Gazze insanlığın aynasıdır

Ahmet Varol

Gelecek nesillerin günümüzün tarihini okuduklarında sadece teknolojinin gelişme hızına, lüks şehirlerdeki yüksek binalara ve siyasi gelişmelere bakacaklarını sananlar elbette yanılıyorlar. Gazze’ye de bakacaklar.

Oraya gidenler, oradaki gerçekleri görenler manzaranın tahmin edilenden, kamuoyuna yansıtılandan çok daha perişan olduğunu dile getiriyorlar. Ama böyle perişan halde yaşayan bir buçuk milyon nüfuslu bir topluluğa insanî yardım ulaştırılması hâlâ engelleniyorsa günümüz insanlığının önemli bir ayıbı olarak tarihe geçecektir.

Filistin Platformu Başkanı Erol Yarar I. Uluslararası Gazze’nin İmarı Konferansı’nda yaptığı konuşmada önemli bir noktaya dikkat çekti. “İnsanî çözüm siyasi çözümü bekleyemez” dedi. Gazze’nin bugün önce insanî çözüme ihtiyacı var. Yarar, Gazze’de insanların su tesislerinin ve altyapı hizmetlerinin yıkılması sebebiyle bakteriler ve çeşitli kimyasal maddeler içeren sular içmek zorunda kaldığına dikkat çekerek onlara temiz su içirmenin insanlığın ortak bir görevi olduğunu dile getirdi. Orada evleri yıkılan insanlar birkaç ay sonra kışa girecekler ve kış gelmeden önce kendilerine bir barınak temin edilmesi gerekiyor.

Ne yazık ki işgal güçlerinin insanlık dışı saldırıları sebebiyle ortaya çıkan durum, kötü şartlar ve zorluklar Siyonist yönetimin siyasi hesaplarının hayata geçirilmesi için bir baskı aracı olarak değerlendiriliyor.

Gazze’nin İmarı Konferansı’nda bir araya gelen işadamları ve sivil toplum kuruluşları fizibilitesi hazırlanmış 460 projenin tamamını hayata geçirmeyi taahhüt etti. Çünkü yine Erol Yarar, söz konusu projelere sponsor bulunması için düzenlenen birinci oturumun sonunda yaptığı açıklamada katılanlardan projelerin ne kadarını üstlenebileceklerini belirlemelerini istedikten sonra kalanını Türkiye adına yani Türkiye’den temsil ettikleri iş çevresi adına taahhüt edeceklerini dile getirdi. Böylece fizibilitesi hazırlanan ve bir rehber kitaba yerleştirilen projelerden herhangi biri açıkta kalmamış oldu. Bundan sonrası siyasi çevrelere düşüyor. Ya ambargonun kaldırılması ve Rafah sınır kapısının normal gümrük kapısı haline getirilip tamamen açılması için Mısır’a baskı yapılması ya da Türkiye ve Kıbrıs üzerinden güvenli bir deniz hattı oluşturulup söz konusu projelerin hayata geçirilmesi için gereken ihtiyaç maddelerinin Gazze’ye sokulmasına imkân tanınması gerekiyor.

Konferansta konuşma yapan Filistin İş Konseyi Başkanı Ebu Ubeyde, ambargo ve saldırılar sebebiyle Gazze’de ortaya çıkan duruma dikkat çekerek bu bölgede nüfusun dörtte üçünün insanî yardım kuruluşlarının yardım ve destekleriyle hayatlarını idame ettirdiklerine dikkat çekti. Yani söz konusu projelerin hayata geçirilmesi sadece yaraların sarılmasını sağlamakla kalmayacak aynı zamanda işsiz kalan kesimin önemli bir kısmına iş imkânı sağlanacak. Bunların bir kısmı projelerin hayata geçirilmesi merhalesinde bir kısmı da oluşturulacak kurumlarda iş bulmak suretiyle kalıcı olarak kendi geçim imkânlarına kavuşacaklar. Böylece yardım kuruluşlarına el uzatmaktan kurtulacaklar.

Ebu Ubeyde konuşmasında, Siyonist işgal devletinin uyguladığı ambargonun aşılmasında güç birliğinin önemine dikkat çekerek “eğer işgalciler Gazze’deki halkımızı hedef almada sınır tanımıyorsa biz de onlara karşı güçlerimizi birleştirmeli, üzerlerindeki eziyeti gidermede birlikte hareket etmeliyiz” dedi.

Gazze’nin İmarı İçin Uluslararası Arap Komitesi Başkanı Vail Sakka da yaptığı konuşmada imar projelerinin fizibilite çalışmalarının yapılmasında izlenen yol ve bu projelerin hayata geçirilmesi için yürütülen ön çalışmalar hakkında bilgi verdi. Sakka, Gazze’nin imarı için bir sivil komite oluşturulmasının ve bunun merkezinin Türkiye’de olmasının kararlaştırıldığını dile getirdi.

Sakka’nın konuşmasında “Arap ülkelerinin muhasarasını Türkiye’nin yarmasını bekliyoruz” sözü çok dikkat çekiciydi ve de katılanların tümünün tezahüratına vesile oldu. Bir Arap ülkesinden önemli bir şahsiyetin bunu vurgulaması, muhasaranın sadece İsrail işgal devleti tarafından değil aynı zamanda Arap ülkelerindeki işbirlikçi yönetimler tarafından uygulandığını, hatta bu muhasaranın birinci derecede Arap ülkelerinin bir muhasarası olduğunu dile getirmesi düşündürücüydü. Türkiye’nin de deniz yoluyla bu muhasarayı yarması ve insanlık tarihine geçecek önemli bir çıkışa imza atması mümkündür.

Vail Sakka konuşmasında aynı zamanda mal ile cihadın önemine dikkat çekerek mal ve servet sahiplerine bu sorumluluğun düştüğünü, Filistin’de yaşanan durumun değiştirilmesi için herkesin sorumluluğunu görüp ona göre katkıda bulunması gerektiğini hatırlattı.

VAKİT