Fransaya Haçlı seferi yakışırdı

Akif Emre

Tarihsel olarak bakıldığında Haçlı seferleri başlatmak Amerika'dan daha çok Avrupa'ya yakışırdı. Bush yönetimi 11 Eylül sonrası Afganistan ve Irak'ın işgaliyle sonuçlanan işgal kampanyasını "Haçlı seferi" olarak tanımlamıştı. Amerika'nın haçlı seferlerine uzanacak kadar tarihi olmasa da devraldığı mirasa dayanarak bunu başlatmayı kendine hak görüyordu. Ne de olsa "küresel Roma" olma yolunda Avrupa'nın hayalini gerçekleştirme amacındaydı.

Fransa'nın Libya'ya karşı başlatılan hava operasyonunda da benzer ifadelerin kullanılması bir yönüyle karikatürize bir durum ortaya çıkarırken bir yönüyle tarihi hafızanın yerli yerine oturmasına karşılık geliyor.

Haçlı seferi başlatmaya niyetlenen Fransa'nın hali, hem emperyal anlamda hem de Avrupa'nın içine düştüğü durum anlamında tam da karikatürize edilmiş bir Haçlı seferi çağrışımı yaptı.

Sömürgecilik dönemi Avrupasının ihtişam ve gururundan eser kalmamış Fransa'nın pazı gösterisini böylesi bir Haçlı seferi ilanı tamamlayabilirdi. Anayasasına Hıristiyanlığı koyup koymama tartışmalarında yenik düşmüş Roma'nın yeni mirasçısı Avrupa Birliği'nin haçlılıkla ilişkisi, Fransa'nın karikatürize seferinden daha derin ve ciddi.

Laikliğin kalesi Fransa'nın söz konusu İslam dünyası olunca Haçlı ruhunu hatırlaması toplumsal bilinçaltının uygun zamanda nasıl açığa çıktığının vandal bir örmeği olsa da tekil bir olay değil. Nitekim Papa 16. Benedict'in Avrupa kimliğini Müslümanlık karşıtı bir tarihsel olayla diriltmeye çalışması aslında ortak Avrupa bilincine yapılan bir vurgu olarak okunabilirdi. Avrupa Birliği'ne, Avrupalılık kimliğinin Hıristiyan kökenlerine bir müdahaleydi... Gerek karikatür krizindeki takınılan tutum gerekse minare tartışmaları doğrudan ortak Avrupa hafızasının bugüne yansımasından ibaret.

Fransa'da bugün başlayacak olan İslam tartışmasının tam da Fransa'nın "Haçlı seferi" başlatmasının (!) üstüne gelmesi ilginç bir gösterge. Libya müdahaleyi başlatması, Fransa'yı komutanın NATO'ya devredilmesine kadar tatmin eder mi bilinmez ama en azından emperyal niyetlerinin henüz tatmin olamadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Geçtiğimiz yüzyılın en büyük miti olarak Avrupa çoktan silikleşti. Artık, Engels'in Cezayir işgalini alkışlayarak, Marks'ın gazetecilik günlerinde Balkanlardaki Avrupa müdahalesini meşrulaştırarak işaret ettikleri "medeniyet getirme misyonu" çoktan tükendi.

Fransa okullarda Haç ve İsa figürlerinin bulunmasına izin verdiği bir dönemde "Haçlı seferiyle" yeni bir çıkış araması ile Marks'ın medeniyet getirme adına sömürgeciliği alkışlaması arasında bugüne tekabül eden farklı bir durum söz konusudur.

Fransa özelinde Avrupa artık emperyal güç gösterisinde bulunacak heybeti kaybettiği gibi "medeniyet yayma" gibi bir iddiadan da çok uzaklara düşmüş görünüyor. İçinde yaşadığı temel ekonomik ve entelektüel güç kaybı onu bir tür anakronizme götürüyor.

Haçlı Seferleri Avrupa'nın gücünü değil, kutsallıkla kamufle edilmiş açlık ve barbarlığın göz kamaştıran Doğuya, İslam dünyasına doğru saldırısını resmediyordu.

Haçlı seferi ilan eden Fransa'nın bunu kendi içinde meşrulaştıracak hiçbir evrensel argümanının kalmaması ve yenisini de üretememesi gerçek bir karikatürize durumdur. Sarkozy'nin Fransa'sı Amerikan gölgesi altında Haçlı seferine özenmişse bu bir bakıma içine kıvrık, evrensel anlamda tükenmiş bir Avrupa'nın ilanıdır.

Amerika gücü tükenmekte olan bir imparatorluktur. Küresel hegemonyasını yitirmekte olan bir imparatorluğun son hamleleri...

Fransa, sefalette sefahat düşü gören bir Avrupa gücü... Hem entelektüel anlamda hem maddi anlamda sefalet...

Oynamak istediği emperyal rol için çok yaşlı ve güçsüz; üstelik makyajı da kamufle etmeye yetmiyor cazibesizliğini...

YENİ ŞAFAK