Ersin Çelik / Yeni Şafak
Kopartılan fırtına, kuklalar ve kuklacı
Galata’daki tarihi yürüyüşün nerelerde nasıl bir karşılık bulduğunu, 1 Ocak sabahı Boğaz’ın girişinde oluşan ‘sivil hattın’ kimlere ne tür mesajlar verdiğini anlamamız için kopartılmak istenen fırtınaya bakmalıyız.
Gazze’deki soykırımda üç ay geride kaldı, artık 100’üncü günün içindeyiz. Cümlesini kurmak bile insanlık için çok büyük bir ayıp. İsrail ve ABD’nin tüm dünyayı esir eden akıl tutulması ne kadar devam edecek, "bu kadar da olmaz" diyeceğimiz daha hangi vahşetleri izleyeceğiz bilmiyoruz? Bir kişinin, topluluğun, halkın ve de devletin düşebileceği en aşağılık mertebe her geçen gün daha da aşağılara iniyor. Kur’an-ı Kerim’de Tin Suresi’nde yapılan “onu aşağıların aşağısına indirdik” tanımı bugün için İsrail’dir, Amerika ve diğer ortaklarıdır.
Böylesine bir vahşet manzarasının ortasında Galata’daki yürüyüşün sonrasına dönecek olursak, şehitlerimiz ve Gazze için meydanlara inen yüz binlerin, kriminalize edilerek hedef gösterilmeye çalışılması da politik aşağılıktır. Yenir yutulur olmayan ağır hakaretler, provokasyonlar, bile isteye söylenen yalanlar, baroların bildirileri ile ayrıştırma ve bölme odaklı fitne planlarını son bir hafta da tüm boyutlarıyla gördük.
Bu son bir haftada yaşadıklarımız hiç de normal değil zaten. Özgür Özel’in, CHP’ye genel başkan olamama başarısızlığını Türkiye’ye ödetmeye kalktığı bir süreçten geçiyoruz. Öyle olmasa yumruk hadisesine karışan üniversiteli gence milletvekili ve avukat yollayıp fotoğrafını tişörte basmak istemezlerdi. Öyle olmasa CHP Gençlik Kolları o yumruğu sosyal medyada provokasyon afişi yapmazdı. Öyle olmasa Özgür Özel, Galata Köprüsü’ndeki yürüyüşle ilgili “1 Ocak sabahı, namaz sonrası miting yapılması da son derece riskli. Yeni yılı kutlayıp eve dönenlerle çok kötü şeyler olabilirdi” demezdi.
Türkiye, şehirlerin belediye başkanlarını belirlemek için yerel seçimlere hazırlanırken muhalefetin 28 Şubat sürecinde takılıp kalması hiç de hayra alamet değil. Anlaşılan, birileri birilerinin eliyle Türkiye’yi geride bıraktığımızdan daha zor günler beklesin istiyorlar. Bakınız İstanbul seçimleri üzerinden oluşturulmak istenen algının işaretlerini vermeye başladılar. Murat Kurum aday ilan edilir edilmez, İstanbul’un Araplara satılacağı tezviratını yaymaya başladılar. Türkiye’yi çok farklı bir yerel seçim süreci bekliyor. Düğmeye basanlardan biri de ilginçtir eski İYİ Parti’li Bahadır Erdem oldu. AK Parti’nin Murat Kurum’u açıklamasıylaTweet atan Erdem, “İstanbul’u AKP’nin kazanarak bütün şeriat yanlılarının doğduğum kentin sokaklarını işgal etmesine izin vermem” dedi. Sözcü, Cumhuriyet ve diğer CHP medyası da boy boy haber yaptı Erdem'in tahrik dolu sözlerini. Bu ne demek peki? Çok net; Galata’daki tarihi yürüyüşten sonra başlatılan rejim tartışmaları seçimlere taşınmak isteniyor. Anlaşılan 'yeni CHP', Kemal Kılıçdaroğlu’nun 28 Mayıs’ta İstanbul’da aldığı 51,78’lik oyu koruyacak siyasi bir iklimi oluşturmanın derdinde. Bunun için de İstanbul seçimlerinde inançların ve dünya görüşlerinin öne çıkacağı bir seçim kampanyası planını devreye sokmak istiyorlar. Yoksa seçim öncesi zihinler bu kadar bulandırmak istemeleri asla tesadüf olamaz.
Neyse ki oynamak istedikleri oyun ayan beyan ortada. Her hamleleri görülüyor. Hedef aldıkları, aldırdıkları halk da sükûnetinden taviz vermiyor. Yumruk yese de memleketin ahvalini düşünecek erdemi gösteriyor insanlar Asıl önemli olan ve uyanması gerekenler ise süreçte kullanılan ve suiistimal edilen kitleler... Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’daki aday tanıtım toplantısındaki konuşmasında her bir kelimesi özenle seçilmiş cümleler kurdu. Erdoğan, “Bu süreçte, kullanılan kesim de içinde yaşadıkları toplumdan ve o toplumu ayakta tutan değerlerden habersiz bir güruhtur. Bu güruha mensup kişilerin ortak özelliği elif’i görse mertek sanacak kadar cahil olmalarıdır. Bunlar ülkemizin vatandaşıdırlar. Ceplerinde devletimizin verdiği nüfus cüzdanları vardır ama kendi milletlerine bir turist kadar yabancıdırlar. Cengiz Aytmatov’dan ilhamla ‘mankurt’ diye sıfatlandırdığımız bu kesime mensup etki elemanları, cahil ve cüretkâr oldukları için güdülmeye de son derece müsaittirler” dedi.
Cumhurbaşkanı, uzun bir aradan sonra böylesine sitem dolu ve muhatabını bulan bir konuşma yaptı aslında.Yerden göğe kadar haklı. Gerçekten de yeter artık. Nereye kadar devam edecek böyle? Türkiye’nin enerjisini tüketen, memleketin iradesini 1960’tan beri; zalim, faşist, yasakçı, darbeci ve İslam düşmanı zihniyete teslim edenlerin izinde yürüyen bir anlayış hâlâ var maalesef. Ancak bu "yeni nesil iç mihraklar" neyi amaçladıklarını, memleketi nasıl bir uçuruma sürdüklerinden bîhaberler. Acı olan da şu; Galata’daki tarihi yürüyüşten en fazla rahatsız olan İsrail’in Türkiye içindeki emellerine ulaşmasına düpedüz aracılık ediyorlar. Kuklalık yapıyorlar. Seçimleri aracı kılan ile Türkiye’yi içeriden esir almak isteyen ise aynı kuklacı. Bu çok net!