Fransa’da polis şiddeti kötü şöhretli bir geçmişe sahip

Fransız toplumundaki ırksal çatlaklar bir hata değil, bir özellik. Polisin görevinden çok haklarından bahsedildiği bir ülkede vatandaşlar için nasıl bir özgürlük alanı olabilir?

Kaynak: Yasser Louati / TRT WORLD 

Çeviren: Fatih Demir / HAKSÖZ HABER

Fransız toplumundaki ırksal çatlaklar bir hata değil, bir özellik. Maurice Rajsfus, Fransız gazeteci ve Holokost'tan sağ kurtulan kişi olarak şöyle soruyor: Polisin görevinden çok haklarından bahsedildiği bir ülkede vatandaşlar için nasıl bir özgürlük alanı olabilir?   

Fransa'da azınlık olmak için iyi bir zaman dilimi hiç olmadı. Azınlık olan toplumlara karşı yerleşmiş ırkçılık ve nefret söylemleri yıllar içerisinde birçok şiddet vakasını tetikledi. Fransız polisi, elinde bulundurduğu gücü her zaman için şiddet yoluyla kullanmayı tercih etti. Fransız güçlerinin elinden ölenlerin sayısının yüzbinler olduğu ifade ediliyor.  

Fransız polisinin kayıt stüdyosunda siyahi bir adamı darp ederken ona "N"(Nigger:Zenci manasında) harfi adını verdiği videoları izleten polisin vahşiliği, Fransa’daki polis şiddetinin sadece son örneği.

Görüntüler uluslararası manşetlere taşındı ve Fransa'yı yeniden ilgi odağı haline getirdi.  Ancak bugün gördüğümüz videolar, Fransa'da polis şiddetinin artmakta olduğunun bir göstergesi değil, sadece teknoloji ve internet bu suçların daha fazla belgelenmesine ve dağıtılmasına olanak sunuyor.

Bugün Fransa’da Ulusal Polis ordusu olarak bildiğimiz devlet kurumu, aslında faşist Vichy rejiminin bir ürünüydü.  Vichy rejiminin başı olan Philippe Petain, komutası altında merkezi bir polis komitesi olması kararını 1941'de imzalamıştı. Böylelikle rejimin değişimine neden olabilecek potansiyel tehditleri ortadan kaldırmayı amaçlayan bir ordu kurumu kurulmuştu.

Fransız Polisinin bugün şiddetle tekrar dünyada tanınması, Fransız polis gücünün geçmiş de yaptığı kirli anlaşmaları tekrar gün yüzüne çıkarma olanağı sundu. Fransız polisinin en kötü şöhretli figürü; Rene Bousquet’ti. (Alman Nazi Ordusu tarafından işgale uğradığı zamanlarda) Fransa'daki SS'in lideri Karl Oberg'e yazdığı mektupla çoğunluğu çocuk olmak üzere yüz binlerce Yahudi'nin sürgüne gönderilmesine ve öldürülmesine sebep olmuştu.

Vichy idaresindeki polisin suçları tarihin bir kazası olarak kalabilirdi. Ancak yetkili ve sorumlular bu cinayetlerden paçayı sıyırmakla kalmadı, Ulusal Polis asla tasfiye edilmeyerek varlığını ve vahşiliğini binlerce kişiye yaymaya devam etti.

17 Ekim 1961'de, ülkelerinin işgaline karşı 200 ila 300 barışçıl Cezayirli gösterici, Vali Maurice Papon'un emriyle polisler tarafından acımasızca öldürüldü.  Jean Luc Einnaudi gibi tarihçiler tarafından derlenen tanıklıklara göre, o kadar çok ceset vardı ki, kelimenin tam anlamıyla nehirler cesetlerle dolup taştı.

Yahudi İşlerinden sorumlu Gironde vilayetinin genel sekreteri ve 1961'de Cezayirlilerin öldürülmesini emreden polis yetkilisi, Fransız Polisinin kültürüne zaten ırkçılığın yerleştiğinin bir kanıtıydı. Binlerce Yahudi’nin sınır dışı edilmesinden de sorumlu olan kişiydi.  

Fransız Jandarması tarafından Mayıs 1967'de Guadeloupe adasında 87 siyahi erkeğin ve kadının katledilmesi, 1970'te Mohammed Diab'ın ölümüne dövülmesi, 1987'de Malik Oussekine'den, 2011'de Wissam El Yamni'den, 2017'de Theo'ya tecavüzden, ancak en ünlüsü, Zyad ve Bounna'nın 2005'teki ölümü, bize polis katliamlarının ve ırkçılığının cezasız kalmasının Fransa'da norm olduğunu gösterdi.  

2015 yılında, (olağanüstü hal sırasında) 4.000'den fazla polis baskını, Müslümanları evlerinde, işyerlerinde ve ibadet yerlerinde ezici bir şekilde travmatize etmişti. (Fransa Ombudsmanına göre kurbanların yüzde 99'u Müslümandı)

Fransız polisi suçlarından yargılanmadığı gibi korunmaktadır da. Polislerin maaşları, hakları gibi konular gündem olmakta ve polis gücünün lehine kararlar alınmakta. Yine polisi denetlemekle görevli olan kurum, yine eski polis memurlarından oluşan IGPN (Inspection Generale des Services)’dir. Eski polis memurlarından oluşan bir yapının yeni polisleri denetlerken adil olduklarını söylememiz ne kadar imkân dâhilindedir? Ve yine kendi kendini düzenleyen bir kurum kendi kendini nasıl yenileyebilir?

Fransa’nın şuan ki lideri Macron ve önceki liderleri polisin şiddeti için kimi zaman özür diledi ve bu gücün doğru kullanılmasını telkin eden açıklamalarda bulundular. Ancak cumhuriyetçi idealler polisin ezici gücü karşısında anlamlı olmadı. Cumhuriyetçi idealler ve söylemler ile yargılamadan önce bireylerin, kurumların, devletlerin eylemlerini yargılarız. Fransa’nın cumhuriyetçi ve polis şiddetli geçmiş kayıtlarına baktığımızda cumhuriyet ilkelerinden çok şiddeti konuşacağımız kesindir.

Fransız Polisini sorgulama konusunda ciddiyseler, hizmet ettiği rejimi sorgulamalılar. Ancak bu da karşılıksız bir çeki ortaya çıkarır.  Fransız polisi ne kendi kendini reforme edecek ne de savunduğu otoriter rejim bunu talep edecek.

*Trtworld.com sitesinde yayımlanan makale derlenmiştir. Tüm içeriğe ulaşmak için: https://www.trtworld.com/opinion/why-france-and-its-police-have-a-problem-with-brutality-and-racism-42022

Çeviri Haberleri

Clarissa Ward'ın 'kurgulanmış' Suriye haberi CNN'in önyargısını bir kez daha ortaya çıkardı
Suriye’nin ‘gulyabanisi’ Mahir Esed nerede?
Baas çetesini deviren 11 günün hikayesi
Bir zalim, Filistin'in özgürlüğünün gerçek müttefiki olamaz!
Ölüm her yerdeydi: Kimyasal silah kurbanları yaşadıklarını ilk defa korkusuzca anlatabiliyor!