Suriye bağlamında, bölgeye müdahil olan devletlerin pozisyonlarını farklılaştıracak bazı yeni gelişmeler yaşanıyor. Henüz askeri birliklerin fiilen çekilmeye başladığı tespit edilememiş olsa da, Amerika Başkanı Donald Trump’ın Suriye’den çıkış ve eve dönüş için start veren mesajı Türkiye ile PKK-PYD dengeleri kadar Türkiye-Rusya ve İran ilişkilerine de ciddi etkiler yapabilir. Trump’ın geri alınan topraklar ve hezimete uğratılan IŞİD vurgusuna yaptığı ilginç ve en az iki türlü okunabilecek ilave şuydu: “artık savaşma sırası diğerlerinde”.
Türkiye-Amerika ilişkilerini uzun bir zamandır geren, ayrışmaya ve siyasi-stratejik çatışmalara sebebiyet veren öncelikli sıkıntı kaynağı Amerika’nın Fırat’ın doğusundaki PKK-PYD varlığını ‘ileri karakol’ ve ‘garnizon devlet’ aşamasına getirmek üzere izlediği politikalardı. Amerika’yı böyle bir karar almaya iten en önemli sebep hiç kuşkusuz, Türkiye’nin son dönemde giderek sertleşen söylemleri, bölgeye yönelik gün gün artan askeri yığınak ve hareketliliği ve nihayet Fırat’ın doğusuna askeri harekât için sayılı birkaç günden öteye tahammül edilemeyeceği beyanıydı. İran’a ambargo, Rusya ve Çin’i sınırlama gibi konularda ne Türkiye’yi ne de Avrupa Birliği’ni ikna edememiş bir Amerika’nın PKK-PYD üzerinden bölgeyi kontrol altına almak bir tarafa sahada tümden pasifize olmak gibi çok ciddi bir handikapla karşı karşıya kaldığı besbelli.
Bölgedeki Boşluğu Doldurmaya Kim Talip?
Daha birkaç gün önce Amerikan Savunma Bakanlığı (Pentagon) tarafından Türkiye’yi kaba(dayı)ca ihtar eden “Suriye’de tek taraflı bir askeri harekât kabul edilemez” beyanı çok çabuk eskidi. “Fırat’ın doğusundaki PKK-PYD bölgelerine dönük askeri harekât Türkiye ve Amerika arasında çatışma riskini yükseltiyor” türü haberler anlaşılan beklenen sonucu vermedi. Ajanslara düşen haberlere bakarsak PKK-PYD cephesi ve İsrail, Amerika’nın Suriye’den askeri birliklerini çekme kararından epeyce tedirginler. Fransa’nın NATO’dan ayrı bir güç kurarak Suriye’nin kuzeyindeki PKK-PYD varlığını tahkim ederek garnizon devlet sürecini kemale erdirmeden çekilmeye karşı çıktığını biliyoruz. İngiltere meseleyi “İŞİD tehdidi form değiştirerek devam ediyor” tarzında takdim etse de aslında Belçika gibi bölgede Türkiye’nin stratejik galibiyetinden tedirginlik duyuyor.
İlk elde Suriye rejimi, İran ve Rusya da bu stratejik galibiyetin paydaşları olarak sıralanıyor olsa da Amerika kontrolünden çıkan ve fakat Avrupa’nın devletleşme sürecini başarılı kılacak düzeyde destek veremediği vasatta PKK-PYD sahipsiz mi kalacak? Bu süreçte en önemli ve yakın tehdit PKK-PYD’nin eskisinden daha fazla Rusya, İran ve Esed rejimin kontrolü altına girmesi ve bu devletlerin desteğiyle Türkiye’ye karşı alan savunması ve garnizon devlet inşa süreci şeklinde değil öteden beri bildiğimiz terörle yıpratma aparatı şeklinde kullanılmasıdır. Ancak hali hazırda Amerika’nın PKK-PYD ile askeri-siyasi ilişkisi sürüyor. Üstelik daha önce pek çok kez şahit olduğumuz gibi Türkiye’yi yumuşatmak, askeri müdahaleyi erteleyerek yeni oyunlar kurmak gibi taktiklerin devrede tutulmadığını iddia etmek hiç de kolay değil.
Amerika’da yaşanan iktidar mücadelesinin Suriye’ye yansıyan yüzünü akılda tutmadan yapılacak öngörülerin boşa düşmesi yüksek ihtimaldir. Bu şartlarda Trump’ın operasyonel alanlara ilişkin twitter mesajlarıyla ilan ettiği çekilme takvimini veya stratejik değişiklikleri gerek Senato’da gerekse Pentagon ve Dışişleri Bakanlığı’nda geçersiz kılacak soluksuz mesailerin sürüp gittiği tahmin edilebilir. Mesela Patriot füze sistemlerinin Türkiye’ye satışına onay verildiği bir süreçte gerilim ve çatışma noktalarının değişimi yönünde baskıların arta ihtimali de düşük değil.
Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantıları için Türkiye’de bulunan fakat ülkesinde son derece zor ve sıkıntılı dönemler geçiren İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin Suriye ve Yemen üzerine kardeşlik nutukları çekmesinin hiçbir itibarı var mı acaba? Türkiye-İran sadece Suriye’de değil Irak ve Yemen’de, Afganistan ve Orta Asya hatta Doğu Türkistan siyasetinde bile tam zıt kutuplarda duruyor. Amerikan ambargosuna dâhil olmamak lazım ancak İran’ın bölgeyi ateşe ve kana boğan Fars-Şii fanatizmiyle ihraç ettiği devlet terörüne karşı her zaman tetikte olmak gerekiyor. Esed rejimi için kan döken, kitlesel kıyımlara girişen, şehirleri yakıp yıkan İran’ın PKK-PYD’ye karşı Türkiye’yle işbirliği yapacağı masalını kimse anlatmaya kalkışmasın lütfen.
Rakip Değişir, Gerilim Bitmez
Amerika’yla gerilim yaşarken Rusya’yla görece iyi ilişkiler kurmak mümkünken Amerika’nın çekiliş süreciyle birlikte Rusya’nın sahada sergileyeceği siyaset kuşkusuz daha agresif ve yıkıcı çizgisine hızla avdet edecektir. Evet, Münbiç’e operasyonun önünü hep Amerika kesti ancak Fırat’ın doğusundaki diğer PKK-PYD üssü konumundaki Tel Rifat’taki PKK-PYD cephesinin Rusya’nın kontrolü ve koruması altında olduğunu da unutmamak lazım. Gürcistan ve Ukrayna’nın parçalanması dahası Çeçenistan, Azerbaycan ve Suriye’deki Müslüman halkların kan kusturularak bastırılması gibi çok yakın zamanda tanık olduğumuz Rusya’nın bölge politikası Türkiye’ye ne adaletli bir komşuluk ne de geniş ufuklu bir dostluk sunar.
Fırat’ın doğusuna yönelik en kritik ve güçlü engel Amerika’ydı. Peki, Amerika’nın ilan ettiği gibi 60-100 günlük çekilme takvimi hayata geçerse Rusya ve İran PKK-PYD bölgesine yönelik Türkiye’nin askeri operasyonlarına karşı nasıl bir pozisyon alacaktır? “Esed rejimi ülkesinin kuzeyinde askeri bir müdahale için Türkiye’ye müsaade etmedi ki!” plağı mı devreye girer acaba?” Yoksa “Suriye’nin toprak bütünlüğü ve yeni anayasa çalışmaları bağlamında PKK-PYD bölgesine genişletilmiş özerklik vereceğiz, Türkiye süreci sabote etmesin” tarzı bir diplomatik çalım mı göreceğiz sahada? Astana ve Soçi’nin akıbeti Viyana’daki akıbete dönüşürse Türkiye’nin yürürlüğe sokacağı plan nedir ve kimlerle ittifak yaparak bu planlarını işlevsel kılmayı tasarlıyor?
Amerika’nın üzerine epeyce çalıştığı PKK-PYD’nin garnizon devleti de Rusya-İran ikilisinin ayakta tutmak için seferber olduğu Esed/Baas rejimi de Suriye üzerinden hem Türkiye hem de İslam coğrafyası için yıkıcı tehditler ihtiva ediyor. Süreç her hâlükârda zorlu, sıkıntılı ve ciddi riskler taşıyor. Zafer naraları haykırmadan, erken galibiyet turları atmadan, amigo troller vasıtasıyla kısa dönemde yerel seçimlere girerken bir moral kaynağı olarak kullanmadan önce olgular üzerinden değerlendirmekte fayda var. Çünkü bu bölge ve çağda ne verilen sözler ne de kurulan ittifaklar uzun ömürlü olur. Amerika’yla yaşanan gerilim aşılırsa Fırat’ın doğusuna ilişkin yaşanan yüksek gerilimlerin yeni muhatabı Rusya ve İran olabilir. İktidar mücadelesinin tabiatı böyle, şaşırtıcı olmaz.
Yeni Akit