Mehmed Göktaş / Doğruhaber
Saadet asrından çok ilginç bir sahne
Müslümanlar Huneyn savaşında elde ettikleri ganimet kadar hiçbir savaşta elde etmemişlerdi. Müşrikler on binlerce koyunlarını ve develerini bırakıp kaçmışlardı. Asr-ı saadetin bu sahnesini mutlaka bir daha okumanızı tavsiye ederim.
İşte, ganimetler taksim edilirken Mekkeli yeni Müslüman olanların kalplerini İslam'a ısındırmak için Peygamber Aleyhisselam onlara ellişer, yüzer deve veriyordu. Ömürlerini Rasûlullah'ın (s.a.v) yanında geçiren ve kendilerini İslam'ın uğruna feda eden Muhacirlere ve Ensara sadece dörder deve veriliyordu.
Ensarın yaşlı ve olgunlarının dışındaki bir gurup genç bu durumu yadırgadılar.
"Rasûlullah artık kendi kavmine kavuştu. Kılıçlarımızdan daha hâlâ kanları damlayan, onların kılıçlarından da bizim kanlarımızın damladığı insanlara verilen ganimete bak, bize verilen ganimete bak" diyecek kadar ileri gitti bu gençler.
Bütün bu konuşulanlar Rasûlullah'ın (s.a.v) kulağına kadar gelmişti. Rasûlü Ekrem (s.a.v) Ensar’ın ileri gelenlerinden Sa'd bin Ubade'ye Medineli Müslümanları bir yerde toplamasını söyledi, onlar da toplandılar. İçlerinde Ensar’dan başka bir kimsenin olup olmadığını öğrenen Raslullah (s.a.v), Allah'a layık olduğu üzere hamdü senada bulunduktan sonra:
"Ey Ensar cemaati! Sizin tarafınızdan söylenen ve bana haber verilen yersiz ve ağır sözlerin sebebi nedir? Bana karşı kalplerinizde niçin kırgınlık ve üzüntü duyuyorsunuz? Siz böyle mi söylediniz?" buyurdu. Ensarın yaşlı ve olgunları:
"Ya Rasûlallah, bizim söz sahibi ve görüş sahibi olanlarımız ve başkanlarımız bir şey söylemediler, fakat yaşları küçük bazı gençlerimiz: 'Allah, Rasûlü'nü bağışlasın. O bizi bırakıyor da Kureyşlilere ihsanda bulunuyor. Halbuki o Kureyşlilerin kanları daha hâlâ kılıçlarımızdan damlıyor' demişler. Rasûlullah (s.a.v):
"Ey Ensar cemaati! Ben sizi dalalete düşmüş kimseler olarak bulmadım mı? Sizler yollarını şaşırmış kimselerken ben sizin yanınıza gelmedim mi? Allah'ın hidayeti size benim yüzümden erişmedi mi? Sizler yoksul iken Allah benim yüzümden sizleri zengin kılmadı mı? Sizler bir birlerinize düşman iken Allah kalplerinizi benim yüzümden birleştirip ısındırmadı mı? Sizler parçalanmış darmadağın bir durumda iken Allah sizleri benim yüzümden derleyip toparlamadı mı?" diye sordu. Ensar da:
"Ya Rasûlallah! Sen bizi karanlıklar içinde buldun, Allah bizi senin sayende nûra, aydınlığa çıkardı. Sen bizi bir ateş çukurunun başında buldun, Allah bizi senin sayende ondan kurtardı. Sen bizi dalalet ve şaşkınlık içinde buldun, Allah bizi senin sayende doğru yola kavuşturdu. Biz Allah'ı Rabb, İslam'ı dîn, Muhammed'i de Rasûl olarak kabul etmiş bulunuyoruz. Ya Rasûlallah! Sen ne istersen yap. Allah ve Rasûlünün üzerimizdeki minnet ve nimetleri üstündür, Allah ve Rasûlüne minnettarız." dediler.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v): "Ey Ensar cemaati! Siz benim sorularıma neden istediğim gibi cevap vermiyorsunuz?" dedi. Ensar "Sana başka ne cevap verelim ya Rasûlallah? Kavuşmuş olduğumuz bütün nimetler ve ihsanlar Allah'ındır ve Allah'ın Rasûlünün yüzündendir." dediler. Rasûlullah (s.a.v) de: "Vallahi siz isteseydiniz bana şöyle cevap verebilirdiniz:
“Sen bize yalanlanmış olarak gelmiştin, biz seni tasdik ettik. Sen bize terk edilmiş olarak gelmiştin, biz sana yardımcı olduk. Sen yurdundan sürülmüş olarak gelmiştin, biz seni bağrımıza bastık. Sen bize yoksul olarak gelmiştin, biz sana kendimiz gibi verdik, baktık deseydiniz muhakkak ki doğru söylemiş ve benim tarafımdan da doğrulanmış olurdunuz. Ey Ensar cemaati! Sizleri sımsıkı bağlı bulunduğunuz Müslümanlığınıza ve sizin için ahirette hazırlanmış bulunan üstün mükâfatlara havale edip, küfür çağına çok yakın olan yeni Müslüman olmuş veya olmak üzere bulunan bir takım adamların kalplerini İslam’a ısındırmak, alıştırmak maksadıyla kendilerine dünyalık verdiğimden dolayı ne diye kalplerinizde kırgınlık ve üzüntü duyuyorsunuz?
“Ey Ensar cemaati! Bir takım insanlar, aldıkları dünyalıklar, davarlar ve develerle çıkıp giderlerken, sizler Rasûlullah ile birlikte yurdunuza dönüp gitmeğe razı değil misiniz? Vallahi sizin Rasûlullah ile birlikte dönüp gitmeniz, onların dünyalıklarla birlikte dönüp gitmelerinden daha hayırlıdır." buyurdu. Rasûlullah (s.a.v) bu hususla ilgili daha bazı şeyler söyledikten sonra şöyle devam etti.
"Muhammed'in varlığı elinde olan Allah'a yemin ederim ki, eğer hicret fazileti olmasaydı, yüce Allah bana muhacirlerden biri olmak ismini vermeseydi, Ensar’dan bir ferd olmayı ister, Ensar’dan bir ferd olurdum. Eğer bütün halk bir yol tutup gitse, Ensar da başka bir yola yönelse, hiç şüphesiz ben Ensar’ın yöneldiği yolu tutardım. Ey Allah'ım! Ensar’ın oğullarına, onların oğullarının oğullarına rahmet eyle!" buyurdu.
Ensar hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladılar. Gözlerinden akan yaşlar sakallarını ıslattı. Rasûlullah da (s.a.v) onlarla birlikte ağladı.
"Biz ganimet hissesi olarak Rasûlullah'a razıyız!" dediler.
Bu duygularla Cuma hepimiz için mübarek olsun!