KENAN ALPAY'ın yorumu:
Hiç kimseyi iman ve İslam dairesinin dışına iteklemek gibi bir hak ve görevimiz olmadığı gibi hiç kimseyi bu dairenin içine çekiştirmek sokuşturmak gibi bir hak ve görevimiz de olamaz elbette. Ne keyfi bir alandır İslam’ın kural ve kaideleri ne de siyasal konjontürel gelişmelere göre kolayca konumlandırılabilen oportünist bir perspektif. Ne var ki başta Hucurat Suresi 16. Ayeti kerimesinde olmak üzere (haşa) Allah’a ve Resulüne dini öğretmek gibi söylem ve davranışlar tarih boyunca hiç eksik olmamıştır.
Siyasal anlamda girişilen kimi mücadeleler veya ittifaklar yer yer itikadi ve ibadi anlamdaki kimi yanlış ve sapmaları kolaylaştırabiliyor. Ancak bir nasihat olarak din bu sapmalara karşı kendisini iyiliği emretme ve kötülükten alıkoyma dinamizmiyle koruyup kollayabiliyor. Bu sebeple siyasal, sosyal, iktisadi veya itikadi alanlarda tezahür eden yanlış ve sapmalara karşı tüm mü’minlerin sorumluluğu bellidir: Allah’ın hükümlerini yüksek sesle hatırlatarak Resulullah Muhammed Mustafa (a)’ın sünnetini ikame etmek.