Böyledir bu işler.. Ayaktayken elini öperler, yorulup oturduğunuzda saldırırlar, düştüğünüzde tekme savururlar..
Her yerde her zaman varoldular.. Kıbleleri menfaatleridir.. Kara gün dostları acı söyler ama onlar ak günlerde en tatlı dillidirler..
Leyla Umar, “Saylan'ı mitingde konuşturmayanlar, cenazesinde övgüler yağdırdı” diyor..
Dün sahnede alkışladıkları, imza almak için sıraya girdikleri insanlar Beyoğlu sokaklarında dilenirken kimse yüzüne bile bakmıyor..
Bugün kendilerine el uzatanlarsa, dün kendilerinin küçümsedikleri, “gerici” diye alay ettiklerinden başkası değil..
Her şeyi “şov”a dönüştürüyorlar..
Cahide Sonku’nun dramı ilk değildi.. Son da olmayacak.. Aynı dram devam ediyor..
Ne yazık ki, insanlarda dostluk ve vefa duygusu kalmadı.. Her şey çıkar ilişkisine indirgendi.
Mesela 1. Ordu Komutanı’nın cenaze namazına katılması, tamamen siyasi mesaj vermeye yönelik bir tavır.. Ya da emir-komuta zinciri içinde verilmiş bir karar.. İnsani-duygusal bir katılım değil.. Onun için cenaze töreninde protokol kavgası yaşanıyor..
Cenaze namazını kıldıran imam şov yapıyor. Cemaat de öyle. Abdestli mi değil mi, başı açık-örtülü, kadın-erkek, cümbür cemaat, cenaze namazı kılmasını bilen bilmeyen saf tutmuş namaz kılıyorlar.. Saf tutanların kaçta kaçı ne okuyacağını biliyor?. Oğlu bile anasının cenaze namazını kılmıyor..
Kalabalık ise cami avlusunda bağırıyor: “Türkiye laiktir laik kalacak”.. İmam rolündeki, cübbe giydirilmiş partili “işte bu” diyor..
Çağdaşlık bunun neresinde? Kaba bir şekilde cenaze şova dönüştürülüyor. Cami avlusunda siyaset yapılıyor..
“Niye iktidara mensup kimse gelmedi?” diyorlar.. Gelse de cami avlusunda yuhalasaydınız değil mi? O zaman daha iyi olurdu!? Birçoklarının yaptığı gibi, ömrünüz boyunca sizinle mücadele eden birine ölünce göstermelik de olsa saygı duruşunda bulunacaksınız.. Darbecilikten sanık birine iktidar saygı duracak. Ne derece samimi bir tavır olurdu bu?. Sahi bu eleştiriyi yapanlar, Fethullah hocaefendi vefat ederse gelip saygı duruşunda bulunacak mı?
“Gazeteci Leyla Umar iki yıl önce İzmir'de düzenlenen Cumhuriyet Mitingi'nde Türkan Saylan'ı konuşturmayanların, cenazesinde övgüler yağdırmasına tepki gösterdi. Saylan'ın 50 yıllık dostu olan Umar, ‘Türkan'ı İzmir'de kanserli haliyle kilometrelerce yürütüp konuşturmayan bir kadın, onun cenaze töreninde hiç utanmadan gözyaşı döküp konuştu’ dedi.”
Birilerinin gözyaşı bile politiktir..
Bu insanların akıllarından ve vicdanlarından büyük öfkeleri var.. Herkese hakaretler yağdırıyorlar, darbe çağrısı yapıyorlar. Küfrediyorlar.. Huzursuzlar.. Statülerini kaybediyorlar, saygınlıklarını kaybediyorlar, tezleri çöküyor, yalanları ortaya çıkıyor, halk hesap sormaya çalışıyor ya, çıldırıyorlar..
Ergenekon sanıklarına bakıp sıranın kendilerine gelmesinden korkuyor belki birileri..
Çağdaşlık adına dayattıkları şeylerin içinin boş olduğu, tarih diye öğrettikleri birçok şeyin yalan olduğu anlaşılıyor.. Karanlık çıkar ilişkileri ortaya dökülüyor. Melek diye takdim edilenlerin şeytanlıkları çıkıyor ortaya. Ülkeyi kurtarmaya kalkanların karanlık planları ortaya dökülüyor.. Terörü önlemeye çalışıyoruz derken, terörün arkasındaki rolleri çıkıyor ortaya.. Onun için çok rahatsızlar.. Karamsarlar..
Bu öfkeli tavırları ile başkalarının gözünde ne hallere düştüklerinin de farkında değiller galiba.. Şecaat arzederken sirkatlerini söylüyorlar..
Türkan Saylan’ın cenazesinin kaldırıldığı gün 19 Mayıs’tı biliyorsunuz.. Bir gün sonra basında bir başka haber yer aldı: “Sokaklarda yaşayan ünlü aktöre Darülaceze sahip çıktı.”
Mesut Engin.. Bir yarışmada birinci olmuştu. Mankenlik yaptı, onlarca filmde başrol oynadı. Zengin bir bayanla evlenmişti.. “Vur patlasın, çal oynasın” bir hayat! Magazin dergilerinin kapağında fotoğrafları vardı.. İçki, fuhuş derken, bu gün kimsesiz.. Neyse, İBB sahip çıkmış da Darülaceze’ye kaldırılmış bir zamanların ünlü sanatçısı!
Sanata, sanatçıya verdikleri değer bu, eğer bu yaptıkları sanatsa, bu adamlar sanatçı ise..
Yarın Türkan Saylan’ı da unuturlar..
Mesut Engin, Aydın'ın Söke ilçesinde dünyaya geldi. 1973'te Ses Dergisi'nin düzenlediği yarışmada birinci oldu. Çok sayıda filmde başrol oynadı. Kısa sürede şöhrete ulaştı. Ve bugün Darülaceze’de ölümü bekliyor.. Kimsesiz.. “Eski dostlar”ın çoğu hayatta. Ama ne arayan var ne soran..
Dün batı tarzı yaşamın kültür misyonerliğini yapıyordu. Adına “Çağdaş Yaşam” dedikleri hayatın kendilerini getirdiği “acı son” ortada iken, bugün hâlâ birileri çağdaş yaşam adına gençleri sonu bu olan yolculuğa hazırlıyorlar. Birileri Mesut Engin’in ayak izlerini takip ederek emin adımlarla bilinen sona doğru ilerliyorlar..
Çocuklarımıza sahip çıkalım, Melek maskeli Şeytanlara kanmayalım. İçki, kumar, fuhuş, uyuşturucu ile varılacak yer bu.. Heyecan arayışı, sorumsuzluğu özgürlük sanma yanlışı, ham hayaller, zevkçilik, şeytanın oltasındaki yemlerdir..
Gençler keşke, ekran, sinema ve sahnenin pırıltılarının arkasındaki trajik gerçeği görebilseler.. Selam ve dua ile.
VAKİT