İsrail'in yoğun bir şekilde saldırılarına devam ettiği ve abluka altında tuttuğu Gazze Şeridi'nde açlıktan ölümler yaşanıyor.
7 Ekim'den bu yana resmi verilere göre 30'dan fazla kişinin açlık sebebiyle can verdiği bölgede, açlıktan ölenlerin büyük çoğunluğunu çocuklar oluşturuyor.
Mepa News, Gazze'de açlıktan ölümlerin tıbben nasıl gerçekleştiği konusunda, Uzm. Dr. Ahmet Melih Şahin ile özel bir röportaj gerçekleştirdi.
Vücudun aşırı açlık/yetersiz beslenme evresine girmesi için ne kadar süre gıdasız kalması gerekiyor?
Ortalama 70 kg ağırlığında, fazla iş yapmadan yatan bir kişinin günlük enerji gereksinimi yaklaşık olarak 1650 kaloridir. Açlık durumunda, ilk 24 saat içinde 800-1500 gram arasında, sonraki 10 gün içinde ise günde yaklaşık 1 kilogram, daha sonrasında ise günde 300 gram kadar kilo kaybı yaşanabilir. Başlangıçta yalnızca su ve tuz kaybedilirken, ilerleyen dönemlerde doku kaybı da meydana gelir. Kısacası, açlığın etkileri ilk günde başlar, 10 gün içinde belirgin hale gelir ve 10 günden sonra birey ölüme adım adım yaklaşmaktadır(1).
Açlıktan ölüm üç evreye ayrılmaktadır:
Başlangıç (0-24 saat): Vücut, glikojen depolarını kullanarak enerji sağlar. Su ve tuz kaybı yaşanır.
Orta Evre (1-10 gün): Vücut, enerji ihtiyacını karşılamak için yağ ve kas dokusunu parçalar. Günlük yaklaşık 1 kilogram kilo kaybı olabilir. Baş ağrısı, halsizlik, yorgunluk gibi belirtiler ortaya çıkar.
İleri Evre (10 gün ve sonrası): Metabolizma yavaşlar, vücut enerji tüketimini minimize eder. Kilo kaybı günde 300 grama kadar düşer. Organ fonksiyonları bozulmaya başlar, kalp ritmi yavaşlar, kan basıncı düşer. Organ yetmezliği veya enfeksiyon nedeniyle ölüm gerçekleşir.
Ölüm en sık akciğer enfeksiyonlarından kaynaklanmaktadır. Diğer nedenleri arasında da dolaşım ve boşaltım yetersizlikleri sayılmaktadır, bu problemler enfeksiyonlara zemin hazırlar. Bağışıklık sistemi çöküş halindedir. Dehitratasyon, hipotermi ve ölümden önce doku kayıpları, ölüme eşlik eden şiddetli bulgulardır.
Peki bu evrelerden sonra geri dönüş mümkün mü?
Evet, bu evrelerden bazılarına geri dönüş mümkündür. Ancak bu hangi evrede olduğuna ve vücudun ne kadar hasar gördüğüne bağlıdır.
- Başlangıç ve Orta Evre: Bu evrelerde, uygun ve yeterli beslenme ile vücut toparlanabilir. Elektrolit dengesinin sağlanması, yeterli sıvı alımı ve besleyici gıdalarla desteklenmesi önemlidir.
- İleri Evre: Bu evrede, vücut ciddi ve geri dönüşü olmayan hasar almış olabilir. Tedavi edilse bile, organ yetmezlikleri ve ciddi sağlık sorunları kalıcı olabilir. Yoğun tıbbi müdahale gereklidir ve her zaman başarılı sonuç alınamayabilir.
Uzun süreli açlık döneminin ardından artan beslenme çok dikkatli yapılmalıdır, zira yeniden beslenme sendromuyla sonuçlanabilir. Refeeding sendromu, agresif beslenmenin bir sonucu olarak sıvı ve elektrolit değişimlerinden kaynaklanan tıbbi komplikasyonlar olarak tanımlanmaktadır. Tarihsel olarak, bu fenomenin ilk tanımları, kıtlık sırasında yaşayan bireylerin besin takviyesinin ardından beklenmedik bir şekilde hastalandıkları İkinci Dünya Savaşı belgelerine dayanmaktadır. Schnitker ve arkadaşları 1951 yılında, esir kamplarında aç bırakılan Japon mahkumların beşte birinin beslenme ve vitamin takviyesinden sonra aniden öldüğünü bildirmiştir(2).
Açlık vakalarında yaşamını yitirenler nasıl bir süreç deneyimliyorlar? Psikolojik açıdan neler yaşıyorlar?
Açlık başlangıçta huzursuzluk, gerginliğe sebep olmaktadır. İlk gün sonunda konstantrasyon problemleri ve zihinsel bulanıklık başlar. 10 gün içinde yorgunluk ve halsizlik belirgin hale gelir. Zihinsel bulanıklık, yerini depresyona bırakır. İlerleyen depresif duygudurum ve eşlik eden yorgunluk gittikçe şiddetlenir.
Bu dönemde kişi psikolojik olarak umutsuzluk, çaresizlik ve yoğun acı hissi deneyimler. Zihinsel ve duygusal çöküşle birlikte halüsinasyonlar, bilinç kaybı ve koma görülebilir.
Gazze’de bazı çocukların açlıktan öldüğünü, ailelerinin ise kilo kaybı yaşamadığını görüyoruz. Açlık durumu neden bazı kişileri daha fazla etkiliyor? Özel ihtiyaçlı kişilerin farklı beslenme gereksinimlerinin olmasının bu durumda payı var mı?
Besin yetersizliğinin herkesi aynı etkilememesi, daha önce bahsettiğimiz evrelere göre de, kişinin besin rezervine ve yaşına bağlı olarak değişir. Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (The Integrated Food Security Phase Classification), Gazze'de kıtlık riskinin çok yüksek olduğu ve her dört haneden en az birinin "felaket" düzeyinde akut gıda güvensizliği ile karşı karşıya olduğu uyarısında bulunmuştur. Hamile kadınlar ve emziren anneler de gıda, su ve tıbbi malzemelere sınırlı erişim nedeniyle artan yetersiz beslenme ve ölüm riskleriyle karşı karşıya kalarak özellikle savunmasız durumdadır(3).
Kıtlıkla karşı karşıya olan toplumlarda bireyler arasında cilt ve vücut görünümünün farklılığı sık görülen ve bilinen bir durumdur. Bu iki tip de, malnutrisyonun yani açlığın "en şiddetli" görünümleridir(4). Vaughan, 1939-1945 yılları arasında Nazi kamplarındaki Yahudilerde açlık nedeniyle ölüme veya hayatta kalmaya ilişkin iki ana tip gözlemlemiştir. Bu iki ana tip günümüzde maalesef ki hala Afrika'da ve dünyanın muhtelif yerlerinde karşımıza çıkması sebebiyle iyi bilinmektedir.
Kuru Tip (Marasmus: Yunan mitolojisinden gelmektedir ve "solmak" manasına gelir): Vücut ciddi şekilde zayıflamıştır, vücut ağırlığı normalin en fazla yarısı kadardır. Ayaklarda ödem azdır veya hiç yoktur. Genelde 1 yaş altı çocuklarda görülür.
Yaş Tip ("Kwashiorkor" terimi Gana'nın Kwa dilinden gelmektedir ve anlamı "sütten kesme hastalığı" ile eşdeğerdir): Yüzde, gövdede ve ekstremitelerde ödem bulunur. Vücuttaki protein eksikliğine bağlı basınç değişiklikleri nedeniyle karında ve akciğer zarları arasında sıvı toplanmaktadır. Öte yandan bu protein eksikliği kalp ve böbrek yetmezliği nedeniyle de ödeme sebep olmaktadır. Bu tip daha çok kronik açlıkta görülür.
Özellikle İsrail medyasında bir algıya rastlıyoruz. Açlıktan ölen çocukların ailelerinin sağlıklı ve hayatta olmasını gerekçe göstererek, çocukların açlıktan öldüğü gerçeğini inkâr ediyorlar. Buna dair neler söyleyebilirsiniz?
Tüm dünyada en çok çocuklarda görülen akut malnutrisyon, 5 yaş altı çocuk ölümlerinin neredeyse üçte birinden sorumludur ve hayatta kalanlarda zihinsel veya bilişsel bozukluklara neden olmaktadır(5).
Örneğin, kötü su kalitesi, yetersiz sanitasyon ve yetersiz hijyen uygulamaları, daha çok çocukluk çağında görülen akut malnütrisyona katkıda bulunan ve "çevresel enteropati" olarak adlandırılan bağırsak durumun nedenidir(6).
Şimdiye kadar malnutrisyon ve açlıkla alakalı yapılan çalışmaların popülasyonlarını çocukların, kadınların (özellikle gebelerin) oluşturması elbette ki tesadüf değildir. Açlık ve bireylerin açlığa verdiği yanıt arasındaki farklılık İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi kamplarında yapılan çalışmalarla daha net tanımlanmıştır.
Son raporlar, Gazze'deki durumun korkunç bir resmini çizen endişe verici istatistikleri ortaya koymuştur. Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki bölgelerde yapılan beslenme taramaları, 2 yaşın altındaki çocukların yüzde 15.6'sının akut yetersiz beslendiğini ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen kritik eşiği aştığını göstermiştir. Aylardır yardımların neredeyse tamamen kesildiği Gazze'de durum özellikle vahimdir ve bu durum en savunmasız nüfusun acılarını daha da artırmaktadır.
Gazze'de yetersiz beslenme ve susuzluğun çocuklar üzerindeki etkisi yıkıcı olup, akut yetersiz beslenmeye bağlı çocuk ölümlerinde dramatik bir artış olduğu bildirilmektedir. Çocukların yüzde 90'ından fazlasının bir ya da daha fazla bulaşıcı hastalıktan etkilenmesi ve yüzde 70'inin son 2 hafta içinde ishal olması nedeniyle güvenli suya erişimin olmaması durumu daha da kötüleştirmektedir(3).