Gazze dramında şöyle bir soru öne çıktı:
-Arap yönetimleri nerede? Daha vahim soru ise şöyle:
-Mısır, İsrail cephesinde mi savaşıyor? Türkiye Başbakanı çırpınıyor. Sonuç alınır, alınmaz ama bütün Arap liderlerden çok daha fazla bir çabanın içinde. İsrail için en ağır sözleri söylüyor:
"-Çocukların, mazlumların ahı yerde kalmayacak. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste." Bu tür sözlerin daha önce İsrail'de ve Yahudi lobisinde ortaya çıkardığı tepkiyi biliyor olmasına rağmen cinayeti dünya kamuoyunun önüne "Türkiye adına" sunmaktan geri kalmıyor. Bunu yaparken en azından halkın kalbindeki öfkeye tercüman olduğunun bilinciyle hareket ediyor.
Cumhurbaşkanı Gül, "Acımasızlık" diye tanımlayarak koyuyor tavrını. İsrail'de bile insanlık adına bu vahşet tablosuna isyan edenler var. Amerika'da, Avrupa'da, taa Japonya'da insanlar, ne "Arap"lıkla ne "İslam"lıkla alakaları olmamasına rağmen sırf "insan"lık adına, vahşete isyan ediyor. Ama Arap ülkelerinde yönetimler planında ses yok. Bu sessizlik, bizde de sorgulamaya dönüşüyor Arap dünyasında da...
Hatta Başbakan Erdoğan'ın dört ülkeye yaptığı gezi, sırf bu duyarsızlık görüntüsü sebebiyle, "sonuç vermeyecek bir gezi" gibi algılanıyor. Kanaat şu:
-İsrail vahşetine, Amerika başta olmak üzere, başını Mısır'ın çektiği bu Arap yönetimleri de zımnen onay verdi. Avrupa ülkeleri klasik "gecikme özürlü" tutumla, vahşetin amaçlanan neticeye ulaşmasına göz yumdu. Bu, kahredici bir şüphe, öldürücü bir kanaat. Bu kanaate yol açan ülkeler adına utanç verici bir yargı.
Yani orada her gün paramparça edilmiş onlarca çocuk cesedinin toprağa verildiği bir vahşet icra edilsin, sizin "İslam" adına, "aynı millete mensubiyet" adına hatta "insanlık" adına kılınız kıpırdamasın, daha ötede zımnen destek vermiş olun.
Böyle durumda insanların "Siz Müslüman mısınız?", "Siz Arap mısınız?" hatta "Siz İnsan mısınız?" diye sormaları haksız olabilir mi? Vahşet karşısında sessizliğin, hatta ona onay vermenin gerekçesi şu olası imiş:
İsrail Hamas'ı bitirsin, onun diğer Arap ülkelerindeki uzantıları da ümidini kaybetsin. Buna göre İsrail, diyelim, Mısır'daki muhaliflerin tasfiyesi misyonunu da ifa ediyor.
Yani Filistin'de Hamas tasfiye edilirse, onun içinden doğduğu İhvan-ı Müslimin'in Mısır'daki ana gövdesine de darbe vurulmuş, böylece Mübarek yönetimi rahatlamış, Filistin'de de el Fetih'in önü açılmış olur. Hesap bu mu? Ne kadar kötü bir hesap bu. Ve bu hesap ne kadar aldatıcı. Filistin'in bebeklerini İsrail canavarlarına kurban veren bir "İslam ülkesi yönetimi" ne kadar meşru olur?
İktidarını ne kadar koruyabilir. Mısır halkının yüreğindeki öfke, Mübarek'in iktidarda kalmasına daha ne kadar müsaade edebilir? Filistin'deki acıyı Japonya'daki bir duyarlı insan kadar bile hissedemeyen bir yönetim, İslam ülkesinde ayakta kalabilir mi?
Bush, vahşi politikalarıyla İslam coğrafyasında Amerika'nın itibarını yerlerde süründürdü. En sonunda dünyanın en anlamlı protestosu olarak "ayakkabılı" bir hücuma maruz kaldı. İsrail, İslam coğrafyasında, kanlı bir bıçak gibi duruyor.
Obama, Amerika'nın vahşet serüvenine "ortak olmayabilme" ihtimali ile bir sempati yönelişine muhatap oldu. (Şimdiki suskunluğu itibar aşınmasını başlattı bile.) Bütün bunlar anlamsız olabilir mi? Bu coğrafya, yani İslam coğrafyası halklar planında aşağı yukarı ortak bir duygu iklimini yansıtıyor. Bu duygu ikliminin ana karakterinin, mazlumiyete isyan, emperyalist - sömürgeci müdahalelere başkaldırı olduğu söylenebilir. Bu noktada İslam toplumları çok bir "mezhep - maşrep farkı" bile gözetmiyor.
Yer yer Ahmedinejad'ın söylemleri bile sempati topluyor. İsrail'in Lübnan'a saldırısında insanlar, "Mezhepleri şia" diye düşünmeksizin Hizbullah'ın yanında yer aldılar. Son Gazze vahşetinde de Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, çok açık biçimde sünni olduğunu bile bile "Hamas'ın yanında" saf tuttu. Ne oluyor, biliyor musunuz? İslam toplumları gittikçe çok daha net biçimde, mevcut yönetimlerle zıtlaşıyor.
Mevcut yönetimler, Amerika - İsrail eksenine düştükleri oranda, halktan kopuyorlar ve iktidarları, "zoraki (zorba mı demeliyim?) iktidarlar" haline geliyor. Şunu söylemek mümkün: Bu vahşet sürecini ne İsrail devam ettirebilir, ne İsrail'e karşı suskun hatta destekçi yönetimler? Amerika dahil!. Başbakan Erdoğan gibi söyleyelim: -Zulm ile abad olunmaz!
BUGÜN