Gösteriler bugünden yarına ne değiştirecek sorusunun cevabı, şu: Evet, değiştirme gücü var. Bir şey yapmamak hem Allaha karşı sorumluluk alma anlamına gelir ve kul için yeri gelir mazeret olur. İkincisi haklı görülen bir davada insanlar yalnız olmadıklarını hisseder. Sokaklardan hayatın her alanına taşınan ezgiler, tekbirler haline gelir. Temaslar olur ve bağlar kurulur. Hac yeri misali. Siyaset erki sokağa kulak vererek icraatlerini düzenler, halkın seçimi sadece sandıkta değil, meşru taleplerde bulunmalarıyla sağlanır. İktidar tepki gelmesinden çekindiği bazı siyaset ve uygulamaları sokakta karşılık bulan bir kıvılcım sayesinde gerçekleştirebilir. Risk alır ama yapar. Bazen sayıca üstün olmamak avantaj bile olabilir. Kitleselliğin zayıf kalması bir handikap da olsa, azın da gücü her zaman vardır. Öyle olmasaydı, az sayıda katılımla 27 Ocakta düzenlenen İstanbul Boğaz şeridindeki gösteride olduğu gibi Gazze’ye destek eylemlerine karşı yer yer histerikleşen seküler tepkiler ortalığa saçılır mıydı? Irkçılık gibi toplumların geniş kesimlerinin içine yılan gibi çöreklense de, bir avuç insanın duyarlılığı öne çıkar ve asıl belirleyici olabilir.
Tarih kuru çoğunluğun değil, kitlelerin kaderine ve yönelimine dair durumları önceden hesap edilerek yapılan siyaset ile şekillenmiştir. Değişim genelde sanılanın aksine öncü lider ve dar gruplar öncülüğünde gerçekleşir. Azın gücü ve ağırlığını sayısallıktan öte tutarlılık, etki ve zamanlama faktörleri belirler.
Sokaklar bir taleptir. Eğer bu talep çizgisi geriye çekilirse mevcut haklardan geriye gidişler olur, yeri gelir elden kayıp gider. Haklara sahip çıkma konusunda sokaklar pazarlık gücünü canlı tutar. Düşünce ve eylem uyumu açısından zihinde görünmez olan şeyleri slogan olarak, duruş olarak pratiğe döker ve hayata tercüme eder. Eylemler geleceğe düşülen kapak resimleridir. Sessiz kalınmayan, haksızlığa karşı çıkılan her an geleceğe mesaj bırakır. Bu yönüyle de ışık saçmaya namzettir. Eylemlerden yansıyan bir resim karesi hacimli bir metinden daha etkili hale gelir. Gösteriler ‘gelecek nesiller görsün’ diye bırakılan ayak izleridir. Yeri geldiğinde ‘suçluya ayağa kalk’ dedirtecek irade buradan serpilir ve yeşerir. Elbette adımlar sokaklarda her zaman aynı ton ve dinamizmde devam etmez. Yürütme erki ve hakim siyaset rayında ise talep-pratik dengesi daha az kusurlu işlediğinde, olaylara ve sorunlara duyarlı çevrelerin siyaset yapma maharetinin tarzı değişecektir
Gazze gibi suskun ve kalpsiz kalınmayacak olaylar bütünü karşısında ne yürüyüşler ne diğer çabalar tek başına yeterli olmayabilir. Nihayetinde destek eylemleri birer tebliğdir. Usulüyle, çevreye gösterdiği saygıyla bir örnekliktir. Kim bilir çağrıya kulak verenler artar, yeni gündemlere daha açık hale gelir.
Her şey son kertede kendimizi diri tutmak için bir çabadır. Bu yanıyla Gazze’nin belki kurtulmasına yetmeyebilir. Her halükarda, bu duyarlılık kartopuna dönüşür diye beklemek duadır.