Gaziosmanpaşa'da “Oruç İbadetinin Mahiyeti ve İlmihali” Konuşuldu

Gaziosmanpaşa Özgür-Der’de Ramazan ayının gelişinden dolayı hazırlanan programda “Oruç İbadetinin Mahiyeti ve İlmihali” konusu Tarık Karaduman ve Fatih Uludağ tarafından sunuldu.

Gerçekleştirilen programda özetle şu konulara değinildi;

Bakara Sûresi (183. Ayet): “Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Umulur ki! Korunursunuz.”

 Bakara Sûresi (184. Ayet) :Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.

Bakara Sûresi (185. Ayet) : “(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir. “

Bakara Sûresi (187. Ayet): “Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde itikafta iken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allah’ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye, ayetlerini insanlara böylece açıklar.”

Toplumumuzda ibadetlerin bir birinden bağımsız olduğu gibi yanlış bir telakki bulunmaktadır. Oysaki İslamda ibadetler bir bütündür. Biri diğerinin tamamlayıcısı mütemmim cüzüdür. Bu bütünlüğün temeli de takva üzerine olmalı ki ( Allahtan sakınma) ibadetin amacına erişmiş olalım.

“Ey Adem oğulları, size çirkin yerlerinizi öretecek giysi, süslenecek elbise indirdik. Takva elbisesi ise en hayırlısıdır” (Araf 26)

“...(Hac yolculuğuna çıkarken) yanınıza azık ( yiyecek, içecek ) alın. ( bununla birlikte ) azığın en iyisi takvadır. ( Bakara 197)

İbadetler takva ile irtibatlı yapılmadığında;

1.İbadetin şekli tartışmalarından öteye gidilememektedir. Basit tartışmalar ile esas hikmetler heba edilmektedir.

2.Namaz , oruç gibi ibadetler yapılmasına rağmen kötülükten, fenalıktan, azgınlıktan kurtulunamamaktadır.

Sonuçta ortaya kapitalizmin argümanı haline kurban edilen tesettür modası, zenginlere verilen şaşalı iftar sofraları ve sırf amirine, başkanına yaranmak, mevki elde etmek için kılınan namaz formu çıkmaktadır.

Oruç kelimesi farsça bir kelime olup Kurandaki adı savm dır. Savm; siyam: sözlükte tutmak, nefsi tutmak, sabretmek anlamına gelmektedir. Hiç şüphesiz oruç sadece aç, susuz kalmak değil kişinin yanlış ve kötü davranışlarından uzak durmasıdır aynı zamanda.

Arapçada savm kelimesinin bir diğer anlamı da terk etmek, vaz geçmektir. Yani oruç bir açıdan tutmak diğer açıdan da ise terk etmektir. İyi hasletlere sıkıca yapışıp kötü ve çirkin hallerden uzak durmak, onları terk etmektir.

Oruç hicretin 2. Yılının 8. Ayında şaban ayının ortalarında kıble değişiminden sonra farz kılınmıştır. Oruç bir türedi olmayıp sizden öncekilere de farz kılındı denilerek Allahın dininin devamlılığına da bir vurgu bu vesile ile yapılmıştır. Peygamberin orucun farzından önceleri de oruç tuttuğu rivayetlerde mevcuttur.

Yahudilerde nefis alçaltıcısı, ona azap edilmesi ve oruçlu birisinin bir şey yapmamasını tanılayan bir oruç vardır.(leviller 16/29-31, 24/26, 28 ve sayılar 29/17) Hıristiyanlıkta en önemli oruç; Hz. İsa’nın çölde tuttuğu 40 gün orucudur. Paskalya bayramından 40 gün önce başlar. Ama günümüzde basit bir perhiz vazifesini almıştır. Hinduizm ve Budizm gibi dinlerde de nefis terbiye etme için oruç şekilleri vardır.

Bizim orucumuz ne ızdırap, ne de perhiz içindir. Bizim orucumuz sabırlı olabilmeyi, susuzluk ve açlığı bilhakkın yaşayarak yılın tamamında bu durumda olan kardeşlerimizi, insanların haleti ruhu yelerini anlamaktır. Bu vesile ile hayatımıza yön biçen, dizayn etmeye çalışan tüketim kültürüne karşı her şeye rağmen ramazanla birlikte hayatımızın, ibadetimizin alemlerin Rabbi olan Allah için olduğunun haykırılmasıdır.

“Çok oruç tutanlar var ki, onlara tuttukları oruçlardan sadece açlık ve susuzluk kalır. Çok gece ibadet edenler vardır ki, onlara da bundan kalan sadece uykusuzluktur.”

“Her kim yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa Allah onun yemesini-içmesini bırakmasına değer vermez.”

Hadislerdeki vurgulardan da görüldüğü üzere orucun asıl gayesi, insanı kötülüklerden uzaklaştırarak olgunlaştırmak, ahlâk ve fazilet sahibi olmasını sağlamaktır. Sadece aç ve susuz kalarak oruç tuttuğunu zanneden kimseler, helâl olan şeylerden uzaklaştıkları halde, esas uzaklaşmaları gereken haramlardan uzaklaşmadıkları için ibadetlerinden bekledikleri karşılığı bulamayacaklardır.

Ramazanın değerlendirilmesi ile ilgili;

1.Kötü olanı terk eden, iyi olana sımsıkı sarılan, Allah için bedenini feda etmenin sabrıyla oruç tutarak.

2.Kötülükten, fenalıktan, azgınlıktan fuhşiyattan koruyacak şekilde namaz kılarak.

Burada teravi namazına vurgu yapmak istiyorum. Spor gibi sadece yatsı ve teravih namazına gelenlerin olduğu bir ortam da olsa bu iklimi iyi değerlendirmeliyiz. Teravih namazlarına katılalım. Çünkü camiye gelen insanlarla diyolog kurabilmemiz her zaman şarttır ve teravih iyi bir fırsattır.

3.Tertil üzere Kuran tilavet ederek. Bir gecenin bin aydan daha hayırlı olduğu geceye ancak kuran okuyarak, anlayarak, hayatımıza tatbik ederek ulaşabiliriz. Hayatımıza nazil olmayan bir okumanın bir faydası olmadığını bilelim.

4.İsraf etmeyelim, fuzuli tüketmeyelim, arta kalanı islami harekete ve ihtiyaç sahiplerine verelim. Fıtır sadakasını verelim. İnfakta bulunalım.

5.İtikafa girelim. İtikaf; belli bir süre mescid, oda gibi yerlerde özellikle ramazanın son on gününde uygulanan bir ibadettir. İtikaf inziva olayı değildir. Bilakis yenilenme, dirilme, rabbimizle yakınlaşma ibadetidir. Hayatı terk etmek değil hayata hazırlanmak tır.

6.İftar yapalım. Şatafattan, gösterişten uzak iftarlar. Maalesef günümüzde özellikle hanımlar “8” çeşit yemek yapacağım diye misafir almaz oldular evlerimize. Bu hastalık Müslümanların ünsiyetini de azalttı.

Rabbimiz ramazanın feyzinden nasiplenen, muhasebesini yapan, yeni yılına hazırlanmış, mücadele ruhuna bürünmüş olmayı ve bu yenilenmenin mükafatı olarak bayrama kavuşmayı ümmeti Muhammede nasip etsin inşallah.

Seminer soru-cevap, katkılar ve toplu olarak teravih namazının kılınması ile son buldu.

Etkinlik-Eylem Haberleri

Sütçü İmam Üniversitesi’nde “Bir peri masalı: Feminizm” konferansı
İnönü Üniversitesi’nde “Gazze” konuşuldu
Özgür-Der, Gazze’deki kardeşlerimizle dayanışmasını sürdürüyor
Batman Özgür-Der’de ‘’İslam ve İnsan’’ konuşuldu
Sağlık çalışanları Gazze'deki soykırımı Antalya'da protesto etti