Fransa’da hürriyetin sınırları

Serdar Demirel

Fransa hürriyet sınırlarının geniş olduğu bir Avrupa ülkesi, böyle kabul ediliyor. Dünyayı etkileyen Fransa Devrimi’ne ve 68 hareketine vücut veren coğrafya burası. Aydınlanmanın önemli düşünürlerini de dünyaya armağan etmiş bir ülke..

Bu ülkede her şeyi tartışabilirsiniz. Tanrı’nın varlığını, dini tartışabilir, din adamlarını yerden yere vurabilirsiniz. Geleneği eleştirebilir, düşüncenin sınırlarını zorlayabilirsiniz. Kuşkusuz Fransızlar bununla gurur da duyuyorlar.

2007 yılında 8 Mart 1 Nisan arası Fransa’nın başkenti Paris’te açılan bir sergide Kâbe’nin maketi, bir genelevi dizaynında; içine yerleştirilen pembe yatak ve üzerindeki kadın iç çamaşırları ile “helal” ışıklı bir yazıyla gösterime açılmıştı. Sanat sınır tanımazdı, bu kutsala helal getirse bile. Müslümanlar incinmiş, hiç önemli değildi!

Fransa’da tartışılamayacak kutsal yok gibidir. Bu cümleden yola çıkarak düşünceye ve bilime dair yasakların olmadığı anlaşılmasın sakın. Çünkü modern paradigmanın sınırları zorlandığında hemen yasakçı kesilebiliyor. Birkaç örnekle bunu açalım.

Meşhur Fransız Müslüman filozof Roger Garaudy, “İsrail, Mitler ve Terör” isimli bir kitap yayımlamıştı. Kitabında, Nazi Almanya’sında yaşanan Holokost kurbanlarının sayısının abartıldığını söylemişti.

Yaptığı; soykırımın kendisini değil, olaya dair verilen “rakam”ı sorgulamaktı. Bu yüzden Roger Garaudy gibi Fransa’nın etkili siyasetçisi ve dünya çapında tanınan bir fikir ve aksiyon adamı cezalandırıldı. Öyle ki, koca Fransa’da onu savunacak bir avukat dahi çıkmadı! Yahudi soykırımının rakamlarını tarihçiler değil Fransa siyaseti belirliyordu çünkü! Özgürlüğün sınırı siyasetin izin verdiği sınıra kadardı.

Mesele paradigma dışı konular olunca tipik Batı refleksi devreye giriyor, Fransa hemen yasakçı kesiliyor. Müslüman kadının tesettürü söz konusu olduğunda da Fransa siyaseti dinî kıyafete sınır getirerek yasaklar koyabiliyor. Peçe neden yasak? İnanma ve inandığını yaşama hürriyeti genel güvenliği tehlikeye sokmadığı hâlde niye sınırlanıyor?

Bugünlerde Fransa Meclisi’nde görüşülecek bir yasa tasarısı gündemimizi oluşturuyor. Bu tasarı kabul edilirse, ki kabul edilecek gibi gözüküyor, Osmanlı’nın son döneminde “Ermeni soykırımı yaşanmadı” demek suç sayılacak. Bir bilim adamı araştırmaları sonucu vicdanî kanaatine dayanarak yasaya aykırı görüş belirtemeyecek.

Kendi tarihiyle yüzleşmeyen ama başka coğrafyaların tarihî olayları üzerinden yasaklar üreten ve bunu siyasetine kaldıraç kılan manidar bir durum bu.

Nicolas Sarkozy, bir taşla iki kuş vurmayı planlıyor olsa gerek; Arap Baharı sürecinde Türkiye’yi Avrupa ve komşusu Ermenistan’la karşı karşıya getirerek Arap Baharı sürecinden uzaklaştırmak ve Fransa’da yapılacak seçimlerde Ermeni diasporasının oylarını garantilemek.

İş çıkar olunca Fransa’nın derin değerleri (!) siyasetin kirli sepetine atılabiliyor işte. Yahudi asıllı Nicolas Sarkozy’nin cumhurbaşkanı olabildiği bir özgürlük coğrafyasında Müslümanlar ve siyahlar ayrımcılığa maruz kalabiliyor.

Tanrı’yı inkâr edebileceksiniz, Hz. İsa’yı, kiliseyi ve her türlü kutsalı inkâr edebileceksiniz ama Ermeni soykırımını inkâr edemeyeceksiniz!

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, konuyla ilgili haklı olarak şunları söyledi: “Fransa Ulusal Meclisi’nin gündeminde bulunan, ülkemize ve milletimize yönelik haksız ve asılsız ithamları reddetme özgürlüğünü ortadan kaldırmaya matuf yasa çalışmasını kabul etmemiz söz konusu değildir. Fransa’yı ifade özgürlüğüne saygı göstermeyen ve objektif bilimsel araştırma yapılmasına dahi izin vermeyen bir konuma düşürecek bu girişimden, en kısa sürede vazgeçilmesini temenni ediyorum..”

Sayın Gül haklı ama haklı olmak yetmiyor. Bu bir kol bükme hamlesidir, Türkiye de tavrını buna göre almalıdır.

YENİ AKİT