapılınca işkence
Uyandı bir kısmı, Mamak’ta zulüm görünce

Gerçeği kavrayanlar, Hakk’a koştu zindanda
Vahye teslim olarak, buluştular imanda

“Solcu”, “sağcı”, iman edip tevhide yönelince
Batıl savaşçılar kardeş oldu, Hakk’a dönünce

Bir kısmı yönelirken, İslam’ı yaşamaya
Birçoğu da kaydılar, mafya, çete kurmaya

Önce ulus devlete, “Başbuğ”a çalıştılar.
Şiddet ve soygunla, bu sırada tanıştılar.

Egemenler, vurguncular, kullanıp bırakınca
Zorlarına gitti tabi, gerçeği anlayınca.

Çaresizlik, umutsuzluk üstlerine abandı.
Tetikçiler, işsiz ve mesleksiz ortada kaldı.

Kötülüğü tahrik eden, mümbit şartlar oluştu.
Çaresiz ve işsiz olan, kolay kazanca koştu.

Böyle doğdu, gelişti, kirli “Susurluk” ortamı.
Hep acırım bu gençlere, kanatırlar yaramı. 

İslam’a yönelenin, çoğu tekrar döndü geriye.
Sığ bilgi, kuru heyecanla, binmişlerdi gemiye.

Dünyevileşme ve çıkar belirleyici oldu.
Tekrar geriye dönüşle, pek çok kişi kayboldu.

Yazık oldu, ülkemizin bunca masum gencine.
Pek çok unsur engel oldu, arınma sürecine.

 

Zulme bulaşmış imanla Devletle bütünleşenler

Kimisi bağlandı, “Alp-eren”ci “Türk-İslam sentezi”ne
İslâm adı altındaki, milli-târikat fitnesine

Yıllarca oyalanıp, ülkücü - tarikatçı kaldılar
Tevhide çok uzak sentezlerde, “dalanlarla daldılar”

“Allah’ın hükmüyle hükmet”meden, laik hukuk yaptılar
Laik mecliste laik duruşla, hep “heva”ya taptılar
Türkçü-devletçi laik parti kurup, oyalandılar
İmana zulüm katmayı, Hak zannedip aldandılar

Allah “tağutu red”de çağırdı, onlar hep dost sandılar
İşkenceci devlete, kutsal zannıyla hizmet sundular

Çok insanın ulaşması böyle engellendi tevhide
İmana şirk katılıp, hiç fırsat verilmedi tenkide

“Ey iman edenler iman edin”, Rabbimiz’den hitaptı
İmana şirk bulaştıranlara, uyarıcı cevaptı

Bu uyarıdan ders almadılar, Kur’an’ı terk edenler
Kitabı hakkıyla okumadı, milli dini seçenler

Şirk koşarak iman edenin, amelleri boşa gider
Tevhidsiz iman-amel, hüsrana duçar eder

Akıllı davranmalı ve ölüm gelmeden akletmeli
Tevhidin kurtuluş olduğunu, hayatta fark etmeli 

Dünya hayatı, ahıretin tarlası, sınav alanı
Terk etmek gerek, şirki, tağutu ve tağuti olanı

 

“Ülküdaşlar”, “yoldaşlar” Tevhidde Buluşalım

“Ey zindan arkadaşlarım!”, Kur’an’a ulaşalım
“Ulusçu” zindandan kaçıp, özgürlüğe koşalım

Kaldırıp atalım, kalplerdeki ulusçu ipoteği
Kıralım ayağımızdaki zinciri, faşist kösteği

İrademiz özgürleşsin, yol bulsun hidayete
Basiretle yönelelim, Hak’tan gelen davete

Gelin eski ülküdaşlar, tek Rabb’e kul olalım
Hidayete yönelerek, tevhidte buluşalım

Ölüm gelmeden tevbe edip, Rabb’e hicret edelim
Tevhid paydasında kucaklaşıp, ülfet edelim

Solcu ve sağcı gençler, hepsi bu halkın çocukları
Hakk’a imanı önledi, zalim güç odakları

İster solcu, sağcı olsun, ister devrimci ve ülküdaş
Tevhide imanla, hepsi olur kardeş ve yoldaş

Hakikat şu; tümü Allah’ın, izzetin, onurun
Kurtuluşa götüren yol ise, sadece O’nun

Ey solcu ve sağcılar! Hep karanlıktır hâliniz
Vahye sarılmadan, aydınlanmaz istikbâliniz

Birlikte yükseltelim, hak, adalet bayrağını
Tevhidle değiştirelim, bu zulüm nizamını

 

Gün Geldi, Tasavvufa da Yöneldik

Gün geldi, tasavvufa doğru seyrü sefer eyledik
Şeyhe “rabıta” yapıp, sözde “Allah’ı zikreyledik”

Dediler; “meyyit gibi ol, her sözünde gör hikmet
Cennete gidersin, şeyh sana ederse himmet”

“Atalar diniydi”, içinde dolu bid’at ve hurafe
Şeyhin hevasına uyuldu, Kur’an’a konup mesafe

Şeriata ters düştü, tasavvuf ve târikat
Vahyin önünde engel, şirke ait bârikat

Rabıtayla, akıl ve kalp tahsis edildi şeyhe
Allah’ın ismiyse, ancak beş yüzlük bir tespihe

Alınmıştı râbıta, Hint Yoga felsefesinden
“Feyz” umuldu, zikir sırasında şeyhin resminden

Rabıtada; akla, kalbe hâkimse şeyhin resmi
Neden zikredilmesin, tespihte de şeyhin ismi?

Böyle olunca; tabi ki iman bulaşır şirke
Tevhid için, mecburuz şeyhe rabıtayı terke

“Aklı, ilmi terkle hakikate ulaşmak”, yalandı
“Keşf - ilham”, şeytanla zannın, cirit attığı alandı

Aklı, ilmi terk edip, şeyh konunca Rabb’in yerine
Birçok ilahlık fonksiyonu, tanındı kendisine

Kur’an emrederken, düşünüp akletmeyi ve ilmi
Şeyhler alaya aldı, ilmi esas alan âlîmi

Bunca kitap okumak, onlara göre hamallıktı
Bilgiyi, direkt Allah’tan almaksa “evliyalık”tı

Akıl- ilim terk edilince, bâtıl tasavvufta
“Keşf ve ilham” ile hevaya uydu, cahil softa

Tevhidi tahrif, yol açtı “vahdet-i vücûd”a
Allah’tan gayrısına da, kulluk ve sücûda

Hakka kör, Kur’an tevhidini tahsis etti “avama”
Zanla “Havas tevhidi vahdet-i vücûd” dedi âmâ

Avamî bulunca, İslam’ın tevhid ilkesini
“Hulûl” sapması ilahlaştırdı, şeyhin nefsini

Tanıdığım şeyhler, Kur’an ve akıde cahiliydi
Şirk dininin, sanki gayptan haber veren kâhiniydi

Vahye aykırı her yetkiyi, şeyhe verdi tasavvuf
İçten geçeni bilip, kalplere ederdi tasarruf

Peygamber, tasarruf edemedi amcasının kalbine
Yetki Allah’ın, O, hidayet edemezdi sevdiğine

Peygamber, ancak tebliğ eder, zorlayamazdı dine
Kalbe tasarruf ve hidayet, Rabb’e aitti yine

“Size ne cevap verildi?”, Rabb’den Resullere hitap
“Bilgimiz yok, gaybı sen bilirsin”di, onlardan cevap

Tasavvufta ise, “Şeyhler kalpten geçeni bilir.”
“Evliya” denilen şeyhler, gayptan da haber verir

Bütün bunlar şirk sebebi, Rabb’in tevhid dininde
Şirke bulaşmış din, makbul değil Allah indinde

Rabb’in ayeti: “Kabul etmez İslam’dan başka dini”
Mürid, Kur’an’la sorgulasın, tasavvuf fitnesini

Ancak tevhidle yapılır, nefislerde tezkiye
Şirk ve münker tüm kirleri, ederekten tasfiye

Porno ve şirk var, “Mesnevi”sinde Celaleddin’in
Aynı pisliklerle mâlul, “Füsus”u Muhiddin’in

Üstelik Allah katından inme dendi, “Mesnevi”ye
Vahye aykırılık olunca, kalmadı hiç seviye

Muhiddin,“hâtem-ül evliya” ilan etti kendisini
“Fenafillah”a ulaştım deyip, ilah yaptı nefsini

Şirke düştü, “Allah da bana ibadet eder” deyip
Hem de, süfli insani vasıfları, Rabb’e mal edip

“Ene’l Hak” deyip sapıyordu, pek çok tasavvuf şeyhi
Kitle, kör taklitle tahrik etti, bu şeytani keyfi
“Fenafillah”la yöneldiler, ilahlık taslamaya
“Seyr-i süluk”dediler, nefsi şirke bulamaya

Resulden üstün gördüler, tarikatın şeyhini
Aracısız alırız dediler, Rabb’in vahyini

“Gaybı bilir”deniyor, “Şia”nın “masum imam”ı
Sünni tasavvufun ise, şeyhlerinin tamamı

“Allah’tan başka varlık var” diyene, “ahmak” dediler
Aklı terk edince, “ahmak” kim diye düşünmediler

İslam çağırdı, halk içinde vahye şâhid olmaya
Manastır kültürüyle, “sofi” çekildi “inziva”ya

Türbe ve ölüden yardım istediler, “istimdat”la
Şeyh, hemen yardıma koşardı, çok uzaktan imdatla

Bu inançta, “ölü şeyhler, ölümsüz iksirliydiler”
“Kınından çekilmiş kılıç gibi tesirliydiler”

Resul, çok meşakkat ve zahmetle ederken hicret
Şeyh, “Tayyi mekân”la uçup, arzda yapardı hizmet

Zaman ve mekândan bağımsızdı, “gavs”lar, “kutup”lar
Dünyayı yönetir zannedildi, bu şeyhten putlar

Kimi dünyaya tasarrufta, kimi de bir kıtaya
Rabb’imizi aciz sanan, yöneldi safsataya

Vahye aykırılıkta bile, hikmet vehmettiler
“Münkerden nehyetmeyi”, şeyhler için terk ettiler

Akıl ve ilim terk edilmese, doğmazdı bu sapma
Nefsi ilah yapan “vahdet-i vücut” ve şeyhe tapma

Manastır kültürü, Hint mistisizmi, Yunan felsefesi
Az da İslam’dan katarak doğdu, tasavvuf hurafesi 

Yüzyıllardır tasavvufa koştu, nice kafileler
Akıde kirlendi, çoğaldı bid’atlar, nafileler

Kurumsal tasavvuf, işte bu şirk dinine imandır
Allah’ı tespih, nefsi arındırma, zaten İslam’dır

Varsa Kur’an’a ve tevhide uyan, başa tâç olur
Yalnız İslam’a uygun olan, ruhlara ilâç olur

Severiz, vahye uygun, kalbî derinlik ve irfanı
Mü’min, hiç terk edemez; şeriatı, aklı, iz’anı

Tüm eleştirimiz, tevhidden ve Kur’an’dan sapana
Ne mutlu, “nefsi terbiye”yi, vahye uygun yapana!

İslam’a uygunsa, kalbî derinleşme ve irfan
Onu kazansa güzeldir, takvalı her Müslüman

Allah’ın emri: Fücurdan arınma, nefsi terbiye
İhlâsla takvaya yönelip, kalbi, ruhu tezkiye

Yaygın tasavvuf ve tarikat, tevhide çok uzaktı
İslam’a girmek isteyeni, engelleyen tuzaktı

Genelde babadan oğula geçer, bu “tarikat”lar
Zamanla, şeyhlerin yanında oluştu saltanatlar

Ümmetin kaynaklarını, sürekli sömürdüler
Müridleri “meyyit” kılıp, hep malı götürdüler

Önce, zengin olmak hırsıyla müridleri soydular
Sonra, kadın müridleri aldatıp harem kurdular

Hırs, şehvet ve servetle azdı, pek çok şeyhlerin nefsi
Müridlere bırakıldı, meşhur  “nefis terbiyesi”

Böyle oluştu, tarikatçı holdingler ve medyalar
Bid’at, hurafe pompaladı, ekranlar ve radyolar

Kaybetmemek uğruna, ele geçen saltanatı
Egemen şirkle uzlaştırdılar,  her “tarikatı”

 

Tasavvufçu Arkadaş, Gözden Geçir Kendini
Tevhid Nurunda Arındır, Sen de Nefsini

Gel ey tasavvuf ehli! Aldatma artık kendini
Tespih ve namaz yetmez, arındır şirkten nefsini

İlah edinme şeyhini, teslim olma meyyit gibi
Rabıtayı terk et, vahye sarıl, dosdoğru şâhit gibi

Bid’at ve hurafeyi bırakıp, yönel sen de Kur’an’a
“Vahdet-i vücut”tan kaçarak, sarıl tevhidî imana

Fasıktır; aklı, ilmi terkle, keşf ve ilhama dalan
Bu alandan gelen bilgiye(!) kanma, vallahi yalan

Akletmeyi hiç terk etme, vahyi anla ve yaşa
Son pişmanlık fayda vermez, azap gelince başa

Oyuna gelme, bir afyondur, “tasavvuf” denen bu din
Uyutur, oyalar ve sömürür, tarikatçı zemin

İyi niyet taşlarıyla döşeli, cehennem yolu
Cennete götüren tek yol Kur’an’dır, rahmetle dolu

Kur’an ve sünnete sarıl, ölüden medet umma
Şeyh kendini bile kurtaramaz, sakın aldanma

Şefaat Allah’ın, kimse şefaat edemez sana
Sadece Allah’ın rızası, fayda verir insana

O halde, Kur’an’ı yaşamaktan başkası hep boştur
Bir faniden medet umanın, bil ki sonu nâhoştur

Emrolunduğun gibi doğru ol, koru istikameti
Ölümü, hesabı hiç unutma, hatırla kıyameti

Ey tasavvuf ehli! Geliniz tevhidde buluşalım
Kur’an yolunda kardeş olup, rahmete kavuşalım