Fransa’da Müslümanlara Karşı Yükselen Faşizm

Sağ Müslüman avına çıktıysa, uzun yıllardır buna zemin hazırlayan medya ve sol da bundan sorumlu. Özellikle de sözüm ona laiklik için mücadele adına, aşırı sağcı temalara bulaştıkları için.

ALAIN GRESH; Fransa özelinde Avrupa’daki İslam karşıtı faşizmi analiz ediyor

Sarkozistan’da yenilginin kokusu hissediliyor. Beş yıllık ilk döneminin ayrıcalıklı olanlara daha fazla ayrıcalık, güçsüzlere ise daha fazla yük getirdiği “Zenginlerin Başkanı”nı kurtarmak için artık bir mucize lazım. “Nicolas Sarkozy’ye oy vermek için beş neden” başlıklı seçim broşürüne şu cümleyi yazdırmak için Cumhurbaşkanı’nın ise olağanüstü bir cürete sahip olması gerekiyor: “Elitlerin iktidarı ele geçirdiği bir toplum istemiyorum.”

Ancak Cumhurbaşkanı şimdilerde kendini kurtarabileceğini düşündüğü tek can simidine sarılıyor: Yabancı düşmanlığı, İslamofobi, göçmenlere yönelik nefret. Çoğu arkadaşı peşine takılıyor, kimileri biraz rahatsızlık hissederek, kimileri ise -ki bunlara bazı aydınlar da dahil- herhangi bir ruh hali taşımadan. Tıpkı Sayın Sarkozy’nin “oy depolarının bulunduğu yere doğru yönelmesini” normal karşılayan Commentaire dergisinin direktörü ve Ulusal Siyaset Bilimi Vakfı’nın Başkanı Jean- Claude Casanova gibi (Liberation, 26 nisan).

Sarkozy tescilli ‘aydın’

Aday-cumhurbaşkanı, 26 nisan perşembe günü France Inter radyosunun sabah programına konuk oldu. Adeta kendini aştı, özellikle de yalan söyleme konusunda. Buyurunuz, yalan söyleyiniz, arkanızda bunlardan da bir şeyler kalacaktır. Saldırılarının hedefinde önce, sözde François Hollande’a oy verme çağrısı yapan Tarık Ramazan, ardından da Sosyalist adaya destek veren 700 cami vardı.

Tarık Ramazan konusunda (kardeşinin görüşlerinden de onu sorumlu tuttuktan sonra! Buna da herhalde aile bağı suçu deniyordur) Sayın Sarkozy recm ile ilgili tartışmadan söz ederek, Ramazan’ın aydın sıfatı taşımasına itiraz etti: “Bu sıfatın hakkını farklı fikirleri savunan insanlara saklarım.” Demek ki aydın Nicolas Sarkozy’nin onayladığı fikirleri savunan kişidir... Bu arada sunucu Patrick Cohen’in onu teyit ettiğini de not edelim. Bernard- Henri Levy’ye giydirilen aydın sıfatına saldırmaya asla cüret edemeyecek bir moderatör için tuhaf bir tutum... Patrick Cohen’e, Tarık Ramazan’ın Oxford Üniversitesi Şarkiyat Fakültesi’nde Çağdaş İslam Etütleri kürsüsüne getirildiğini ve aynı üniversitenin bir başka eğitim birimi olan Saint Antony’s College’de ders verdiğini hatırlatalım. Ramazan ayrıca Katar Vakfı’na bağlı Katar Fakültesi’nde Çağdaş İslam Bilimleri profesörü ve Japonya’nın Kyoto kentindeki Doşişa Üniversitesi’nde de araştırmacı. Fena sayılmaz.

Sayın Sarkozy’ye göre, Lyon’da 11 martta, “Mahallelerin Baharı” adı verilen bir girişim kapsamında Tarık Ramazan, Fransa’da İslamofobi Karşıtı Kolektif derneğinin (CCIF) sözcüsü Marvan Muhammed ve Cumhuriyet’in Yerlileri Partisi (PIR) hareketinin sorumlusu Yusuf Brakni “Oradaki insanlara ve çevrelerine açıkça François Hollande’a veya İslam’a hizmet eden bir siyasi partiye oy verme çağrısı yapmışlar.” Cumhurbaşkanı, bu sözde çağrıyı hiçbir basın kuruluşunun aktarmamış olması ve kaynakları üzerine sorular gelince, şu cevabı verdi: “Cemaatçi oylar basının sütunlarında değil, cemaatçi ağlarda yayılıyor.” Çok bilindik değil mi, bu insanlar gizli işler çeviriyorlar... Peki bu da size bir şey hatırlatmıyor mu -Yahudi komplosu mesela?

Şunu vurgulamak lazım: Sayın Sarkozy yalan söylüyor ve yalan söylediğini biliyor.

Hiç kimse Claude Gueant [Sarkozy’nin sağ kollarından Fransa İçişleri Bakanı] ve polislerin, Cumhurbaşkanı’nın söz ettiği bu tehlikeli grupların faaliyetlerini uzun süredir takip ettiğinden şüphe duymuyor. Gayet iyi biliyorlar ki Sosyalist Parti ve Jean- Luc Melenchon’a karşı [Sol Cephe lideri] yoğun eleştirilerde bulunan “Mahallelerin Baharı” girişiminin, İslamofobi Karşıtı Kolektif’in ve Cumhuriyet’in Yerlileri Partisi’nin François Hollande’a oy verme çağrısı yapmış olması mümkün değil.

Haber yalan ama ya doğru olsaydı

France Inter radyosunun 27 nisan sabahındaki basın gündemi programını sunan gazeteci, Atlantico internet sitesinin (ki sağcı bir site), Sarkozy’nin suçlamalarını doğrulayan bir polis notu yayınladığına değindi. Ancak söz konusu kayıt bunun aksini söylüyor, neden o zaman France Inter bunu belirtmiyor. “Radyo Paris yalan söylüyor, Radyo Paris yalan söylüyor, Radyo Paris Alman” (Direnişçilerin 1940’lardaki sloganı)... Peki o halde neden polisin Müslümanlarla mücadele kapsamındaki rolü sorgulanmıyor?

Tek bir yalan yetmiyormuş gibi, Nicolas Sarkozy Marianne dergisinin internet sitesinden aldığı, 700 imamın Sayın Hollande’a oy verme çağrısı yaptığı bilgisini de aktardı (“İmamlar, François Hollande’a oy verme çağrısı yapacak”, 25 nisan). Söyleyebileceğimiz tek şey haberin sorunlu (ve yanlış) olduğu ve haftalık derginin kendini savunma çabalarının da hiç ikna edici olmadığı (“Cami polemiği: Neden Sarkozy manipüle ediyor”, 26 nisan).

Aslında, yazıyı kaleme aldığım sabahtan itibaren [27 nisan] Le Figaro “Camilerin Hollande’a oy verme çağrısı polemiği” başlığıyla, bir dezenformasyon başyapıtı sayılabilecek ve Cumhurbaşkanı’nın görüşlerini bir bir tekrar eden bir makale yayınladı. Makale özetle şöyle diyor: Bilgi yanlış, fakat doğru olabilirdi ve cemaatçi bir eğilimi ortaya koyuyor.

Cumhurbaşkanı, bilginin yanlış olduğu ve yalanlandığı belirtilince şöyle bir açıklama yaptı: “Görüyorsunuz işte, iyi ki bundan söz etmişim.” Programın sunucusu bariz yalanın üstüne gitmekte ısrarcı davranmadı... Tartışmanın en hararetli kısmına gelindiğinde ise Sarkozy, kızların babalarına benzemediğini çoktan anlatmıştı bile.

Sağ kadar sol da sorumlu

Ancak eğer sağ, Müslüman avına çıktıysa, uzun yıllardır bu ortama zemin hazırladıkları için medyayı ve solu da bunun sorumluluğundan muaf tutamayız. Özellikle de sözüm ona laiklik uğruna mücadele adına, gerçek kimliğini söyleyemeyen yabancı düşmanlığının bu maskesi altında aşırı sağın temalarına iştirak ettikleri için.

İşte bunlardan birkaç örnek:

-Ocak 2012’de Senato’daki yeni sol çoğunluk yapacağı ilk ses getirecek eylemi buldu: Peçe takan kadınlara evlerinde çocuk bakmalarını yasaklamak (ailelerden özel izin alınmadıkça!). Hedef olanlar yine kim? Tabii ki kadınlar.

-Mart 2012’de, liseli Müslüman genç kızlar bir lisenin kadın direktörü tarafından çağrılıyorlar çünkü... Eteklerinin boyu fazla uzun bulunuyor.

-Sonbahar 2010’da başörtüsü taktığı için kreşte çalışan bir kadın işten atılıyor. Aydın solcuların büyük bir kısmı harekete geçiyor... Kadına karşı.

-Haziran 2010’da yetkililer bir Müslüman yurttaşı (tamam belki de çok tavsiye edilecek biri değil), vatandaşlıktan çıkarmayı ciddi bir şekilde düşünüp taşınmış. Fakat maalesef bu mümkün değilmiş... Vichy rejiminin Yahudilerle ilgili yasalarına geri mi dönülse?

-Eylül 2009’da Le Monde yazarı Avrupa’nın İslam’a herhangi bir borcu olmadığını ispatlamaya çalışan Aristote au Mont Saint-Michel (Aristo Mont Saint- Michel’de) kitabını tavsiye etti.

-Haziran 2009’da ekonomik krizin tam ortasında, sanki yapacak başka işleri yokmuş gibi, parlamento peçe ile ilgili bir komisyon kurdu.

-Eylül 2008’de Liberation gazetesi dahil tüm basın kuruluşları tarafından yayınlanan asparagas bir haberde, bir mahkemenin Ramazan nedeniyle oturumunu iptal ettiğini anlatılıyor.

-L’Express dergisinin 12-19 Haziran 2006 sayısının manşeti şöyle: “İslam ve rahatsız edici gerçekler.” Üç de altbaşlık var: “Kuran ve şiddet”, “Kadınların kaderi”, “Çağdaşlık mümkün mü?”

Listeyi daha da uzatabiliriz... Bu sansasyonel “Manşetler”, şişirilen küçük olaylar, öfkeli açıklamalar, vs. “Kendi evimizde değiliz” fikrini besledi. Hem sağ hem de sol, aşırı sağ karşısında teslim oldu. Sorun sadece Ulusal Cephe’nin elde ettiği skor değil, sorun aynı zamanda yabancı düşmanı fikirlerinin siyasi tartışmayı kirletiyor olması.

Uluslararası Af Örgütü, Avrupa ve Fransa’daki dini ayrımcılıklarla ilgili bir rapor yayınladı (Avrupa: Müslümanlar inançlarını ifade ettikleri için ayrımcılık mağduru). Göreve gelecek cumhurbaşkanının Ulusal Cephe’nin yaydığı hastalıklı yabancı düşmanlığı rüzgarlarını dinlemek yerine, bunu okuyacağını ve tavsiyelerini ciddiye alacağını umalım.

Çeviren: ÖZGÜN ÖZÇER

TARAF 

Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!