Kurdukları dikta rejimleriyle halkları köleleştirilmiş ve kendilerine hizmete mahkûm kalabalıklar, kendilerini ise her ne kadar “cumhurbaşkanı, başkan, kral, emir” olarak niteleseler de bu halkların Rableri sayan diktatörlerin gözü bununla doymamıştı. Aynı zamanda halkların kazançlarından vergi, ceza veya başka kılıfla topladıkları malların önemli bir kısmını kendi özel mülkiyetlerine geçirerek korumaya almışlardı.
Bu şekilde özel mülkiyete geçirilen yani halkların servetlerinden gayri meşru yollarla gasp edilen paralar dudak uçuklatan miktarlardadır. Adamlar yetmiş - seksen yıllık ömürden sonra dünyaya veda edeceklerini düşünmeyip kıyamete kadar yaşayabilecekleri üzerinden hesap yaptıkları gibi, “bu süre içinde soyumuzdan dünyaya gelecek tüm nesillerin de bir yerden gelir temin etmeye ihtiyaç duymadan rahatça yaşamalarını garanti edelim ve onların da kıyamete kadar hayatta kalabilmeleri ihtimalini göz önünde bulunduralım!” diye düşünmüş gibiler.
Kaçırılan servetlerin miktarları henüz tam olarak ortaya çıkarılmış değil. Çünkü paraların yatırıldığı finans kuruluşlarının ya da o kuruluşları kontrol altında tutan ülkelerin bazıları diktatörlerle önceden anlaşmalı olduklarından o servetlerin asıl sahipleri olan halkları temsil eden yönetimlerle bugün işbirliğine yanaşmıyor ve bekletilen servetler hakkında bilgi vermekten bile kaçınıyorlar. Fakat dondurulan bazı hesaplardan ve tutulan birtakım kayıtlardan gasp edilen servetlerin önemli bir kısmı hakkında bilgi edinildi. Biz bu rakamların ayrıntısına girmeyeceğiz. Sadece dikta rejimlerinin devrildiği ülkelerde ekonominin rayına oturması için ihtiyaç duyulan kaynakların başında geldiği için geri alınması amacıyla hayli çaba sarf edilen bu servetlere ve arkasındaki kirli oyuna temas etmek istedik.
Oturdukları koltukları bir ömür boyu kendilerine ait görmelerine ve bu süre içinde serveti sorumsuzca kullanmalarına rağmen yine böyle büyük miktarlarda paraları kendi kişisel hesaplarına geçirmeleri herhangi bir askerî darbe veya son dönemde karşılarına çıkan halk ayaklanmaları ihtimalini göz önünde bulundurduklarını ve tedbirlerini ona göre aldıklarını gösteriyor. Üstelik hesaplarını, kaçtıklarında ikamet ihtiyacı duyacakları sarayları pazarlık etmeden satın alabilecekleri ve “kendilerini ölümsüz kılacağını sandıkları mallarının” (Hümeze, 104/3) sunacağı ömür boyu orada “kralca” yaşayabilecekleri şekilde oluşturmuşlar. Ölümden sonrasıyla ilgili hesapları olmadığı için onu düşünmeleri beklenemez. Böyle bir beklentiye layık olsalardı zaten her hak sahibinin hakkını gözetirlerdi.
Diktatörlerin zulümleri altında halkların yoksullaştırılmasının baş sebebi de bu yağmalamadır. Asgari ücretle çalıştırılan işçi ve memurların maaşlarının ödenmesi için emperyalizmin sömürü organlarından faizle ve devletin bağımsız ekonomi politikası geliştirmesini engelleyen borçlar alınırken diktatörlerin ve aile fertlerinin kirli hesaplarına dokunulmuyor.
Diktatörlerin devrilmesinden sonra halkların desteğiyle iş başına geçen yönetimlerin gasp edilen servetleri kurtarmakta zorlanmasının sebebi ise bu paraların ülke dışına kaçırılmış olması. Zaten dediğimiz gibi onlar bu servetleri, saltanatlarını kaybetme ihtimaline karşı bloke ettiklerinden kendi ülkelerinin sınırları içinde kalan bir finans kurumunu da bu açıdan güvenilir bulmayacaklardır.
Gasp edilen servetlerin kurtarılması ve asıl sahipleri olan halkların hazinelerine iadesi yatırıldığı finans kurumlarının bulunduğu ülkelerin yardımcı olmasına bağlı. Fakat ne yazık ki bu ülkelerin bazıları yardımcı olmadıkları gibi yasa dışı yollarla zimmete geçirilen ve hesaba yatırılan paralar hakkında yeterli bilgi vermekten de kaçınıyorlar. Bazı servetler de gasp edenlerin veya onların yakın akrabalarının şahsi hesaplarında değil kendileriyle yardımlaşan ticari kuruluşların ya da onlar adına kurdurulmuş ve yardım toplama hakkına sahip sosyal kurumların hesaplarında tutuluyor. Çünkü yöneticilerin ve akrabalarının gelirleri tahmin edilebildiğinden hesaplarında tutulan servetlerin miktarının çok olması yolsuzlukları açığa çıkarıyor. O yüzden bu servetleri bekleten kuruluşlar en azından hesapları dondurmak suretiyle tamamen gaspçıların kontrolüne geçmesini engellemek zorunda kalıyorlar.
YENİ AKİT