Gazze için kelimeler ordusu

SÜLEYMAN CERAN

Joseph Goebbels, 1933 yılında Nazilerin iktidara gelmesinin ardından 13 Mart 1933'te Kamuoyunu Bilgilendirme ve Propaganda Bakanı oldu. Adolf Hitler, propagandanın, algının, manipülasyonun ne denli önemli olduğunu biliyordu ve Goebbels’i en güçlü silahı olarak intiharına kadar kullandı. Hitler’in zulmüne uğrayan Yahudilerin, yıllar sonra Filistin’i işgal ettiklerinde kendilerini sistematik olarak katleden Nazilere hemen her yönleriyle benzeyeceklerini kim bilebilirdi? Bugün Filistin’i yıllardan beri işgal altında tutan İsrail yönetimi, Filistinlileri katlediyor, mülklerine el koyuyor ve oluşturduğu algı ortamıyla uluslararası destek bulmakta zorlanmıyor. İşgalci İsrail’in cephe dışı savunmasında kilit rolü modern zamanların Joseph Goebbels’i olan Ruth Wisse gibi akademik isimler üstleniyor.

Ruth Wisse, 1936 yılında bugünün Ukrayna’sında doğmuş bir Yahudi. Kanada’da büyümüş, üniversite eğitimini Columbia Üniversitesinde almış, yıllarını Yahudi tarihine, kültürüne, karşılaştırmalı edebiyata adamış ve Harvard Üniversitesinden de emekli olmuş bir akademisyen. İlerlemiş yaşına rağmen, İsrail’i ve işgal politikalarını her ortamda anlatmaya, gayri nizami harp içerisinde algılara, manipülatif dünyaya hitap etmeye devam eden bir manipülatör. David Singer onun için, “Arap-İsrail çatışmasını çevreleyen fikir savaşında, Ruth Wisse, İsrail yanlısı tarafta beş yıldızlı bir general olarak yer alıyor.” demesi asla boşuna değil. Oldukça etkili çalışmalarıyla Wisse, Filistin-İsrail savaşında, Siyonistler safında, en önde mevzilerde çatışmalara kelimeleriyle katılmaya, varlığını işgale adamaya devam ediyor.

İşgalci İsrail’in başbakanlarından Golda Meir, dönemin Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat'a “Çocuklarımızı öldüren Arapları affedebiliriz. Ama çocuklarını öldürmeye bizi zorladıkları için asla affedemeyiz.” diyordu.  Meir’e göre Filistinliler, çocuklarını öldürmeleri için kendilerini adeta zorlamaktaydı. Golda Meir, öldüğünde yıl 1978 idi. İşgalci İsrail’in Filistinli sivilleri öldürmedeki bahanesi hiç değişmedi. Filistinliler, İsrail’i, kendi çocuklarını öldürmeye zorlamaktaydı. Böylesine saçma sapan bir savunmayı ciddi bir değerlendirme olarak servis edebilen işgalci İsrail yönetimi, buna inanmaya hazır ciddi kitleleri de yaratmayı ihmal etmedi. Nazi Propaganda Bakanı  Joseph Goebbels’in en iyi talebelerinin, takipçilerinin hep Yahudi olması da oldukça düşündürücü. Katiline benzeyen Yahudiler, tarihin garip ve tehlikeli bir cilvesi olsa gerek.  

Ruth Wisse, Commentary dergisinde, Aksa Tufanı sonrası başlayan İsrail soykırımı ile ilgili olarak 21 Nisan 2024’te yazdığı yazıda, şu cümleleri kuruyordu: “Sinvar, İsraillileri Filistinlileri öldürmeye çekecek devasa bir yeraltı şehri inşa ederek bu stratejiyi yeni bir seviyeye taşıdı. Silahlar, füze rampaları ve terörist komuta merkezleri hastanelerin, okulların, camilerin ve konut binalarının altına yerleştirildi ve İsraillileri, saldırıları durdurabileceklerse hava saldırılarıyla veya akla gelebilecek herhangi bir kara operasyonuyla sivilleri öldürmeye zorladı.” HAMAS lideri Yahya Sinvar, yer altındaki komuta merkezlerini hastanelerin altına inşa ederek İsrail’i buralara saldırı yapmaya zorlamış. Üstelik Wisse, bu yazıyı yayınladığında soykırımın 6. ayıydı ve binlerce masum kesintisiz bombardımanlarda şehit edilmişti. Gazze’de pek çok hastane ve sağlık tesisi yerle bir edilmiş ama direnişe ilişkin elle tutulur tek bir kanıt bile bulunamamıştı. Hastanelerin altında direniş tünelleri asla yoktu ve hastanelerde de mücahidler bulunmuyordu.

Nice bombardımana, nice katliama kılıf yapıldı bu cümleler. Ruth Wisse, soykırıma bahane üretmeye şu cümlelerle devam ediyordu: “İsrail'i misilleme yapmaya kışkırtmasındaki amacı, Gazze'nin ‘insani krizini’ ve sivil kayıpların bedelini yaratmak ve kötüleştirmeye devam etmek, böylece Filistinliler için liberal sempati ve avantajlı bir ateşkes için uluslararası çağrılar uyandırmak ve en önemlisi, kaçınmak için her şeyi yapacakları bir savaşta askerlerini feda etmek zorunda kalan İsraillileri demoralize etmek.” Wisse’ye göre çocuk ölümleri HAMAS’ın ve Yahya Sinvar’ın istediği bir şeymiş ve İsrail bunu yapmaya zorlanıyormuş. Bu algı durmaksızın Batı’ya ve Amerika’ya pompalanıp duruyor. On binlerce sivilin katledilmesinin sebebi, Gazze direnişinin İsrail’i zorlamasından ibarettir. Dünyanın en demokratik ordusu İsrail’dir. Evlerde hırsızlık yapanlar, keskin nişancı ateşiyle çocuk katledenler, çadırların üzerine ateş topları bırakanlar, erkek mahkûmlara tecavüz edenler, ekmek sırasını ve yardım konvoylarını vuranlar, doktorları işkenceyle öldürenler, Gazze’de nefes alan herkesi -insan yahut hayvan fark etmeksizin- hedef alanlar bunu isteyerek yapmamışlar. Yeryüzündeki milyarlarca insanın buna inanması isteniyor. İnsanlığın inandığı yok. İnanmış görünenlerin ise mecburiyetleri var. İsrail; Amerika, İngiltere ve Fransa için her ne kadar desteklense de şımarıklığından, zorbalığından ve yobazlığından rahatsız olunan bir sivilceden başka bir şey değil; sevmiyorlar ama katlanmak zorundalar.

Gazze için atılan hiçbir adım, kurulan hiçbir cümle, yapılan hiçbir boykot, tek kişilik bile olsa hiçbir eylem küçümsenemez; bunların hepsi direniş için bir halkadır. Halkaların bir araya gelerek belli bir disiplin içinde zincir oluşturması gerekir. Saldırı altındaki tüm İslam beldeleri için kelimelerden, seslerden, renklerden, hislerden oluşan bir ordu kurulması zorunluluktur.

Ruth Wisse, ilgili makalesinin dışında sosyal medyaya da düşen son konuşmasında, oldukça sinirli bir şekilde durarak ve parmaklarını kameralara/milyonlara doğru sallayarak Amerikan halkına, Amerika’daki Yahudilere şu şekilde seslenmekten çekinmiyordu: “Sizin işiniz, bizi iyi göstermek. Amerikan Yahudilerini iyi göstermek bizim işimiz değil. Bunu nasıl yapacaksınız, anlatayım! Her birimiz, iki yıl, üç yıl, bazılarımız beş yıl, sonra da hayatımızın geri kalanı boyunca orduya hizmet etmek zorundayız. Sizler, kelimeler ordusunda hizmet etmek zorundasınız. Şu anda içinde bulunduğumuz askerî mücadeleden çok daha önemli olan siyasi mücadeleyi yürütmeyi öğrenmek zorundasınız. Sizden gelip asker olmanızı beklemiyoruz, kampüslerde nasıl karşılık vereceğinizi, nasıl tartışma yapacağınızı öğrenmek zorundasınız. Her şey değişiyor, zemin altımızdan kayıyor, dil sürekli olarak değişiyor, kesişimselcilik 10 yıl önce bir kelime bile değildi, şimdi artık böyle bir kavram var, bunu takip etmek zorundasınız. İsrail'in, Siyonizm'in doğası hakkında sözlü savaş yapılmasına asla müsaade etmeyin. ‘Kelimeler Ordusu’nda hizmet etmek zorundasınız.” İsrail’in yaptığı her şeye kılıf bulmak, zeytinyağı gibi üste çıkmak, meşruiyeti sürekli elde tutmak için yazarlardan, sanatçılardan, bürokratlardan, siyasetçilerden, sosyal medya fenomenlerinden, gazetecilerden, iş adamlarından oluşan bu devasa grubun var olan ‘Kelime Ordusu’na hizmet etmek zorunda olduğunu deklare ediyordu Wisse.

Orduları karşılaştırırken sadece tankla, uçakla, topla veya tüfekle değil gayrinizami güçleriyle de karşılaştırma yapmak gerekir. Silahlarla birlikte ekonomi, siyaset, edebiyat, sanat, sinema, felsefe, insan kaynağı, sosyal medya, teknolojik yaratıcılık ve uluslararası destek gibi pek çok unsuru terazinin kefelerine koyarak değerlendirmeliyiz. Gazze cephesi milyonlarca sivil destekçisi olmasına rağmen siyasi, ekonomik, askerî olarak zayıf bırakılmış durumdadır. İşgalci İsrail cephesi, çeşitli şer odakları tarafından askerî ve siyasi olarak durmaksızın beslenmektedir. Sosyal medya, WhatsApp benzeri uygulamalar işgalcinin emrinde hareket ederken; Gazze direnişi sürekli sansüre, baskıya ve yalnızlaştırılmaya tâbi tutulmaktadır. Yapay zekâ teknolojisi Gazze’de daha çok sivil katletmek için en üst düzeyde kullanılmaktadır. Egemen sinema dili Yahudi sermayesinin elindedir. Küresel pek çok marka da işgalci İsrail safında yer almaktadır. Türkiye dâhil pek çok ülkede İsrail yanlısı ürünlere boykot uygulaması güçlenerek ilerlemektedir. Buna rağmen boykota uğrayan tek bir marka bile “Biz İsrail’i ve yaşanan soykırımı desteklemiyoruz.” şeklinde tek bir açıklama, tek bir pişmanlık ifadesi göstermemiştir. İşgal yanlısı markalar milyarlarca dolar zarara rağmen saflarını bozmamıştır. Oysa yerli ve milli denilen markaların Gazze direnişine dair kurduğu tek bir cümle dahi yoktur.

İşgale karşı direnişte Gazze dışında saflar dağınıktır. Gazze saflarında olması gerekirken işgalci İsrail saflarında alenen yer alanlar; alenen olmasa da tarafsızlık, sessizlik, tepkisizlik, yok sayma, görmeme davranışlarını seçerek dolaylı biçimde işgali destekleyenler bulunmaktadır. Gazze direnişine verilen halk desteğini küçümseyenler, fetvalar yahut bambaşka argümanlar geliştirerek, politik çıkarları ön planda tutarak direnişe verilen desteği zehirleyenler de işgalcinin kefesine katkıda bulunmaktadırlar.

Aksa Tufanının yıl dönümü içindeyiz. Gazze direnişi, işgalci askerlerin ve sistemlerinin kâğıttan kaplan olduğunu cümle âleme göstermiştir. İşgalci, tarihinde görmediği kayıpları askerî, ekonomik, siyasi, psikolojik ve demografik olarak görmüştür. Askerî, ahlaki ve siyasi üstünlük Gazze lehine olduğu halde direniş yalnız bırakılmıştır. İşgalci İsrail ise yaptığı tüm ahlaksızlıklara, şımarıklığa ve vandallığa rağmen askerî olarak durmaksızın beslenmiştir. Koca koca ülkelerin pes edeceği saldırılarda Gazze halkı bir yıldır teslim olmamıştır. İşgalci İsrail, 360 kilometrekarelik Gazze’yi ele geçirememiştir. Direnişin hiçbir liderini teslim alamamıştır. Tankları, helikopterleri, türlü zırhlıları Gazze sahilinde demir yığınına dönmüş durumdadır. Direnişe diş geçiremeyen İsrail, olanca hıncını kadınlardan ve çocuklardan çıkarmaktadır.

Gazze için atılan hiçbir adım, kurulan hiçbir cümle, yapılan hiçbir boykot, tek kişilik bile olsa hiçbir eylem küçümsenemez; bunların hepsi direniş için bir halkadır. Halkaların bir araya gelerek belli bir disiplin içinde zincir oluşturması gerekir. Mevzilerin toparlanması, kendiliğinden oluşan kelime timlerinin takımlara, takımlardan bölüklere ve sonrasında taburlara dönüşmesi gerekir. Kelime taburları zamanla tümene, kolorduya ve sonrasında orduya dönüşecektir. Gazze ve saldırı altındaki tüm İslam beldeleri için kelimelerden, seslerden, renklerden, hislerden oluşan bir ordu kurulması zorunluluktur. Günler aramızda evrilip çevrilmektedir. Savaşlar, zaferler, yenilgiler birbirini takip eder durur. Çalışan, örgütlenen, güçlenen, risk alan, inanan ve fedakârlık yapan kazanır; pasif duran, edilgen hareket eden, zayıflayıp dağılan kaybeder; sünnetullah kesintisiz bir biçimde işlemeye devam eder.