Ahmet Varol / Yeni Akit
İşgalcilerin psikolojik savaşları -2
Siyonist işgal yönetimi tabii bu arada onun arkasında duran ve onun tüm katliamlarına yeşil ışık yakan ABD emperyalizminin sözcüleri; son günlerde işgalci siyonistleri rahatlatmak, onlara destek temin etmek, özellikle Filistin direnişini ellerindeki esirleri şartsız bırakmaya zorlamak amacıyla ülke ülke dolaşan eli kanlı Dışişleri Bakanı Blinken, Hamas sonrasında Gazze’nin idari yapısının nasıl olacağı konusunda senaryolar üretmeye, kendi hayal dünyalarında geliştirdikleri masalları karşılarına oturttukları siyasi liderlere de okumaya başladı.
Blinken’in ve siyonist yalancıların bu tür masallarına inanabilecek kadar saf ve salak kişilerin yönetici olması ne kadar mümkündür onu bir kenara koyup şimdilik siyonist katillerin ve ABD’nin bu masalları okumadaki amaçları üzerinde biraz duralım.
İşgal rejimi ve arkasındaki ABD, işgalci tanklarının Gazze sınırlarından içeri girmesiyle artık bölgede her şeyin bittiği, Hamas’ın sadece askeri değil idari ve siyasi varlığına da son verildiği dolayısıyla bölge için Hamas sonrası bir idari yapı planları yapıldığı intibaı vermeye çalışıyor.
Aslında siyonist işgalciler bu tür hikayeleri 2005 sonrasında Gazze’ye yönelik savaşlarının tümünde okumuşlardı. Hepsinde işgalciler güya Gazze’yi önce askeri yönden kontrol altına alıyor, sonra Hamas’ın tüm örgütsel yapısını dağıtıyor, liderlerinden öldürdüklerini öldürüyor sağ kalanlarını tutuklayıp götürüyor, sonra da bölgede İsrail’i resmen tanıyan ve onunla birlikte çalışmaya yatkın güdümlü bir yönetim oluşturup çekiliyorlardı. Planları hep böyle oluyordu. Ama hiçbirinde bunu başaramadılar. Hepsinde de ya direnişin şartlarını kabul ederek ya da şartsız bir şekilde ateşkese razı olmak zorunda kaldılar.
Bu sefer öncekilerden daha büyük çapta katliam ve yıkım gerçekleştirdikleri için planlarını gerçekleştirebilecekleri hayalleri kurmaları mümkündür.
Ama başta şunu belirtelim ki kara operasyonları abarttıkları düzeyde değildir. Kuzeyden Beyt Lahiya’nın kuzeyinden birkaç yüz metre, batısından Şati mülteci kampına doğru 4-5 km, Beyt Hanun’un kuzeyinden de yine birkaç yüz metre içeriye doğru tanklarını ve askeri araçlarını soktular. Orta kesimden Gazze şehrinin güneyine denk gelen bir çizgide dar bir alanı seçerek sahil yoluna doğru ilerlemeye çalıştılar. Güneyden ise Hanyunus’un doğusundan ara sıra girişler yaparak saldırılar gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Ancak bu bölgelerin tümünde direnişçilerin tuzaklarına düştükleri için çok sayıda tankları ve askeri araçları imha edildi, onların içindeki askerlerin de çoğu ölü ya da yaralı olarak çıkarıldı. Kassam Tugayları, kara operasyonlarının başlatılmasından 13 gün sonra yani dün yaptığı açıklamada işgalcilerin 140’tan fazla askeri araçlarını ve tanklarını imha ettiklerini ve bunların hepsinin görüntülü kayıtlarının ellerinde mevcut olduğunu duyurdu. İşgal rejiminin bu kadar askeri araç içinde 3-5 askerin öldüğü iddiası ise tamamen saçmadır.
Bazı bölgelerde, tanklarının ve araçlarının direnişin tuzağına düştüğünü gördükten sonra çekildi, sonra yeniden dalış yaptılar. Böyle bir şey ise kuşatma anlamına gelmez. Çünkü kuşatma olması için çevrede geçici değil kalıcı bir askeri varlık oluşturulması gerekir.
Zaten siyonistlerin olaylara biraz itidalli yaklaşmaya çalışan kendi yorumcuları bile böyle bir yöntemle Gazze’de kontrolün sağlanmasının aylar değil yıllar sürebileceğini ve bunun da işgal rejimine pahalıya mal olacağını bizzat kendileri itiraf ediyorlar.
Direnişçilerin elindeki esirler arasında yer alan bir kadın askerin kurtarıldığı yalanının ise, o kadının kurtarıldığının iddia edildiği tarihten 3 gün önce sosyal medyada mesajlarının yayınlandığının görülmesinden sonra iyice gün yüzüne çıkmasına rağmen işgalci katiller maskara olduklarını kabul etmeyerek, o kadın askeri kurtardıkları yalanlarında ısrar ediyor. Gerçekte ise direnişçilerin insani sebeplerle serbest bıraktıkları dışında işgalcilerin esirlerinden kurtarılan bir tek kişi yoktur.