Gazze'yi unutursak nefessiz kalırız!

Gökhan Özcan, Gazze'de yaşanan vahşeti unutmanın ölçülemez bedeline dikkat çekiyor.

Gökhan Özcan / Yeni Şafak

Unutkanlık ölümcül bir şey artık!

İtiraf etmek gerekir ki, bunca uzun zaman bunca dayanılmaz acıya çaresizce şahit olmak, bu acıları gece gündüz yanında taşımak gerçekten çok zor bir şey… Kalbi olan her insan için böyle bu… Gazze’de yaşayan-ların acılarıyla elbet kıyas edilemez ama bir süre sonra yoruyor insan olanı. Bir an önce bir şeyler olsun, bir şeyler değişsin ve kardeşlerimiz felaha ersin istiyoruz. Bunu tabii olarak ve samimiyetle istiyoruz. Bu zulmün durmasını ve savunmasız masum insanların can emniyetinin sağlanmasını istemeyenin herhalde insanlığından şüphe etmek gerekir. Diğer yandan, bu acıları taşımaktan, bu çaresizliği her an acı acı solumaktan yorulan tarafımız da sanki dinlendirmek istiyor biraz kendini. İnsanız, zayıf yanlarımız var; aylardır zulme maruz kalan bu insanların yaralarıyla birlikte kendi iç yaralarımızın da kapanmasını, iç sızılarımızın da dinmesini istiyoruz belki biraz.

Yorulmuş olmamızda bir acayiplik yok, insan olanı yoracak çok şey yaşandı Gazze’de ve biz de çaresizce seyretmek zorunda kaldık bütün bu zulümleri. Kendimizle aramızı açtı bu çaresizlik, bu gecikmiş ve yazık ki hiçbir şeyi değiştiremez hale gelmiş pişmanlıklar... Zayıflatıyor bizi hem de, kendimizin yüzüne uzun uzun bakmak demek bu çünkü. Zayıflatıyor, çünkü derin bir keder, onarılamaz bir hayal kırıklığı ve bastırılamaz bir suçluluk duygusunun izleri var yüzümüzde. Ve barışık olamayacağımız, öylece yaşayamayacağız başka şeyler…

Sık sık kendimizi, belki başka zamanlarda bu kadar peşine düşmeyeceğimiz şeylerin peşine düşmüşken yakalıyoruz. Girmeye pek o kadar hevesli olmadığımız konuşmalara dalmışken… İlgimizi çekebileceğine ihtimal vermediğimiz şeylerle ilgilenirken… Bu bizim firari tarafımız… Tam olarak bize ait olduğuna inandığımız şeylerin bizi kolumuzdan tutup yeniden Gazze’nin acılarına götüreceğini biliyoruz içten içe. Çünkü yolu, ucu, istikameti, yönelişi bizi bir şekilde Gazze’ye çıkaran dünyalarımız var. Kaçacaksak bu gerçekten, ancak yabancı dünyalara doğru kaçabiliriz diyor belki de şuuraltımız. Kendimizi böyle firari bir halde yakalamak utandırıyor bizi ve kısa zamanda yeniden dönüyoruz asli istikametimize. Ama yorulduk işte, bu da başka bir gerçek, bir süre sonra yine bırakıveriyoruz kendimizi sair ve boş meşguliyetlerin ellerine.

Bir yere kadar normal bütün bunlar… Modernliğe az ya da çok bulaşmış insanların, çok uzun süre taşımaya mecalleri olmuyor insanlık yükünü. Yoruluyoruz biz bir süre sonra insanlığı omuzlarımızda ve zihinlerimizde taşımaktan. Pratik olarak kaçacak yerimiz var hâlâ bizim, Gazzeli kardeşlerimiz gibi her an gerçeğin yaralayıcı, katı yüzüyle karşı karşıya değiliz. Modern dayanıksızlıkları onlar kadar rahat aşabilecek yiğitlikte de olamıyoruz anlaşılan.

Yine de yenilmemeliyiz zayıflıklarımıza. Dünya bizi lafa tutmak, dikkatimizi dağıtmak, zihnimizi meşgul etmek için elinden geleni yapacak, bu kesin! Ve bizim içlerimizde de unutmaya meyyal bir şeyler olacak hep belli ki. Takılıp kalmamalıyız bu engellere. Yenmeliyiz bir şekilde bu ölümcül unutkanlık potansiyelini. Elimizin tersiyle masanın üstünden süpürüp atabilmeliyiz bütün bu boş dünyalıkları. Hiç değilse zaman zaman…

Gazze’yi unutmak bizim için artık nefes almayı unutmak gibi bir şey… Unutursak nefessiz kalırız. Çünkü dünya umursamazlıklara, unutkanlıklara, gevşekliklere müsamaha gösteren o eski dünya değil, zihninde yenilenlerin kendini kölelikten kurtaramayacağı bir dünyadayız artık! Cepheler evlerimizde, masalarımızın üstünde, ceplerimizde açıldı; dikkatsizlik, gaflet, uyurgezerlik ölümcül artık!

Unutkanlıkla mücadele de bir çeşit cihaddır bugün artık dersem, itiraz eden olur mu buna?

Yorum Analiz Haberleri

Gazze katliamında ABD'nin rolü
Endonezya’da “Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” madde: Filistin davası
"Mustafa Kemal'in askerleri"ne ne zaman dur diyeceğiz?
Gazze katliamı ve Hasbara’nın iflası
Medyadaki ahlaksızlığa neden göz yumuluyor?