Fulya Hanım, ‘on birin üçte ikisi’ kaç eder?

Ali İhsan Karahasanoğlu

Dün, Anayasa Mahkemesi Üyesi Fulya Kantarcıoğlu Hanım ile, kendisinin bir dönem müsteşar yardımcılığı görevini üstlendiği Seyfi Dede’nin, yakın tarihte yaptığı telefon görüşmesinden bir bölüm aktarmıştım..

Oradaki konuşma şöyle idi:
“SEYFİ OKTAY: Şimdi bu Anayasa Mahkemesi Anayasa’yı, eee Anayasa maddesini iptal etme kararlarını 3’te 2 çoğunlukla mı alıyor?
KANTARCIOĞLU: Eee evet 7 oy gerekiyor, ...”
Konuşmanın basına yansıdığı ilk günler, “Yargıya bu kadar da müdahil olunmaz yani.. Bir mahkeme üyesi, bir siyasetçi ile, eski bir bakan ile, önüne gelecek dava hakkında böyle konuşabilir mi? Böyle mi yürüyor, Türkiye’de davalar? Böyle rezalete sessiz kalamayız” demiş ve olayın vahametinin şaşkınlığı ile konuşma içeriğindeki hataları görememiştik..
Dün Fulya Hanım’ın davadan çekilmesi gerektiğini yazarken, o konuşma metnini bir daha okudum.. Görünen o ki, Fulya Hanım, üçte iki hesabını yanlış yapmış!
Evet, evet.. Yanlış okumadınız. Anayasa Mahkemesi Üyesi Fulya Hanım, 11 kişilik mahkemenin üçte ikisinin kaç ettiğinin hesabını bilmiyor..
Seyfi Dede “Üçte iki mi?” diye sorduğunda..
Hem “evet” diyor. Hem de hesabını yapıp, sonucun “7 olduğunu” söylüyor.
Oysa 11 üyeli mahkemenin üçte iki çoğunluğu, 7 etmez.. 8 eder Fulya Hanım!
“İstişari mütalaa” veren Fulya Hanım’ı, dün davadan çekilmeye davet etmiştik.
Şimdi bir sebeb daha çıktı..
Fulya Hanım, karar alınırken hangi oranın uygulandığını da bilmiyor!
“Yok canım, o kadar da değil” diyeceksiniz..
Hesap meydanda.. Anayasa Mahkemesi asıl üye sayısı 11 değil mi?
Bölün üçe.. Ne eder? 3.6 değil mi?
Çarpın iki ile.. Ne eder? 7.2 değil mi?
7.2 demek, 7’den fazla üyenin oyu gerekir demektir. 7’den fazla ilk sayı 8 olduğuna göre, 8 üyenin oyu gerekir, üçte iki çoğunlukta..
Demek ki, Fulya Hanım, “Ben sadece kanundaki bilgileri aktardım. Bu da ihsas-ı rey anlamına gelmez” derken, yanılıyormuş!
Kendisi kanunlardaki düzenlemeyi aktarmıyormuş.. Onları ya yanlış biliyormuş.. Ya da bir başka bildiği şeyi, karşı tarafa ihsas ettiriyormuş!
Kimbilir; belki Fulya Hanım, konuşma içeriğindeki bu hatadan istifade ederek, “Ben zaten yanlış bilgi verdim. Dolayısı ile davadan çekilmeme gerek yok” savunması ile, bugün mahkemenin Anayasa değişikliği görüşmelerine katılmak da isteyebilir..
Bu işin şakası.. Ama Fulya Hanım’ın yanılgısının haklı bir gerekçesi de var!
Fulya Hanım, eski kanun ile yeni sonucu cem etmiş!
Yani nasıl?
Şöyle: 1982 Anayasası’nın 149. maddesinin ilk şekli şöyle:
“Anayasa değişikliklerinde iptale karar verilebilmesi için üçte iki oy çokluğu gerekir.”
Ama bu madde, 2001 yılında değiştirilmiş!
Ne olmuş?
Şöyle olmuş: “Anayasa değişikliklerinde iptale ve siyasi parti davalarında kapatılmaya karar verebilmesi için beşte üç oy çokluğu şarttır.”
Anayasa’nın ilk halindeki “üçte iki” şartı, MHP’li koalisyon ortaklığı döneminde, ustaca bir oyun ile “beşte üç”e indirilmiş! Kısacası, 2001’e kadar Anayasa Mahkemesi 8 üye ile Anayasa değişikliklerini iptal edebilirken, 2001’deki değişiklik ile bu sayı 7’ye indirilmiş! (Parti kapatma davalarındaki 6’ya 5 sayısı, 7’ye 4’e çıkarılırken, ustaca bir oyunla, 2/3 oranı da 3/5’e indirilmiş!)
Dolayısı ile artık Anayasa değişikliği; üçte iki ile değil, beşte üç ile iptal edilebiliniyor.
Ama Fulya Hanım’ın aklında kalan sonuç doğru..
Yani, yeni Anayasa maddesine göre, 7 üyenin oyu ile iptal kararı verilebiliniyor. (Bu konuda da bir itirazım var.Onu da yarın yazarız inşaallah.)
Ama 7 üyenin hesabı, üçte iki oranı ile değil, beşte üç oranı ile ortaya çıkıyor!
Bu durumda, Fulya Hanım anayasal düzenlemeyi tam bilmediği için mi, yoksa bu tartışmalı bilgileri bir siyasetçi ile paylaştığı için mi davadan çekilir, bilemem..
Ama çekilmesindeki zorunluluk, gittikçe daha büyük bir ciddiyet kazanıyor..
Yok öyle, “Ben kanundaki düzenlemeyi aktardım” demekle işi geçiştirmek.
İşte, Anayasa’daki düzenlemeyi de aktaramamışsın Fulya Hanım..
Sen “üçte iki” biliyorsun. Ama Anayasa, “beşte üç” diyor..
Sonucu doğru buluyorsun, oranı yanlış söylüyorsun..

VAKİT