Aydın Ünal / Yeni Şafak
Yeniden Refah’ın isabetsiz tercihi
2023 seçimlerine Cumhur İttifakı içinde giren Yeniden Refah Partisi (YRP) yerel seçime tek başına giriyor. YRP bu kararı almadan önce AK Parti ile bir müzakere süreci oldu. Ne istendi ve görüşmeler neden olumlu sonuçlanmadı bilmiyoruz. Ancak bildiğimiz şu: YRP, AK Parti’den ayrılan siyasetçileri transfer ederek ve AK Parti’ye reaksiyonun adresi olmak umuduyla sahaya çıkıyor.
Cumhur İttifakı içinde yer almayan bir YRP’nin tepki oylarını toplayıp toplamayacağı muamma. Seçmen, ittifak içinde oylarını rahatça dağıtabilir ama ittifak dışı bir partiye kolay kolay yönelmez. Eğer yönelirse, bunun AK Parti’ye az da olsa zarar vereceği ama YRP’ye değil, başta CHP olmak üzere AK Parti’nin rakiplerine yarayacağı kesin.
YRP’nin, “yangından mal kaçırma”, “selden kütük kapma”, “döküntü toplama” olarak nitelendirilen bu politikasını şahsen çok yadırgamıyorum. YRP yönetimi ortada bir fırsat olduğunu düşünüyor ve bu fırsatı değerlendirmek istiyor. Son derece doğal.
Sorun şurada ki, bir siyasi partiyi, dükkân gibi, işletme gibi görür, kâr-zarar mantığıyla, fırsat kovalayarak yönetirseniz, uzun soluklu, kalıcı bir hareket ortaya koyamazsınız. Siyasi partiniz saman alevi gibi bir miktar parlar ve anında söner. Günün sonunda elde ettiğiniz kârla birlikte kuruluş sermayesini tüketir, iflas eder, unutulup gidersiniz.
Oysa YRP, kurulduğunda, kalıcı olma, uzun soluklu bir siyasi hareket inşa etme umudunu ve potansiyelini taşıyordu.
AK Parti’nin özellikle 2016 sonrasında merkeze daha fazla yerleşmesiyle birlikte dindar/muhafazakâr kitlede bazı hoşnutsuzluklar ortaya çıktı. Saadet Partisi’nin bu boşluğu dolduracak mecali hiç olmadı. AK Parti’den koparak kurulan Deva ve Gelecek Partileri ise bu boşluğu değerlendirmek yerine minik birer CHP olmayı tercih ettiler. YRP ise, ilkeli ve kararlı duruşu, cesur söylemleri, özellikle Kemalizm, LGBT ve İstanbul Sözleşmesi gibi meselelerdeki sağlam itirazları sayesinde bu boşluğu doldurma kabiliyeti gösterdi.
YRP, “döküntü toplamak” ya da fırsatları değerlendirmek yerine, bu ilkeli, kararlı, cesur duruşunda ısrar etseydi, bugünün olmasa bile yarının güçlü siyasi hareketi olabilirdi.
Bugün artık YRP’nin ne kadrolarında, ne dilinde, ne de politikalarında bir bütünlük var. Artık bir renkten ya da ahenkten söz etmek mümkün değil. Bu haliyle YRP gelecek vadetmiyor. Siyasetteki boşluk orada öylece duruyor. YRP ise son derece isabetsiz tercihiyle, kazansa bile kaybedecek partiye dönüşüyor.
Bir umut daha heba oluyor ve maalesef büyük bir hayal kırıklığı daha yaşanıyor.
Tam olarak ne diyorsunuz?
Gazze’de devam eden soykırım Ramazan’la birlikte yüreklerimizi daha fazla dağlıyor. Ne yazık ki dua ve boykotun ötesinde elimizden, dilimizden bir şey de gelmiyor. Bu acziyet ile kıvranırken, her “Gazze” ya da “boykot” deyişimizde birileri çıkıp “Siz bir şişe kolayı boykot ederken İsrail’e şu kadar gemi gidiyor, şu kadar ihracat yapılıyor” diyerek irinini üzerimize boşaltmaya kalkıyor.
Tam olarak ne demek istiyorsunuz? “Boşuna kürek çekmeyin” mi diyorsunuz? “Bırakın İsrail Filistin’i yok etsin, hiç ama hiç sesiniz çıkmasın” mı demek istiyorsunuz? “Filistin’i, Gazze’yi unutun” mu demek niyetindesiniz? Neyin peşindesiniz tam olarak?
İhracatı, İsrail’e giden gemileri göstererek, İsrail adına uşaklık yapıp boykot kırma niyetinde değilseniz, amacınız bizi sıkıştırmak mı? Buradan siyasi rant mı elde edeceksiniz? Hiç mi vicdan kalmadı, hiç mi insaf kalmadı, insanlıktan bu kadar mı uzaklaştınız? Bunun bir iç siyaset meselesi olmadığını anlayamayacak kadar mı kalbiniz karardı?
Bakın bir kez daha yazalım: Kim ki yağmurlu günde İsrail’e bir damla su veriyorsa, eli kurusun, dili kurusun, soyu kurusun!
Kim ki elimizdeki yegâne silah olan dua ve boykota dil uzatıyorsa, mübarek günde Allah ona hak ettiğiyle muamele etsin.
Dua ve boykot aynı zamanda direniş ruhunu canlı tutar. Gazze için duaya, boykota, direnişe devam!